“Sınıf düzeninde, sömürü ekonomisinde, bireysel mülkiyette din kardeşliği, milli birlik, insani eşitlik gibi sözler yalnızca şiir ve nesir yazmaya yarayan edebi konulardır. İlahi tevhid, sınıfsal şirke dayalı toplumlarda yalnızca nifak için kullanılabilecek bir kelimedir.” – Ali Şeriati
Şirk benliğine sahip tipoloji veya kişilik, yüzünü bankalara, kredilere, çevirir. Tüketir, dünyadaki tüm canlıların ürettiği emeğin üzerine konar, israftan uzak durmaz, dünyayı insan merkezli okur, kendi yarattığı sınırlara kendini hapseder, kendi koyduğu yasalara ve kurallara boyun eğer, dizinin üç karış yukarısı için kula kulluk eder, devlete itaat eder, sermayeye ve güce tapar.
Şirk benliğine sahip tipoloji veya kişilik, kendini Tanrı’nın seçilmiş ırkından görür, erkekliğini baskı, sindirme ve sömürme için kullanır, kadınları kendine taptırmak için her türlü yolu meşru görür, kendisi zenginlik için uğraşırken kendisinden daha zengin olanın putuna, tanrısına tapar.
Özetle şirk benliği, paraya tapan, paranın saltanatına inanan, paranın gücü için ter döken ve bunu alın teri, emek ve çaba ile karıştıran, dostluğa inanmayan, dayanışma ve paylaşma nedir bilmeyen, sahip olmak virüsü / duygusuyla hayatını sürdüren, dürüst olmayan ve salt kötülük taşıyan kişiliklerdir..
Bu kişilik, Peygamberleri, Hadisler, İncil, Tevrat ve Kur’an ayetlerini dilinden düşürmez;“her namazında duasında Allah’tan bir şey koparmaya çalışır dünyalığı için” o yüzden göstermelik olarak Allah’a inandığını söyler ve bunu ağzından hiç eksik etmez fakat yukarıda belirttiğimiz üzere yüzünü şirke / şirketlere / paraya / kabesi olan holdinglere / servete / şehvete / para tanrısı mamon’a çevirip Hakk’tan, doğadan, doğal yasalardan (rizom / sünnetullah), Halktan uzaklaşır ve bu şekilde Allah’a ortak koşanlardan yani ‘şirk ehlinden’ olur.
Evet, her ne kadar ben tevhidi yüceltiyorum, benim dinim İslam, namaz, oruç, hacc dese de veya Hristiyan ya da Yahudi olsun, bu onun müşrik olmadığını göstermez. Yani bir kişinin Allah’a ortak koşması için önce ona inanması gerekmektedir.
Allah’a inandığını söylediği halde O’na güvenmeyen, Allah’a güvenmek yerine bankalara güvenen, komşusu aç iken tok uyuyan, kendisi için istediğini bir başkası için istemeyen, aklını ve kalbini tevhid dengesinde buluşturmayan herkes ‘şirk benliğine’ bulaşmıştır..
Siz siz olun, bir kişinin alnındaki secde izine değil, para ile saray ile, koltuk ile, makam ile, şöhret ile ilişkisine bakın!!!
Şirk, ‘bir şeyi ortak yapmak, birden fazla kişiye tahsis etmek, bölmek, parçalamak’anlamlarına gelir. Mutlak bütünlükçü varoluşun (Tevhid / Sınıfsız toplum) gerektirdiği biçimde eşitlikçi bir yaşam tarzı pratiğinin yerine, varoluşu bölen, parçalara ayıran (sınırlara ve sınıflara bölen) kimini daha değerli ve önemli -ayrıcalıklı- kılacak biçimde hayat tarzı pratiği ortaya koymak, demektir.
Örnekleyecek olursak insanı varoluşun diğer herhangi bir unsurundan önemli kılacak pratikler sergilemek, insan çıkarı uğruna doğayı tahrip etmek, ya da her hangi bir ırkı diğerinden üstün kılmaya dayalı fiiller gerçekleştirmek, parayı kutsayıp ona sahip olarak diğer insanlardan farklı olmak, yönetici konumuna gelerek bunu yapmak, yönetilmeye rıza göstermek vb. her türden ayrıcalık ortaya koyacak unsur şirktir.
Biliyoruz ki, egemenlikçi, sömürgeci, yukardan bakan, sınır ve sınıf üreten, zalim ve zorba olan, yalan, riya, talan, tiranlık içeren, zenginlik ve şatafat içerikli, devlet ve militarizm sevici, Ssi (Sünni saltanat ideolojisi) ve Şii (Şii imamet mitolojisi) ile yalıtılmış kapitalist sömürgecilikle çerçevelenmiş; komünist düşmanı, ‘Şirk Benliği’ edinmiş kişiler yukarıda izah edilen ‘şirk’ tanımını asla kabul etmeyeceklerdir.
Tevhid filtresi ile hayatı, dünyayı, sosyo-ekonomik meseleleri okuduğumuzda, karşımıza çıkan“İslam, tevhid, din, Allah, Kur’an, Peygamber” nutuklarıyla ortada dolaşan tipolojilerin inandığı tek tanrının ‘para tanrısı Mamon’ olduğu gerçekliği karşımıza çıkmaktadır.
Tevhid gömleği giymiş ‘şirk’ unsurlarının hayata bakış açısı, uygarlık tarihinden bu yana ezen tarafın değerleri ile örtüşmüş ve çelişmemiştir. Ezen – Ezilen çelişkisi ve sınıf savaşımıtemelinde yaptığımız tevhid okumalarında gördüğümüz hakikat, bize zorla ezberlettirilen, dayatılan müfredatın İslam ile uzaktan yakından alakası olmadığı gerçeğini göstermektedir. Bu yakıcı gerçekliğin farkına zorda olsa ulaşmak ve bu yolda insanları Hakk’a ve Hakikate davet etmek boynumuzun borcudur.
Sınıf, Sınır, Sömürü, Egemenlikçi Savaşlar ve Saldırılar ve paranın saltanatının olduğu bir yeryüzünde, ezen-ezilen çelişkisini de ortadan kaldıracak yegâne kavram tevhid’dir.
Tevhid ise şöyledir: “Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh Lehü’l-Mülkü ve lehü’l-Hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr – Allah’tan başka ilah / otorite yoktur, O tektir, O’nun ortağı yoktur, mülk O’nundur, hamd O’na aittir. O, herşeye kâdirdir.”
Dolayısıyla yeryüzünde psikolojik, sosyolojik, ekonomik, siyasal sınır ve sınıf oluşturan ve bu sınırları destekleyen her türlü fikir, düşünce, oluşum, devlet, örgüt, cemaat, tarikat, parti, yapılanma, yapı, unsur, kavram şirk içerir.
Kendisinin ehli tevhid olduğunu söyleyen, emeği küçülten, dayanışmayı ve paylaşmayı bilmeyen, anlamayan, nefsi ile kendisi arasındaki benlikte sıkışıp, şirk benliği ile dünyayı algılamaya, okumaya ve anlamaya çalışan faşist tipolojinin zihin dünyası; “bu ezilenler, köleler aman uyanmasın bunları sömürelim, gözleri hiç açılmasın, özgürlüğü tatmasınlar” ile yine sömürdükleri halkın isyanına karşı “işte bunlar var ya bunlar, karılarını ortak yapacaklar, yapıyorlar! / pis komünistler” iftiralarındaki aşağılık bilinçaltlarını, hezeyanlarını özetle ortaya koymaktadır.
Allah’a şükürler olsun ki tevhid nedir, şirk nedir biliyoruz. Bilmek var bilmek var..
Biz insanları ‘tevhid benliği’ ile buluşturmaya, tevhid ile buluşan herkesle halaylar çekmeye, paylaşmaya ve dayanışma içerisinde olmaya devam edeceğiz.
Biz iktidarları değil özgürce halay çekeceğimiz sokakları istiyoruz.. O kadar!!