İstanbul Dolmabahçe-Ankara SBF hattında tanık olduğumuz neydi?
En özet haliyle, ‘bebek öldüren’ o polis terörünün ortasında yükselen gaz bulutundan yansıyan siluet kimin, neyin surat(sızlığ)ıydı?
Peki, SBF’deki yumurtalı protestoyu devletin koca şiddet tekeliyle eşitleyerek adeta bir infial hali yaratarak ‘anlaşılır’ kılınmaya çalışılan nedir?
Evet, referandum sonrasında müjdesi verilen AKP’ci “ileri demokrasi”nin gerçek kodları bir kez daha ortalığa saçılmış durumda…
En küçük bir “haksız demokrasi olmaz” itirazı gelince, ikiyüzlülük deşiliyor ve o çok özgürlükçü geçinen mimarları ve ideologlarıyla birlikte “ileri demokrasi”nin pespaye gericiliği açığa çıkıveriyor işte…
Yalın gerçek şudur ki; iktidar olana demokrasi lazım değildir…
Artık sisteme kabul bariyerlerin çoktan aşıp devlete kapaklanmış, iktidar olmuş bir AKP var. Tencere yuvarlanmış kapağını bulmuştur! İktidar olmak öyle bir şeydir ki ‘kapak’ olduğun “devlet tenceresi”nin dışındaki hayata düşmanlaşmışsındır. İktidar olmanın kefareti budur, en özet ifadeyle, hayata düşmanlaşmaktır.
Bu “düşman” yüzün gösterilmesinin en biricik gerekçesi, talep etmek, hak aramaktır…
İktidarın bam teli budur…
Yıllardır hükümette olan ve “mağdur ve muhalif iktidar (!)” rantıyla idare ediveren AKP’nin hak talep eden muhalefet tarzına tahammülsüzlüğü, elindeki oyuncağı yitirme korkusundandır… Ülkenin toplumsal-siyasal sorunları yıllardır “AKP’ci sivilcilik” ile “Ergenekoncu militarizm” arasındaki dar eksene sıkıştırıldığı içindir ki, “muhalefet” denilen şeyi bu alanın dışına taşıma örnekleri can sıkıcı olmaktadır.
Yani muhalefet, sistem ve iktidar güçlerinin kendi özel hesap ve ilişkileriyle sınırlı dar denklemin dışında tezahür ettiğinde, AKP’nin nasırına basılmış olmaktadır.
Talep eden, hak arayan gerçek muhalefeti yasaklayan ve aslında “muhalefetsizlik” öngören bu
“razı ol” dayatması, sözümona o başdöndürücü liberal değişimciliğin nasıl statükoculuğa dönüştüğünü de gösteriyor aslında.
AKP ve AKP’ci liberalin dili, hak talep eden gerçek muhalefeti gördüğünde hemen statükocunun diline dönüşüveriyor yani…
İşte polisin öğrencilere saldırısı üzerine AKP’ci liberallerin içine düştükleri durum tam da böylesi bir trajedi değil midir? AKP’yi savunma zorunluluğu ile demokrat, özgürlükçü olmak arasındaki uzlaşmazlık, bu ‘tür’ü utanılası pozisyonlara sokmuştur. Bütün o “askeri vesayeti yıktık” iddialarının gelip kesiştiği yer, öğrencilerin üniversitelerin geleceğiyle ilgili bir toplantıya katılma talebini ve yumurtalı protestolarını “devletimizin güvenliğini, milletimizin huzur ve istikrarını tehdit” şeklinde algılayan bir iktidar anlayışı olmuştur.
Yakışmaktadır doğrusu!
Darbeci Kenan Evren de böylesi bir “huzur ve istikrar”ın arayışında değil miydi zaten?
“İleri demokrasi” böyle bir şey demek ki!
Başbakan’ın “biz öğrencileri davet etmedik ki” sözleri ve sık sık yinelediği “davet-icabet” vurguları tam da bu “ileri demokrasi”nin sınırlarını göstermiyor mu zaten?
Davet edildiğin ölçüde AKP demokrasisinin unsuru sayılıyorsun…
Kendilerinin masa ve sofralarında, kendilerinin seçtikleri davetlilerin; Başbakan’ın himayesinde; Başbakanı dinleyip, o çerçevede iç boşaltma seanslarına “ileri demokrasi” deniyor AKP’nin lügatinde.
Bu davet-icabet parantezine dahil olmayan “davetsiz misafirlere” ve birkaç yumurtaya bile tahammülü olmayan ne cici bir demokrasi bu!
Evrensel