Devletin İslami şekillenişinin Sevgili peygamberimiz döneminde nasıl olduğunu ve o dönemdeki öz/çekirdek örneğin, günümüzde nasıl biçimlenmesi gerektiğini yüzlerce kez ifade ettik. İlkeleri oldukça basit olan gerçek İslam devleti; öldürmeye değil barıştırmaya, ötekileştirme ve ayrıştırmaya değil, barış içinde bir arada yaşamaya odaklanır.
Ama ne hikmetse nüfusunun “% 99’unun Müslüman olması”yla övünülen bir ülkede, görece bilinen İslam’ın çerçevesinden baksak bile, insan olanı sarsan Silvan duvar yazıları, bir kez daha dikkatlerimizi devlet anlayışımızı sorgulamaya yöneltti.
Silvan duvarlarına yazılan yazıların, kışkırtıcı ve ayrıştırıcı bir dil taşımaması, aksine Silvan halkını kucaklayan bir dilin kullanılması gerekirdi. Kapsayıcı, uzlaştırıcı ve barışçı olması gereken İslami ruhtan ne kadar uzak olunduğunu kanıtlayan bu duvar yazıları, tarihsel devlet gerçekliğini en çıplak şekilde gözlerimizin önüne bir kez daha serdi.
Bir toplumu korkudan ve şiddetten arındırmak isteyen bir gücün, şefkat ve merhamet dilini temel alması zorunludur. Korku ve şiddet, ancak böylesi bir yaklaşımla toplumdan yalıtılabilir. Aksi taktirde şiddet, yeniden ve yeniden üretilir. Bu durumda toplum, kendini tekrar eden fasit bir dairenin içine hapis olmak zorunda kalır ve kendi iç enerjisini tüketir. Topluma enerji ve güç, yaşama sevinci ve azmi veren korku ve şiddet değil, sevgi ve merhametle barışma ve dayanışma kültürüdür.
BİZ KİMSEYE KİN TUTMAYIZ / KAMU ALEM BİRDİR BİZE