Bundan önceki yazımız, Furkan suresinin 45-60’ncı ayetler grubu bağlamında;“Buna Karşılık Sizden Hiçbir Ücret İstemiyorum” konusu üzerineydi. Bu yazımız da aynı surenin 63 ve 72’nci ayetleri üzerine olacaktır, inşallah.
Birbiri ile yakından ilintili olan 63 ve 72’nci ayetlerin önce meallerine bakalım: “63- Rahman’ın kulları öyle kimselerdir ki, yeryüzünde alçakgönüllülükle yürürler ve kendilerine sözle sataşan bilgisiz cahillere “selam” derler. 72- Onlar ki: yalana, sahteye şahitlik etmezler. Yararsız, anlamsız söz ve işlerle karşılaştıklarında vakarla oradan geçip giderler.” Ayetleri ardı ardına birlikte okuduğumuzda iki ayetin birbirlerini desteklediklerini görürüz. Bu bağlamda 63’cü ayette geçen “ ‘selâm’ derler” ifadesi, gündelik hayatta insanların birbirlerine “selâmünaleyküm” diyerek verdikleri selâm ya da “merhaba” demek gibi bir pratikle birlikte kelimenin anlamı olan barış ve esenliği vurgulamaktır diye düşünüyorum. Yani Allah’ın / Rahman’ın mütevazı kulları, kendilerine sözle sataşanlara, “ neden problem çıkarıyorsunuz, sataşarak çatışma çıkarmak iyi ve doğru bir davranış değildir. Gelin barış ve esenlik içinde yaşayalım. Birbirimize karşı kibirlenip huzuru, barışı ve esenlikle elde dilebilecek mutluluğu harcamayalım” demek istiyorlar.
72’nci ayette geçen ve meallerle tefsirlerin çoğunda “vakar/vakur” olarak tercüme edilen “kiramen” kelimenin sözlük anlamlarına baktığımızda şunları görüyoruz: Ağırbaşlı, ağırbaşlılık. Haysiyetini koruma. Temkin, temkinlilik. Sabır. Heybet. Ciddi, ciddiyet. Vakur, vakarlı. Eksiği olmayan. Tüm. Tam. İtibarlı seviye. Saygınlık. Âlicenaplık. Mükemmel. Mürüvveti tam. Aklı tam. Kelimenin anlamlarının bütünü mükerrem bir insanı anlatıyor. Diğer bir söylenişle ikramı, cömertliği seven ve hayatında uygulayan bir kişiyi tanımlıyor. Mükremin, ikrama layık ve ikram eden…
İşte bu değerli insanlar, yani vakur kimseler yalana, sahteye şahitlik etmezler. Yararsız ve anlamsız söz ve işlerle karşılaştıklarında vakarla oradan geçip giderler. Bu sıfatları üzerlerinde taşıyan insanların oluşturduğu bir toplum hayal edelim. En kısa ifade ile “cennet gibi” deriz değil mi? İşte müminin rüyası bu olmalı; adalet, eşitlik, özgürlük, güven, mutluluk, sevinç, saygı, sevgi… Allah kulundan, kulu Allah’tan razı; ana-baba evlattan, evlat ana-babadan razı; komşu komşusundan, işçi patronundan patron işçisinden razı bir toplum… Rahman’ının gerçek kulları ki, kendileri dışındaki insanlar ve diğer varlıklarla olan ilişkileri ahrete ayarlı bir hesap içindedir. Böyle vakur insanların diyarı ne güzeldir; yeryüzü cenneti! Neden olmasın? “İbn Mesud, bir keresinde boş ve kötü lakırdı konuşulan yerden yüz çevirerek geçmişti. Hz. Peygamber(s.a): “ ‘Sabahleyin İbn Mesud idi, akşam kerim oldu’, buyurdular.” (İbn Kesir, a.g. e. Furkan suresi, 72’nci ayet tefsirinde).
Her mümin bir İbn Mesud, yani kerim/vakur insan olabilir; bir kere olmuşsa bir daha, bir daha ve sürekli olabilir. Resulullah(s), bu olay ve kişiye vurgu yapmakla, ilkeyi evrenselleştirmiştir.
Her iki ayette dile getirilen dikkat çekici ortak bir sorundan söz edilmektedir; Rahman’ın kullarına sözle sataşan bilgisiz cahiller ile yararsız, anlamsız söz ve işler var. Yani Müslümanlar kendilerinden kaynaklanmayan böyle durumlarla karşılaşıyorlar. Bu noktada ‘selâmen’ ve ‘kiramen” anlamında bir davranış sergileyebilen “Rahman’ın Kulları” tanımlaması tam olarak yerine oturmaktadır. Anılan bu insanların tam olarak Allaha karşı sorumluluk bilinci içinde bulunan Müminler / Müslümanlar olduğunu düşünüyorum. Bu insanların tanımlanmasında kullanılan niteliklere baktığımızda, onlarla ilgili söylediğimizin isabetli olduğunu görebiliriz: alçakgönüllüler, yürüyüş ve davranışlarında kesinlikle kibir ve şımarıklık etmezler; esenlikçi ve barışçı bir karaktere sahipler, yalana, sahteye şahitlik etmezler; yararsız, anlamsız söz ve işlere bulaşmazlar, bulaştırmak isteyenlere fırsat vermeyip ortamdan seviyelerini düşürmeden, saygınlıklarını koruyarak geçip giderler… Duruş ve yürüyüşleri ile örnek olan insanlar; aynı surenin 74’ncü ayetinde sözü edilen önderler, işte bu tiplerdir. Allah’a karşı sorumluluk bilinci içinde bulunanlara (muttakilere) önderler olması için dua edilen Mümin/Müslüman kullar bunlar olmalı…
Vakarlı yürümek, elbette sadece bedenen ayaklarla bir cadde ya da sokaktaki mütevazı yürümekle sınırlandırılamaz. Bireysel ve toplumsal yaşamda her davranış ve eylem de bir çeşit yürümektir, hatta bu büyük bir yürüyüştür. Bu yürüyüş, bir noktada yaşamın anlamıdır, iyi ve kötü davranışların tamamı bunun içindedir. Bu anlamda söz konusu yürüyüş çok geniş kapsamlı olarak düşünülmelidir. Buna bağlı olarak yürüyüşün her anının isabetli, hikmetli, kendimize ve kendi dışımızdaki varlıklara yararlı olması gerekir. Bu ilkeli yürüyüşü şöyle de ifade edebiliriz: kişi, üzerinde bulunduğu işte dürüst olmalıdır. Yani işi; gerektiği için, gerektiği gibi, gerektiği kadar, gerektiği sürede ve gereken kalitede yapmalıdır. Bilindiği gibi, böyle davranışları Kur’an-ı Kerim salih amel olarak tanımlıyor…
Rahman’ın Kullarının nitelikleri; Allah’a inanıp O’na teslim olan insanların nitelikleridir. Bu niteliklerden yukarıda söz etmiştik. Bu insanların tutum ve davranışlarını analiz ettiğimizde, şu ayetteki Allah’ın buyruğunu yerine getirdiklerini görebiliriz: “Yeryüzünde kibirlenerek yürüme. Şüphesiz ki sen, ne yeri yarabilirsin, ne de boyca dağlara ulaşabilirsin!” (Isra, 17: 37). Ayette istenen alçakgönüllü bir şekilde yürümekten kasıt, ağırbaşlılık içinde vakarlı olarak yürümektir. Kaba ve bilgisiz insanlar kendilerine sataştıkları, ya da takılıp rahatsız etmek istediklerinde, kendileri onlara aynı karşılıkta bulunmazlar. Onların çatışmacı tavırlarına karşı Rahman’ın kulları af yolunu seçip onları bağışlarlar, sadece iyilik ve esenlik verici sözler söylerler. Resulullah’ın(s) karşılaştığı böyle durumlarda tam bir hilm üzere davrandığı birçok kaynakta rivayet edilmiştir. Bu anlamda İbn Kesir, şöyle demektedir: “Allah Resulü’ne(s) karşı bilgisizliğin şiddeti, sadece O’nun hilmini arttırırdı.” (İbn Kesir, Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri, Furkan Suresi 63’ncü ayet tefsirinde). Hilm; yavaş, telaşsız, acelesiz, bilgece, yumuşak, ibret verici ve nazik davranış demektir. Bu konuda şu ayet de bize yardımcı olmaktadır: “Onlar, boş ve anlamsız söz işittiklerinde ondan yüz çevirirler ve: “Bizim işlerimiz bize, sizin işleriniz sizedir. Size sağlık, iyilik ve esenlik diliyoruz” derler.” (Kasa, 28: 55).
Ayetteki “selâm” kavramının bilgisiz insanlara söylenmesi, aynı zamanda onlardan ayrılmayı, yani veda etmeyi de anlatmaktadır. Rahman’ın kulları diye tanımlanan insanlar için, Mustafa İslâmoğlu’nun deyimi ile “ideal müminler” de diyebiliriz. Rahman’ın kulları olan ideal müminlere sataşan insanların, müminlerin inançlarını da alaya alma ve onlar hakkında bilgisizce tartışma çıkardıkları söylenebilir. Oysa gözlerini açıp söz konusu kulların nitelikleri üzerinde düşünebilseler, orada Elmalılı’ nın dediği: “İslâm ahlakının, medeniyetinin ve idealinin bir özetini” göreceklerdir.
63’ncü ayetteki “selâm” diyerek ve 72’nci ayetteki vakarla geçip giden Müslümanlar için belirtilen nitelikler, belli bir düzen ile vahiy edilmiştir. Değerli Müfessir Elmalılı, ayetlerdeki mesajları, ayetlerin sırasına göre sekiz maddede toplayarak aşağıda sunacağımız ortak bir özet hazırlamış, çok da iyi yapmış, Allah kendisinden razı olup mağfiret etsin, inşallah.
1-Rahman’ın kulları, sükûnet ve vakar ile alçak gönüllü bir şekilde terbiyeli, nazik yürürler ve çevreye huzur yayarak giderler.
2-Rablerine halisane namaz kılar, yatışları ve kalkışları hep Allah içindir.
3- Cehennem azabından kurtulmak ilk emelleridir.
4-Rahman’ın kulları faydasız ve hayırsız yere sarf etmezler.
5-Şirk, katillik, zina büyük günahların en büyüğü olan bu üç büyük günah din, medeniyet ve insanlık namına işlenip duran cinayetlerden olduğu için, burada özellikle bunlardan sakınmak zikredilmiştir.
6-Yalan yere şahitlik etmedikleri gibi, yalan söylenen ve yalan dolan dönen yerlerde de durmazlar.
7-Kendilerine ihtar olunduğu, ders verildiği zamanlar dinlememek etmezler, üzerine üşüşürler, fakat görür göz, dinler kulak olarak üşüşürler.
8-Bizlere gözlerimizi aydınlatacak eşler ve zürriyetler, nimetler ve mutluluklar ver diye dua ederler. (Elmalılı m. H. Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, Furkan Suresi, ilgili ayetlerin tefsirinde).