OHAL KHK’si ile öğretmenlikten ihraç edilen Sasa Serap, müziğiyle mücadeleye devam ediyor. Müzik onun için hem güçlenmenin bir yolu hem de dünyayı güzelleştirmenin…
Serap Ekinci, yani bildiğimiz adıyla ‘Sasa Serap’… KHK ile öğretmenlikten ihraç edilen Serap Ekinci ile ihraç edildikten sonraki yaşamını, müziğini, projelerini konuştuk. Müzikle, dayanışmayla, mücadeleyle güçlendiğini anlatan Sasa Serap, “Evet kötü şeyler yaşadık, haksızlığa uğradık ama bu sadece bizim problemimiz değil. Biz kötü bir şey için ihraç edilmedik. O yüzden susmanın, sinmenin ya da yön değiştirmenin bir anlamı yok” diyor.
MÜZİK HAYATI ÇOCUKLUĞUNDA BAŞLADI
Diyarbakırlı memur bir baba ve öğretmen bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen ve ailesinden birçok kişi müzikle uğraşan Sasa Serap da yönünü düşünmeden müziğe doğru çevirdi. Lise yıllarında TRT GAP Diyarbakır Radyosu Gençlik Korosunun açtığı sınavı kazanarak profesyonel müzik hayatı başlamış oldu. Sonrasında konservatuar eğitimi aldı. Bu eğitimden sonra Diyarbakır’ın Çınar ilçesine atandı ve böylece öğretmenlik süreci de başlamış oldu. 15 Temmuz’dan sonra OHAL Kanun Hükümde Kararnameleri (KHK) ile hukuksuz bir şekilde ihraç edilen binlerce Eğitim Sen üyesi öğretmenden biri oldu.“SASA” ne demek?
Sasa Sümerce “ilkbahar çimenlerinin sesi” anlamına geliyor. Gılgamış Destanı’nda geçen bir kadının adı aynı zamanda. O kadının da şöyle bir hikayesi var; Urug ülkesi için çevreden insan toplamaya çalışıyorlar ve Gılgamış da ülkedeki sesi güzel, saz çalan kadınları öncü olarak gönderiyor, konser düzenliyor. Ülkenin ileri gelenlerinden biri gittiği konserde çok güzel ud çalıp türkü söyleyen bir kadın görüyor. Kadının sesinden o kadar çok etkileniyor ki kadına senin adın “Sasa” olsun diyor. Ben lisedeyken okumuştum bu kitabı. O zaman çok hoşuma gitmişti ve ileride şarkı söylersem, sanatçı olursam bu adı kullanacağım demiştim.
KADIN OLARAK AYAKTA KALMAK ÇOK ZOR
KHK ile ihraç edildikten sonra hayatınızda ne gibi değişiklikler oldu?
İlk süreci oldukça zor atlattım. Bu nedenle bir süre hiçbir şey yapamadım. Hem işsizlikle hem özel hayatımdaki sorunlarla mücadele etmeye çalıştım. Psikolojik yardım aldım. Sonrasında kendimi topladım ve müzisyen kimliğimle ayakta kalmak için çabalamaya karar verdim. Yurt dışında bir müzik yarışmasına başvurdum, seçmelerine girdim ve kazandım. Maalesef burada da OHAL çıktı karşıma; pasaport alamadığım için yarışmaya gidemedim. Bir süre Bodrum’da yaşadım, sonra kendime yeni yollar aramaya karar verdim. İstanbul’a, ardından Dersim’e gittim. Dersim’de birkaç ay çalıştım, paramı alamadım. Sendikanın verdiği maddi destek dışında hiçbir şey yoktu elimde. OHAL mağduru işsiz bir kadındım ve sahnede türkü söylüyordum. Kadın olarak ayakta kalmak bu ülkede hâlâ çok zor ancak ben bunu başardım çünkü ben güçlü bir kadınım.
AMACIM ÇOK PARA KAZANMAK DEĞİL, ÇOK İNSANA ULAŞMAK
Sanırım bu esnada arkadaşın sana bir bestesini verdi….
Evet. Zazaca olan sözlerine Türkçe sözler ekledik. Çok mütevazı şartlarda kayıt yaptık ve yurt dışındaki prodüktör arkadaşıma gönderdim. Kendi kanalından yayımlayarak bize destek oldu. Tekrar Bodrum’a döndüm. Orada butik bir müzik-bale okulunda çalışmaya başladım. Yeniden çocuklarla çalışabiliyor olmak beni çok mutlu etti. 3 ay çalışıp yine paramı alamadım, işten ayrıldım. Ayrıldıktan sonra oradaki öğrencilerimden birinin velisiyle karşılaştım. İşyeri sahibinin velilere “Serap Öğretmen terörist olduğu için onu işten çıkardım” dediğini öğrendim. Tüm bunları paramı vermemek için yaptığını biliyordum. Sıkıntılar devam etti, açıkçası destek beklediğim insanlardan gerekli desteği göremedim ve ben tüm bunlara şarkı söyleyerek dayandım.Gönüllü olarak çeşitli sendika ve derneklerin etkinliklerinde yer almaya başladım. Bu süreçte karşıma İskoç müzisyen ve televizyon sunucusu Paul Dwyer çıktı. Bana destek oldu, birlikte kendi derlediğim, küçük bir ekleme yaptığım bir türküyü seslendirdik. Çok bilinmedi ama benim için bir sıçrama oldu bu düet. Elapro dijital sahnede klibim yayımlandı. Ardından Sallana Sallana geldi, oldukça popüler oldu. Şimdi bitmek üzere olan bir maxi single çalışmamız var. Gitgide daha tanınır olmaya başladım. Yurt dışına gidememiştim ama dostlarım, arkadaşlarım Türkiye’deki projelerine beni de dahil ettiler. KurdMax TV için 3 şarkı kaydettik, çok beğenildi kısa zamanda. Güzel tepkiler alınca şu an yayımlanmamış 5 şarkı daha çektik.
Benim amacım çok para kazanmak değil, daha çok konser yaparak insanlara ulaşmak, daha iyi müzik yapmak, kimseye boyun eğmeden ilerlemek.
HER GÜNÜMÜZ BİR DİRENİŞ
Şu an Antalya’dasın, senin gibi ihraç olan Eğitim Sen üyeleriyle dayanışma için yapılacak bir etkinlikte sahne alacaksın. Bu çalışmalar nasıl gidiyor, sana ne hissettiriyor?
Bu konserlerin üçüncüsünü gerçekleştiriyoruz. Temennim daha çok olması yönünde. Bir arada olmak gerçekten iyi geliyor. Farklı şekillerde direnen arkadaşlarımız var, ben de şarkı söyleyerek direndiğimi düşünüyorum 🙂 Bizim her günümüz bir direniş. Söylediğim her şarkıda, yaptığım her konuşmada, attığım her adımda aslında direniyor olduğumuzu ya da her şeyin çok güzel olmadığını anlatmaya çalışıyorum.
SUSMANIN, SİNMENİN BİR ANLAMI YOK
Sesinizi duyurma çabanız gerekli yerlere yavaş yavaş ulaşıyor, bu konseri yapıyor olmanız da çok değerli…
Benim için de öyle. Biz kötü bir şey için ihraç edilmedik. O yüzden susmanın, sinmenin ya da yer değiştirme, yön değiştirmenin bir anlamı yok. O zamanda barış istiyorduk. İhraç edileceğimizi bile bile bir sürü eylem yaptık, konuştuk, kötü giden her şeye ses çıkardık ve sonunda da beklediğimiz gibi ihraç edildik. Evet kötü şeyler yaşadık, haksızlığa uğradık ama bu sadece bizim problemimiz değil. Meseleye sadece ihraç edilmek olarak bakmıyorum. Çünkü ülkede bu kadar hukuksuzluk, huzursuzluk, ayrıştırıcılık varken ihraç edilmeyi umursamıyorum açıkçası. Ben güçlü bir kadınım ve her şeye rağmen dimdik ayakta kalacağım. Barış istediğim için ihraç edildim evet ama bu durum bu haklı talebimden geri adım attırmadı beni. Barış talebim devam ediyor ve edecek, ta ki o barış bizim topraklarımıza gelene dek…Yaşamınızda özlem ve umutlarınız neler?
İhraç edildiğimde öğretmenliğimin 5. yılındaydım. Tekrar görevime dönmek istiyorum çünkü benim çocuklarla yapacak çok işim var daha. Şu an çocuklarda oluşturmak istedikleri kafa çok korkunç ve çok daha kötüye gidiyor. Eğitim sisteminin geldiği nokta çok vahim gerçekten. Düşünmeyen, sorgulamayan, üretmeyen çocuklar yetişiyor yarınlarımıza. Ben çocuklara sadece müzik öğretmiyordum, eğitim öğretimin sadece dersini verdiğiniz branşla ilgili olduğunu düşünmüyorum. Amacım, onlara başka kapılar, başka pencereler açmak. Başka renkler göstermek, başka kokular duyumsamalarını sağlamak. Başka dillerde şarkılar söyletmek, öğretmek ve bence müzik bunun için en güzel araç. Bir gün kaldığım yerden hatta daha ileriden, çocuklarla tüm bu hayallerimi gerçekleştireceğime yürekten inanıyorum.
UKULELE KOROSU KURMAYI ÇOK İSTİYORUM
Müzik buna en güzel araç gerçekten…
Aynen. Tekrar döndüğümde çok daha iyi bir öğretmen olacağıma inanıyorum, bunun hayalini kuruyorum sürekli. İhraç edildikten sonra ukulele çalmayı öğrendim. Çocuklarla ukulele korosu kurmayı çok istiyorum ve onlarla çok dilde şarkılar söylemek istiyorum. Bunu daha önce Diyarbakır Çınar’da çalışırken yapmıştık ve çok beğenilmişti.Müziğime gelirsek; ben evrensel bir müzik yapmak istiyorum. Müziğin zaten evrenselliğini tartışmıyoruz. Ana dilimde müzik yapmak ve bunu evrensel bir soundda herkese duyurmak istiyorum. Sanat bence totaliter düşünceye bağlı olmamakla birlikte sürekli sistemi sorgulamalıdır. Bu yüzden sanatın politik olduğunu düşünüyorum. “Müzisyenlerin politikayla işi olmaz” gibi sözler söylüyorlar. İnsansak ve yaşıyorsak politikanın dışında yer alamayız.