• Oruç nedir?
İsmet Özel’in bir sözü var: ‘Namaz insanı kılar.’ Tıpkı bunun gibi, orucun da bizi tutması lazım. Oruç asla yeme içmeyi kesmekten ibaret değildir. Bizim dindarlığımızda, biçimsel yönler, işin formaliteleri öne çıkarılıyor. Halbuki hikmet ve esasa bakmak gerekir. Oruç, sabırsızlıkla olmaz. Kavgayla, kötü sözle bağdaşmaz. Bir hadis-i şerif, Ramazan’da şeytanların zincire vurulduğunu söyler. Çünkü hakikaten oruç tutulduğunda, Ramazan tam bir huzur ve sevinç ayına dönüşür.
• Yaz Ramazanı zor, günler uzun, oruç tutanlara bir teselliniz var mı?
Oruçta, ibadet konsantrasyonunun gün boyu korunması esastır. Sağlık problemi doğuracak kadar zor durumda olanların oruçları kazaya bırakmaları mümkün. Aralık’ta oruç tutmakla Ağustos’ta oruç tutmak arasında elbette fark var. Sevap farkı da var. Yaz orucu, empati kurmamıza imkan verir. Sıcak iklim bölgelerinde yaşayanları daha iyi anlarız. Dahası, orucun her yıl farklı günlere denk gelmesi sayesinde yoksulların hem yaz hem kış günlerini nasıl geçirdiklerini anlamaya yatkınlaşırız.
İFTAR SOFRASI BÜTÜNLEŞTİRİR
• Gün boyu uyumayı, orucu uykuya tutturmayı nasıl yorumlarsınız?
Bu çirkin ya da yanlıştır diyemem. Fakat oruç tutmak, bütün ibadetler gibi bilinç işidir. Bir irade eğitimidir. Gün boyu uyursanız, oruçtan kaçmış olursunuz. Bu, bir öğrencinin derste uyumasına benzer. Uyursanız, toplumda insanların oruçlu kişiyi görmeleri mümkün olmaz. Orucun, toplumsal etkileşime dair anlamı kaybolur. Açıkçası, orucu uykuya tutturmak, biraz namazı uykuya kıldırmak gibidir.
• İftarlar nasıl olmalı?
İtfar sofrası bir israf sofrasına dönüşmemeli. Zenginler ve fakirler aynı masada yiyorsa o iftar sofrası iyidir. Fakirler çadırda, zenginler lüks otel restoranlarında… Bu olmuyor. Devlet adamları, işadamları, sanatçılar yoksulları kendi sofralarında ağırlamalı, göz teması, el teması kurmalı…
• Sadaka, fitre ve zekat konusunda ne söyleyeceksiniz?
Bunlar aslında bir yoksulun gönlünü almak, o anki problemini çözmek için yapılan şeyler değildir. İslam’da infakın anlamı, kişinin zenginliğini paylaşıma açmasıdır. Sahabeler, 40’da bir zekat verenlerle dalga geçerlerdi. Kur’an’da isar kültürü vardır. Yani karşısındakini, kendine tercih etmek. Yani öyle vermek k, verilen kişinin daha üstün duruma geçmesi. Bu dünyanın erişemediği bir insanlık düzeyidir. Ev alacaksın, evi arkadaşına veriyorsun, onun oluyor. İslam, iyilikte sınır tanımaz, bunu unutmamalıyız.
CAZ MAKBUL BİR MÜZİKTİR
• Bu sene İstanbul’da Ramazanda Caz organizasyonu yapılıyor. Ramazan ve caz müziği bağdaşır mı?
Pekala bağdaşır. Ramazanın bir ibadet, kulluk boyutu var, bir de eğlence boyutu var. Karagöz, meddah, ortaoyunu gibi. Din zaten inanç, medeniyet ve kültürün toplamından oluşan bir şey. Müzik esasen helaldir, haramlığı istisnaidir. Caz da pekala dikkate değer, makbul bir müzik türüdür. Ramazanın ibadet boyutunu bir kenara bırakıp yalnızca kültürel yönüyle ilgilenmek ya da eğlencesine yönelmek de hata olur. Lüks otellerde iftarlar, sabahlara kadar eğlenmelerden ibaret bir Ramazan da olmaz tabii. Caz müziğinin yalnızca zenginlerin takip edebileceği bir etkinlik olarak düzenlenmemeli. Gerekirse, varoşlarda da konser verilmeli.
• Nasıl yani?
Ramazan, tuzukuruların Ramazanı olmamalı. En önemli özelliği, kardeşliği, eşitliği sağlamasıdır.
• Müslüman olmayanlara, Ramazan’la ilgili bir öneriniz var mı?
Müslüman olmayanların da oruç tecrübesini yaşamalarını öneririm. Bu kültürü, özel deneyimi merak etmelerini ve sürece katılmalarını tavsiye ederim.
CAMİ SOSYAL HAYATIN MERKEZİ
• Müslümanlar da kiliselere uğramalı mı mesela?
Elbette. Ben, çocuklarımı Bornova’daki İtalyan Kilisesi’ne götürdüm. Beraber yaşadığımız insanların inanış ve ibadetlerini, evrensel bir bakışla görmek gerekir. Bu gibi temaslar bize daha açık bir zihinle düşünme imkanı sağlar.
• Türkiye’de camilerin diğer mabetlerden farkı yok mu?
Var. Cami, sosyal hayatın merkez yapısıdır. Yorulursun camiye, tuvalet ihtiyacı için camiye, yol sormak için camiye, su içmek için camiye, yardım istemek için camiye gidersin.
• Son olarak ne söyleyeceksiniz?
Okuyan bir toplum olmadığımız için, sosyal barışı sağlayamıyoruz. İslam dünyasının önünde tek bir çıkış yolu var: Okumak.
İslam’ın şartı beş değil
• İslam’a göre kadının yeni nedir, kadın devlet başkanı olabilir mi?
Olur. Bu konuda bir tek hadis var, ‘olamaz’ diyen. O da, hüküm vermeye yetmeyecek denli zayıf bir rivayettir. Fakat zamanında erkek egemen bir yapı içinde ulema da bu konuya gereken özeni göstermemiş. Ve böyle yanlış bir inanışla bugünlere gelinmiş. İslam’ın gerçek nitelikleriyle algılanması, anlaşılması gerekiyor.
• Gençler soruyor: Dünyada içki, serbest seks, eğlence yasak; ahirette ise bol bol şarap ve seks var. Neden böyle?
Dünya ile ahiretin var oluş boyutları çok farklı. Burada serbest seksin ve alkolün büyük toplumsal zararları var.
• Sahiden, İslam’ın şartı beş değil mi?
İsraf, rüşvet, dedikodu, hırsızlık, yalan, kibir gibi şeyleri İslam yasaklıyor. Bunlar hayatımızda varsa, İslam’ı daraltmış, sığlaştırmışız demektir. İslam’ın şartı tabii ki beş değil. Hadiste ‘İslam beş esas üzerine kuruludur’ denilir. Bu, ‘İslam’ın şartı beş’ demek değil. Kubbeyi ayakta tutan beş sütun gibi düşünmek gerekir bunu. Sen kubbeyi atarsan, o beş sütun niye var? Mesela, ilim öğrenmek farz. Cehalet, İslam’a aykırıdır.
Akıl ve vahiy arasında rekabet yok
• Ahir Zaman İlmihali adlı çok ses getiren bir kitap yazdınız. Gerçekten ahir zamanda mıyız?
Ahir zaman tabiri bir metafor. Zor, sancılı dönemleri anlatır. Elbette zaman hızla akıyor, finale doğru gidiyoruz. Fakat Ahir Zaman İlmihali, yaşadığımız zorlukları kolaylaştırmak, bir bakıma ahir zaman havasını dağıtmak için yazılmıştır.
• ‘Entelektüel anlamda eleştirel, politik olarak muhalifim’ diyorsunuz. Bu ne anlama geliyor?
Eskiden, umeraya (yöneticilere) karşı ulema (alimler) bu misyonu üstleniyordu. İlim ve fikir erbabının değişmez yeri muhalefettir. Entelektüel, iktidara heves etmez. Devletten değil, toplumdan yanadır. Toplumun ve bireyin faydası için eleştirilerde, analizlerde bulunur. Ortaçağda kiliseyle feodalitenin sömürü mekanizmasını birlikte işlettiğini görüyoruz. İslam, sömürü mekanizmasını kıran bir inanç ve yaşam düzenidir. Sömürü varsa, İslam kenara itilmiş demektir.
• İlahiyat, teoloji bir bilim olarak sunuluyor. Siz bir ilahiyatçı olarak din adamı mı, bilim adamı mısınız?
Fizik dünya ile maneviyat dünyası bir madalyonun iki yüzüdür. Vahyin sunduğu gerçekler ile aklın sunduğu gerçekler birbiriyle uyumludur. Bizde, Batı’daki gibi bir din-bilim, akıl-vahiy çatışması yok. İslam, hem aklın sorgulamasına açıktır hem de aklın katkısını talep eder. Kur’an da akletmeyi önerir. Akıl ve vahiy iki rakip değil, hakikatin keşfine giden yollardır.
Medine’de piyano olsa onu çalarlardı
• Ne tür müzik dinliyorsunuz?
Bob Marley’i çok seviyorum. Şarkılarında son derece insani mesajlar veren, çok özel bir müzisyen. Fairuz’u, Loreena McKennit’i beğenerek dinliyorum. Etnik müzik albümlerinden oluşan bir koleksiyonum var. Müzik bize bir başka dünyadan haber verir. Bu da bizdeki öbür dünya algısını besler. Bergson’un da dediği gibi, sanat dinin kardeşidir.
• Müzik haram diyenler var.