İnsanlar arasında barış ve adaletin hüküm sürdüğü doğal hukuku yıkıp dağıtarak, onun yerini alan Hammurabi ve Roma hukukundan sonra, yaklaşık son üç yüz yıldır işgal, talan ve yalan üzerine kurulu kapitalist burjuva hukuku, yeryüzüne nizam vermeye çalışıyor.
İslami değerler üzerine kurulmuş demokrasi hukukunu savunduğunu iddia eden bugünkü iktidarın, doğal insani-vicdani hukuka yaklaşma eğilimleri, biz antikapitalist Müslümanlar için hiç de inandırıcı değildir.
BM tarihinde bir ilk olan İnsani zirveye katılmayan G8 ülkeleri Orta Doğu’da bağımsız bir gelecek umudu olmak isteyen hiç bir ülkeye önderlik primi vermez, teknoloji transferi yapmaz ve aksine onun bütün planlarını bozar. Öte yandan kapitalist barbarlığa, bir başka kapitalist halkayla asla alternatif olunamaz.
Nihai karşılaşmanın bu coğrafya’da olacağı söylense de, haksızlığın merkezi olan Avrupa ve Amerika’da yaşayan insanlar da, sıkılaştırılan kapitalist zulüm zincirlerini kırmaya başlıyor. Dünya daha büyük bir hızla değişiyor. Teknoloji devi trilyon dolarlık şirketler, bu değişimi kontrolleri altında sürüklemek için karanlık planlar yapmaya devam ediyorlar ancak onlar da Firavunlar gibi yıkılacaklar. Bu hakikati bir türlü idrak edemiyorlar. Kendilerini de zehirleyen güçlerini, ezeli ve ebedi sanıyorlar.
Kapitalist devlet ve hukuk, her yerde aynı zulüm mekanizmasını işletir. İnsanlığı sevgisiz, aşksız ve duygusuz bırakarak, şeytanlaşma ve ötekileştirmeyi körükler, eşitliği yok eder.
Bugün Paris, Brüksel, Barcelona yarın Chıcago, Los Angeles, Houston ve Newyork sokaklarında insanlığın vicdanı, özgürlük için haykıracaktır. İnsanlık vicdanı, Doğu’dan Batı’ya, Batı’dan Doğu’ya bütün zora dayalı bağları kırana kadar durmayacaktır ve ancak kardeşliğin doğal barış hukuku, yeryüzünü birleştirdiğinde, insanlığın vicdanı huzura kavuşacaktır.
Bugün yeryüzü kanlı paradokslarla daha da anlaşılmaz kılınıyor. Böylece yeryüzünün bir yerinde veya bir döneminde yan yana gelenlerle, karşı karşıya gelenlerin öz amaçları ve hedefleri, daha sinsice bulanıklaştırılıyor.
Rakka’yı işgal edebilmek için yan yana ittifak kuran kapitalist güçler, sözde demokratik olan ülkelerin halklarını, bu savaşta kendilerini desteklemeleri ve meşruiyetlerini yükseltmeleri için saflarına çekmeye çalıştılar ve bir yandan selefi-cihadi şer odaklarını imhaya yönelirken, öte yandan kendi topraklarında haksızlığa uğrattıkları emekçilere saldırmaktan hiç geri durmadılar.
Rakka’yı yaratan da, kapitalist metropollerde emekçileri asırlardır sömürenler de yine onlardır. Bu bir avuç zalim, kirli emellerini dev medya tekelleriyle, cicili reklamlar ve propoganda operasyonlarıyla insanlığa sunarlar. Kendi rahatını düşünen ve bu kanlı sistemden nemalan alçaklar ise, bu kirli oyunun perdesini indirmekten çok korkarlar. Çünkü kendilerinin de, o perdenin inişiyle birlikte vicdani olarak çökeceklerini ve ahlaki olarak battıkları pisliğin açığa çıkacağını çok iyi bilirler.
Rakka’da öldürülen ve öldürülecek olan insanlar, kendileri gibi inanmayan ve düşünmeyenleri “kafir” ilan ederek, çok büyük katliamlar yapmışlardır ama esas olarak onları yaratanlar ve şimdi de kontrol altına almak isteyenler, çok daha acımazsız ve gözü dönmüş, katil kapitalist devletlerdir.
Zulmün beslendiği bataklık bellidir. Bu bataklık sürekli terör ve korku üretmekte, bu zulümlerden beslenmekte ve yeryüzündeki iktidarını ancak bu terör mekanizmasıyla ayakta tutmaktadır. Yeryüzü kanla sarılmakta, insanlık kan ağlamaktadır.
Hak ve hakikat yolcuları bu kanlı oyunun çelişkilerini en net şekilde açıklamakla sorumludur.
Aydın Mutlu Dinçoğul