“BERK-İN , Ali İsmail Out’’ gibi magazinsel bir ifadeyle… Ölen ve failleri bulunamayan çocuk yaşta bir insanın adı üzerinden böyle kelime oyunlarına başvurmak dışında bir din ve ahlak anlayışı kalmamışsa ortada ; orda tahrif edilen bir takım değerler var demektir. Gerçek din ritüellere ve söylemlere hapsedilmiş nefessiz bırakılıyor demektir. Aynı şey genel manada ‘ahlak’, özel manada ‘basın ahlakı’ içinde geçerlidir. Tabiri caizse yas tutanlara laf koymak sizin için her şeyin üzerinde bu kadarmı önemlidir? Değer mi? Ne uğruna?
Başta İslam olmak üzere her din ‘vefat etmiş bir insana ‘ saygıyı esas alır. “Ölülerini ayakaltı eden bir toplum kendisi de ayakaltı olmaya mahkumdur ’’ der. Din ve ahlak paydasında durum budur; peki siz ‘siyasi ve ekonomik’ iktidar uğruna acılı bir aileye ‘’YUUUUUH’’ çektirtmek ve bundan zevk almak nasıl bir dini (!) , insani (!) tavrın ürünüdür ? Din ve ahlakla koyulan bu koca mesafe mitinglerde “Allah, Peygamber efendimiz, eyyy, kardaşlarım” gibi bol bol dini motif, jargon kullanılınca kapanmış mı oluyor?
Dikkat edin karşınızdaki insanlara ‘Beşiktaşın veya Fenerbahçenin kötü oynayan oyuncularına’ yuh çektirtmiyorsunuz, bunu yaslı, yıkılmış bir aileye yapmalarına sebep oluyorsunuz… Bunun günahını hiç hesapladınız mı? Hesaplanabilir mi? Neden onları da bu vebale sokuyorsunuz? Din kafa konforuyla anlaşılacak bir olgu değildir ve eğer dinin özü anlaşılmazsa kapitalizm ve onun politik unsurları alıp gerçek dini sözsel (içeriği boşaltılmış ) dine feda ederler. Kapitalizm kendi yöntemlerini dine ve ahlaka sokar. Bu ‘yuh’ meselesi bunun en aşikar örneğidir. Gezi’de insanların özgürlüklerine sahip çıkarak, evrensel hukukun kendilerine tanıdığı en meşru hak olan “sivil itaatsizlik” yöntemini kullanıp yaşam alanlarına sahip çıkmasını çıkıp canhıraş ‘faiz lobisinin ‘ yaptırdığını söylediniz. Sormak lazım. Bir tv programında Berkin’in ölümünü ‘borsa ve faiz üzerinden’ değerlendirip onun sonrasında yükselen protestolar içinde “bunlar geçici, olur geçer böyle şeyler sonra borsa kendini kendini toplar’’ açıklamasını yapmak? Ölümü faiz ve borsa değerlendirmesi üzerinden açıklamak nasıl bir dindarlık(!) ve nasıl bir ‘faiz lobisi’ karşıtlığı (!) dır ?
Berkin Elvan vefat ettiği gün siyasal partilerin bir kısmı tüm seçim çalışmalarını durdurdu, gençler okula avukatlar davaya gitmedi. Her biri birbirinden farklı siyasi tutumlara sahip insanlar yasa ve acıya saygı paydasında birleştiler. Ama böyle bir günde bile insanlara en çok din-iman argümanı kullananlar televizyonlarda, mitinglerde bol bol “çift duble yol yapımı ve katrilyonluk sulama projeleri’’nden bahsettiler. Bize oy verin dediler. ‘Biz sizlere katrilyonlar döküyoruz’ dediler cebinde beş kuruş kalmamış, sosyal güvencesizlikten kırılan halka… Malumu ilan etmek olacak ama yine de sormak lazım Kuran’ın hangi emrine dayanarak böyle davranıyorsunuz? Hangi sünnete, hangi ruha, hangi dini öze dayanarak?
Hz.Ömer’in giydiği giysiyi halkın giysisine göre daha lüks algılayan ümmetten bir kişi Hz.Ömer’e bunun bedelini nerden bulduğunu , neden bunu giyebildiğinin hesabını soruyordu. Üstelik lüks deyince bugünkü gibi milyon eurolar, milyonluk saatler akla gelmesin biraz daha az yırtık bir giysiydi sadece. Ve Hz.Ömer mahçup olarak cevap veriyordu buna. Açıklama yapıyordu. Şimdi biz bir soralım hele bu eşitsizlik ne? Bu lüks ne? Bu çocuklar niye ölüyor ve neden failleri bulunmuyor bunca zamandır diye? Bunun için kaç gaz bombası yemek gerek? Hangi hakaret ve terörizm ithamlarına maruz kalmak gerek? Hz. Ömer nerde bu maruz kaldıklarımız nerde? Sorsan Hz. Ömer’e övgüler dizerler. Hz.Ömer’in övgüye ihtiyacı yoktur, adaletinin sürekliliğine ihtiyacı vardır. Ayrıca benim bildiğim vefat etmiş bir insanın ailesine başsağlığı dilersin. Bu asgari toplumsal, dini ve ahlaki kuraldır. Bir cenaze evine gittiğinde acılı aileye ‘Ölenin mezarına misket koydunuz siz. Koydunuzsa neden koydunuz?’ diye sormazsınız. Onlarda seçim mitinglerinden yükselen bu ‘acayip’ sorulara cevap vermek zorunda değillerdir. Ama yine de sabırlı bir şekilde cevap verdiler ‘bilmiyorsanız bilin’ dercesine… ’ O bir çocuk olduğu için misket bıraktık’ dediler. İnsanlara acılarını dile getiriş yöntemlerini bile açıklattırmak zorunda bırakmak nasıl bir din (!) anlayışının ürünüdür? Çocuğunu neden oraya gönderiyorsun diye acılı aileye yükleniyorlar. Berkin ekmek almaya gitmişti evet… Ama velev ki ekmek almaya gitmemişti de gezi eylemlerine gitmişti. Ölümü hak mıdır? Evrensel hukukun tanıdığı bir protesto hakkını kullanmak ölümü hak etmek midir? Bu hakkını kullanan gençli, yaşlılı, çocuklu bir topluluğa sırf siyasi açıdan eylemlere “boyun eğmedi’’ dedirtmek uğruna kolluğun tüm gücünü abandırmak nasıl bir hukuk(!)tur? Ordan ölü çıkmaz mı? Çıkmadı mı? İnsanlara siz hukuki hakkınızı kullanmaya kendinizde gelmeyin çocuklarınızı da göndermeyin ben orayı ‘hallaç pamuğu gibi atacağım’ denir mi? Çocuğunuzu gönderirseniz sonuçlarına katlanırsınız denir mi? Herkes demokratik, hukuki hak ve hürriyetlerini yaş, dil, cinsiyet fark etmeksizin kullanabilir. Sizin hukuk dediğiniz bakanlık genelge ve talimatnameleri olabilir. 12 Eylül’den devraldığınız Toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu olabilir. Veya o çok darbe sorgularken (!) kaldırmayı unuttuğunuz (!) 12 eylülden kalma yüzlerce yasa olabilir. Ama hukuk bu değildir.
Hukuk evrensel olarak insanlara tanınan toplantı ve gösteri yapma hürriyetidir. Tüm uluslar arası hukuk sözleşmeleriyle bunun meşruluğu sabittir. Anayasa’yla kanunlarla çeliştiği takdirde kanunların değil uluslararası sözleşmelerin esas alınacağı hükmü de sabittir. (A.Y md.90/5) Yani 12 eylülden kalma her tarafı insanların protesto hakkını tasfiyeye yönelmiş onları mahkemelerde süründüren ve gaz yağmuruna tutulmasına sebep olan 2911 sayılı kanunda 12 Eylül’den kalma diğer yüzlerce yasa gibi uluslararası sözleşmelerle yani evrensel hukukla zıtlaşmaktadır. Kısacası hukuk polis megafonundan çıkan ses veya İçişleri Bakanlığı talimatnameleri değildir. Anlatmak istediğim husus şudur: “Gezi eylemlerinde insanların hukuki hakkı fiili gaz fişekleriyle baltalanmıştır. Ve bir hakkın kullanıldığı yerdeki insanlara ‘ sen oraya niçin geliyorsun veya çocuğunu niye gönderiyorsun’ diye sorulmaz. Bunu Berkin Elvan’la ilgili değil çoluk çocuk yaşlı orada bulunan ve orda ‘ölüm riskini’ yaşamış tüm insanlar adına söylüyorum. Bu hukuki hakkın politik ağızla baltalanması suçtur. Eğer bu hukuksuzluğun sonucunda da insanlar ölüyorsa; insanların faillerin bulunmasını istemesi kadar olağan bir şey yoktur. Bunu yapan faillerin bulunmaması durumunda da yeni protestoların olması toplumun kazanılmış hukuki haklarına sahip çıkması şaşırtıcı bir şey değildir. Bunu lekelemek için artık ayağa düşmüş ‘terörizm, dış mihrak ve faiz lobisi (!)’ argümanlarına sarılmaktan başka çareniz kalmadıysa eğer başınızı yastığa koyduğunuzda düşünün. Ben ne yapıyorum diye. Ve dış mihraklara çok karşıysanız da bir zahmet Nato’dan çıkın.
Dış mihrak(!)larla aynı askeri paktta yer almak biraz ayıp (!) olmuyor mu? Hakikaten eliniz değmişken İncirlik’teki dış mihraklara da biraz gaz bombası atsanıza(!)? Sahi atabilirmisiniz? Berkin’in ailesi kadar dış mihraklığı(!) yok heralde onların?