ABD’nin en yüksek yargı organı niteliğindeki Supreme Court / Yüksek Mahkeme, şirketlerin de aralarında bulunduğu kuruluşların seçim kampanyalarında sınırsız olarak para harcayabilmesinin önünü açan bir kararı 21 ocakta aldı. Kararı izleyen günlerde ABD’de eşine pek rastlanmayan bir olay yaşandı: Obama, şirketlerle ilgili kararı destekleyen Yüksek Mahkeme Başyargıcı John G. Roberts’ın da katıldığı bir toplantıda, kararı yerden yere vurdu. Obama’yı başkanlık koltuğuna taşıyan Demokratlar da Yüksek Mahkeme’nin kararını yontmak için hazırladıkları tasarıyı perşembe günü Kongre’ye sundu. Obama, tasarının kabul edilmesini ABD demokrasisinin geleceği için hayati önemde gördüğüne işaret eden ifadeleri haftalık radyo konuşmasında kullandı. Obama: “Karşı karşıya olduğumuz durum, şirketlerin seçimlere el koyması ihtimalinden başka bir şey değil. Tehlikede olan da demokrasimizin bütünlüğüdür” diyor.
“Gore-Bush kararından beter”
New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi Başkanı Michael Waldan, Yüksek Mahkeme’nin bu kararla şirketlere eşi benzeri görülmemiş bir iktidar transferi yaptığını düşünüyor.
Waldman, Yüksek Mahkeme’nin şirketlerle ilgili tasarrufunu, 2000’de aldığı başka bir kararla karşılaştırıyor. Söz konusu kararda Yüksek Mahkeme, son derece tartışmalı bir oy-sayım süreci ardından Başkanlığı George Bush’un kazandığına hükmetmişti. Michael Waldman’a göre, Yüksek Mahkeme’nin şirketlerle ilgili kararı en az 2000’deki karar kadar ideolojik ve siyasal alana el uzatan bir yetki-aşımını ifade ediyor.
‘Destekliyorsan markanı ifşa et’
Barack Obama’nın da desteklediği ‘karşı-girişimtasarısı’, şirketlerin, örneğin, destek verdikleri adayın kampanya posterinde logolarını ya da adlarını kullanmalarının zorunlu kılınmasını öngörüyor. Şirket yöneticilerinin verilen mesajları desteklediklerini de açıkça belirtmeleri isteniyor. Tasarı, yabancı şirketlerin ABD’deki seçim kampanyalarına katılmasının önünü de tamamen kapatmayı hedefliyor.
‘Corporate America’
İngilizcede son yıllarda kullanılmaya başlanan bu kavram, ABD’de, büyük şirketlerin, seçilmişlerin etki alanı dışında, kendi çıkarları ve açgözlülükleriyle hareket ettiklerini anlatıyor. ‘Şirketler Amerikası’ olarak Türkçeleştirmek mümkün. Ağırlıklı olarak sol eğilimli kesimler ‘Corporate America’nın şimdi seçimlere doğrudan para yatırabilecek olmasından endişe duyuyor. Mahkeme kararına göre, sadece şirketler değil, sendikalar ve örneğin Greenpeace gibi dava grupları da mali kaynaklarını seçim kampanyalarında kullanabilecek. ABD’de şirketlerin seçimler üzerinde doğrudan etki yapmasına sınırlama getiren düzenlemeler yüz yıl öncesine dayanıyor.
NEW YORK TIMES