1)
Ben bu kadar öfkeliyken Azize
Bana İsa’nın şefkatinden bahsediyorlar
Sen gel bir de benden dinle İsa’yı; Kiliselerden değil…
Bak bakalım
Tapınakları basıp kafalarında parçalıyor musun, Tanrılarını zalimlerin?
Yoksul cemaatlere sabır enjekte eden morfin sesli imamların suratlarına
Ebuzer’i tükürüyor musun; tükür müyor musun?
2)
Yanaklarımı kazıyorum Azize
Ceylan’ı gömüyorum gülüşlerime!
Gidip köylerine çıkıyorum
Mektuplar getiriyor kadın, cezaevlerinden yazılmış mektuplar
Zazaca susuyor kadın
“Artık” diyor “ağıttan gayrı bana ne kaldı?”
“Oğlun olabilir miyim?” diyorum
“Baharları gelirim, elini öpmeye?
“Bacımı da getiririm sana?”
“Kızın gibi koşarız köy meydanında, ha ana?”
“ha?…” diye soruyorum.
Fısıldıyor ruhuma doğru
“Dünyanın bütün evlatlarını bassam yüreğime dinmiyor ki acım”
3)
Basılmadık yerim kalmadı,
Ceylan’ın mezarından ceplerime taşlar doldurarak dönüyorum
İşte şimdi sor bana
“-Nereden geliyorsun?” de
Yavrusunu karanlık postalların öldürdüğü bir babanın
Üç ihlâs bir Fatiha’sından Şeyh Said’ler kuşanarak geliyorum ben, Azize
İçerinin haini, dışarının yobazı Said’i hem de… İnadına!
Yayla sapağından Genç’e dek yaşlı amcaların yer vermek istediği yaralı seyyahım ben
Bingöl’e varana dek ceylanceylanceylanceylanceylanceylanceylanceylan:amin!
( Ve ansızın muavin:
“-Evet, Bingöl’de inecek kalmasın!
-“babo sen nire gidisen?
-“Ahmedi Xani’ye,
-“Feqiye Teyran’a,
-“Melaye Ahmedi Ciziri’ye…
-“Mem u Zin’e…
-“Devreşe Evdu’ya…
-“Şivan’ Perver’e…
-“Dengbejlere…yüzümden ve saçlarımdan kalkar mı otobüsler keke?
–!?!”
-Boşver Lo! hade Xatıratê…)
Toros dağlarında kertenkele kovalayan çocukluğum
Sübhan dağının eteklerinde kahrın kovaladığı bir delikanlı şimdi.
Tefecilere bölünmüş arkadaşlarımdan yüreklerini alıyorum faizsiz!
Anlıyorum ki Azize
İnsanı lokmasızlık değil
Dostsuzluk göçertir!
4)
Van caddelerinde sırtımda kitaplarım ve dağlar!
Panzerlerden ve çocuklardan geçerek dönüyorum.
Sabiha Gökçen’de iniyorum; yüzümde bombalanmış bir Dersim!
“Ulusal bağımsızlık(!)” adına unutmuyorum işte, müjdeler olsun laik öğretmenlerime!
Anlıyorum ki Azize, varlığım bombaların düştüğü her mezraya armağan oldu!
Açtıkları yollarda
Gösterdikleri hedefe
Hiç durmadan yürümeyeceğime and içerim.
Sırtlanların postalına bulaşan ne/
mutlu: Ceylan’ım diyene.
Artık nereye döneceğimi biliyorum…
Ben bir “eğitim zayiatıyım” Azize
Ben “ansızın kendini astı” diye tutulan raporum
Ben var ya ben: “çıkar ulan kimliğini” , “bugün git yarın gel’ im
Ben emekli kuyruğunun en arkası
Elektrik faturasının son günü
Ve sabaha dek uyuyamamış babaların telaşıyım!
Ben ‘aradığınız kişiye şu an ulaşılmıyor’um Azize
5)
İçimdeki köz Akif’in talebesi
“Üç buçuk soysuz”a balyoz sallayan babam
“biçare dindaşların” katlettiği Abduh’tan geldiğimi bilmiyor.
Ah ben acelelerin oğlu
Saç diplerimde Efgani’nin elleri dolaşır.
Kalbimin öğretmeni İkbal
“Aşkına biraz akıl, aklına da aşk damlat” demişti
Kutsal metinler dinleyerek büyüdüğüm evlerden
Direnenler, kimsesizler ve itilmişler diye diye
Rabbimin bağrına iltica ettim ben
Al sana Aşk işte al sana akıl!
6)
Peşime düşenler Azize
Beni soruyorlar!
Ben bile kendimin ardına düşmüşken…
Bilmiyorum nerede karşılaşacağımızı.
Kafam yerine bir cehennem taşıyorum
Yüreğim yerine bir cennet…
Keşke ağlamasını becerebilseydim.
O zaman biraz olsun soğur muydu dersin kalbim?
Ama ben bir yangınım artık değil mi?
Dokunamam kimseye…
7)
Şimdi bir kışın ortası Azize
Şimdi Şubat ve önümüz bahar
Elinde kitaplarıyla bir adam…
Bozyazı sahilinde denize karşı saçlarında çocukluğu
Bazlama sofralarından ağlayarak kalkan bu adam…
Azıtepe’den koşar adımlarla hiç durmadan Anamur’a Azize…
Çarıklar’da bir bardak su…
Bir yörüğün ayranıyla yudumladığım kalbimi alıp
Başkaldıran ruhumu Lenger’in dağlarından ötelere, ta Manastır’a…
Ah benim çekik gözlü Yörüğüm
Ah benim yüzü kırışık Kürdüm…
Doğusundan Batısına haykırmışım:
Ekmeği parçalamak Allah’ı parçalamaktır.
Ali’yi parçalamaktır
Bölmektir nazarı!
İ’hi bu dağlar da kelleşmeye duruvarır ellelem!
Etme’n, eyleme’n hoyn!
Hayır! Hayır! ne siyaset ne propaganda
Bir tahtacı köyünde yüzüme serptikleri “hu” dur bu!
Döndüğünüz semah’ın aşkına
Muhammed Ali aşkına
Has bahçenin gülüdür bu!
Sahi sizin de çocuklarınız yok mu?
Sizin de dağlarınızda koşmuyor mu Ceylanlar?
Ben bir Ceylan’ı gömdüm yanaklarıma
Gelin gelin halalar emmiler bacılar
Gelin beraber yıkayalım sularımızı…
Sahi sular artık kan tadında…
8)
İşte böyle Azize!
Bir ucu köylerle yakılmış dudaklarımdan bildiğim bütün küfürler ve dualar…
Küfür ve dua: Azize!
Kin ve Lice…
“Önce Vatan” yazmışlar Tapantepe’ye!
Hayır Azize, önce can anlıyor musun?
Önce Ceylan!
Çocukların katledildiği bir dünyada yaşlanmak haramdır bize!