Paraya tapan,
Itibara tapan,
Servete tapan,
Kariyere tapan,
İçlerinde birbirlerinden nefret eden ama birbirinin yüzüne sırf para ve itibar uğruna yapmacık tavırlarla gülümseyen,
Aslında itibarlı olan insanlara da içlerindeki fesatlık ve kıskançlık cehennemi yüzünden kin ve nefret besleyen ama itibara tapmak uğruna boyun eğen insan kavmi,
Dışarıdan her ne kadar kusursuz, zaafsız dursa da,
Meydana çıksa itibarsız insanlardan da büyük olan zaaflarını içlerinde barındırdıklarından dolayı parası ve itibarı olmayanlardan çok çok daha korkaklar!
Terfi ederler,
Yükselirler,
Paraya para katarlar.
Fakat terfi ettikçe,
Yükseldikçe,
Paraya para kattıkça çok daha fazla korkarlar!
Çünkü kaybedecekleri şeyler her terfi edişlerinde katlanarak artar.
Bu yüzden dışarıdan dört yanı mağrur gözükmelidirler.
Zaaflar, farkedildiğinde ele geçirilmesi çok kolay boşluklardır.
Maalesef itibara boyun eğen insan kavmi, zaaflarını yakaladıklarını kendilerine boyun eğdirmiştir.
Hatta öyle bir boyun eğdirmiştir ki boyun eğenler artık asla sorgulayamayacaktır ve “kader” diye yutturdukları şeye razı geleceklerdir.
Neyse… Nerde kalmıştık? Zaaflar…
Zaafları ele geçiren ve boyun eğdiren sistemin de zaafları var demiştik hatta…
Hatta boyun eğenlerden de çok…
Boyun eğdirdikçe giderek artan zaaflar…
Bu zaaflar ancak samimiyet, kardeşlik ve paylaşım dünyasında yaşamaya kendini adamışlar tarafından ele geçirildiği zaman “ele geçiren itaat ettirir” kısır döngüsü yıkılabilir.
Onların yapmacık hayatlarının içinde umudu yitirilmişlerin güvensizlikten şizofren olmuş zihinlerine güven şifası verildiği gün,
Umudu olanların, samimiyetin ve dürüstlüğün arkasında duranların dünyası galip gelmiş olacaktır!
İşte o zaman itibar görecek olan savaş, düşmanlık, çıkar, para, iktidar olmak yerine,
Iyilik, doğruluk, güven, kardeşlik, paylaşım, dürüstlük olacaktır!