Hani bazen espirili bir tavırla geri kalmışlığımıza vurgu yapmak için “yıl olmuş bilmem kaç, biz hala şunu konuşuyoruz” deriz ya; evet yıl olmuş neredeyse 2013 biz hala başörtüsünü tartışıyoruz!
Son olarak; Mehmet Ali Birand’ın kanalın marka değerine zarar vereceği gerekçesiyle başörtülü birini ekrana çıkaramayacağını söylemesi üzerine başörtüsü konusu yine gündeme oturdu. Özellikle İslami camia, Birand’ı bu ayrılıkçı söylemi nedeniyle topa tuttu. Çok fazla üzerine gidilen Birand, sonrasında bir özür yazısı yazdı ve yazısında haklı olarak muhafazakar medyanın neden başörtülü kadınları ekrana çıkarmadığını da sormayı ihmal etmedi.
Merkez medya başörtülü kadın çalıştırmıyor da muhafazakar medya çok mu çalıştırıyor?
Merkez medya ekranlarına başörtülü kadın çıkartmak istemiyor da muhafazakar medya çok mu istiyor?
Birand’ın hatırlattığı gibi muhafazakar kanalların kaç tanesinde başörtülü ekran yüzü var?
Muhafazakar medya ekranlarında gördüğümüz birkaç başörtülü kadın da sanki göstermelik gibi. Sadece, “bakın başörtülü kadın çalıştırıyoruz “ demek için.
Şimdiye kadar hep laik kesimin başörtülülere karşı uyguladığı ayrımcılığı tartıştık. Merkez medyada başörtülü kadın çalıştırılmaması konusu İslami camia tarafından sıkça eleştirilirdi. Şimdi ise İslami camianın elinde bir çok TV kanalı olmasına rağmen o ekranlarda başörtülü kadınları pek az görebiliyoruz.
Bu durumu eleştirmeyen muhafazakar kesimin, başörtüsüne nasıl baktıkları bilinen merkez medyayı “başörtülü kadın çalıştırmıyor” diye eleştirmesi oldukça trajik bir durum.
Açıkça şunu söyleyebilirim ki; islami camianın erkeklerinde (büyük çoğunluğunda) başörtüsü kompleksi var. Çünkü farkında olmadan sistemin başörtülü kadını aşağılayan ve eksik gören bakışı muhafazakar kesimin erkeklerine de sirayet etmiş.
Hatta başörtülü eşlerinden utandıkları için olacak ki katıldıkları davetlerde bile başörtülü eşlerini yanlarında götürmeyi tercih etmeyen erkeklerin olduğunu biliyorum. Gerek iş dünyasından gerekse medya dünyasından olsun biraz parayı ve şöhreti yakalayan erkeklerin başörtülü eşlerinden boşanmaları ve evlendikleri ikinci eşlerinin de genelde başı açık kadınların olması belki de bu kompleksle ilgilidir.
Bu komplekslerini aşmaları için de; sanki önce laik kesimin başörtüsüne hoş bakması gerekiyor. Yıllarca kendilerini aşağılamış olan insanlar tarafından başörtüsünün kabul görmesini bekliyorlar, istiyorlar hatta zorluyorlar. Devlet kurumlarındaki başörtüsü yasağı onları ilgilendirmiyor da; özel kurumlarda başörtüsüne yapılan ayrımcılık onları çileden çıkarıyor. Muhafazakar kanalların başörtülüleri sadece arka planda çalıştırması değil de; merkez medyanın başörtülü ekran yüzünün olmaması onları daha çok rencide ediyor.
Haksızlık ettiğimi düşünebilirsiniz ama şimdi muhafazakar kanalların yöneticilerinin başörtülü kadına nasıl baktığını göstermek için size tanık olduğum bir olayı anlatacağım.
Bir dost sohbetinde; ismini vermeyeceğim gayet muhafazakar bir televizyon kanalı yöneticisine, neden ekrana başörtülü kadın çıkarmadıklarıyla ilgili bir soru yöneltilmişti ve verilen cevap beni şoke etmişti. Eşi de başörtülü olan bu abimiz, ekrana çıkacak başörtülü kadınların açıklardan daha güzel olması ve çok daha bilgili olması gerektiğini söylemişti. Mesela başı açık olan kadın bir dil biliyorsa başörtülü bir kadının en az iki dil bilmesi, başı açık kadın lisans mezunuysa başörtülü kadının master, doktora yapmış olması, yani her bakımdan daha önde olması gerekirmiş! Çok istemelerine rağmen, İslami camiada bu kriterlerde başörtülü kadınlar pek fazla yokmuş ve o yüzden ekrana çıkaracak başörtülü kadın bulamıyorlarmış.
Neden başörtülü bir kadının başı açıktan daha güzel olması gerekiyormuş diye sorunca; maalesef ekran olgusunun bir görsellik gerçeği varmış ve onlar da bu gerçeği yok sayamazlarmış gibi tuhaf açıklamalar yapmıştı. Fakat neden daha bilgili olması gerektiği konusuna ise bir açıklık getirememişti.
Ben söyleyeyim; birisi marka değeri diyor diğeri ekran gerçekliğini hatırlatıyor. Aslında ikisi de aynı şeyi söylüyor. Yani libarali de laik olanı da İslamcısı da başörtüsünün ekrana yakışmadığını düşünüyor maalesef.
Laik kesim başörtüsünü nasıl bir görüntü kirliliği gibi görüyorsa muhafazakar kesim de içten içe öyle görüyor. Laik kesim başörtülü kadını ne kadar donanımlı olursa olsun “eksik, yetersiz” gibi görüyorsa muhafazakar kesimin erkekleri de içten içe öyle görüyor olmalı ki; başörtülü kadının açık bir kadından iki-üç kat daha bilgili olması gerektiği düşüncesi yerleşmiş zihinlerine. Ancak böylece başörtüsünün uyandırdığı eksiklik duygusu(!) giderilebilir diye düşünüyor olmalılar.
Bu algının farkında olan başörtülü kadınlar da sürekli kendilerini bir kanıtlama çabası içerisine giriyor. Başörtülü kızların okullarında hep dereceye girmeleri, sınıflarının en çalışkan öğrencileri olmalarının altında da bu nedenin etkisi vardır diye düşünüyorum.
Ayrıca İslamcı patronların, yıllarca laiklik bahane edilerek mağdur edilen başörtülü kadınlara ucuz iş gücü olarak baktıkları da bir sır değil. Başka kurumlarda iş bulamamalarını fırsat bilen patron ağabeyler bu kızları başörtüsü kontenjanından çok düşük ücretlerle işe alarak güya büyük bir iyilik yaptılar ve her fırsatta bu kızlara, başka kurumlarda iş bulmalarının mümkün olmadığını hatırlatmaktan çekinmediler. Böylelikle onlara iş lütfunda bulunan patronlara hep bir minnet duymak zorunda kaldı bu kızlar. Boğaziçi mezunu başörtülü bir arkadaşın bile bir kurumda ancak sekreter olarak çalıştırıldığını biliyorum. Artık anlayın siz bu Müslüman patronların bu başörtülü kızlara nasıl büyük bir lütufta bulunduklarını. Her bakımdan donanımlı ve yeterli olan birçok başörtülü kadın bu sebeplerle bir yerlere gelemiyor. Ama nedense muhafazakar kesimin başörtülü kadınlara uyguladığı bu zulmü ya görmedik ya da görmezden gelmeyi tercih ettik. Başkalarını eleştirmek daha kolay galiba.
Laik camiada var olamayan başörtülü kadın emin olun kendi mahallesinde de var olamıyor. Ve asıl acı olan da, asıl eleştirilmesi gereken de budur.
Çuvaldızı başkasına batırmadan önce kendimize de hiç olmazsa bir iğne batırsak keşke.