1)
Yüzüm ki: artık, Ganj!
Paslı meleklerin yunduğu…
2)
Kovulunca onca memleketten
Anladım: insan sadece kendisine aittir!
Duraklarda oturmuş saçlarımı bekliyorum
Yalnız dökülmek istemiyorum yola
Dilimde kahverengi bir ceset
Kiminle konuşsam selâya dönüyorum
“Yaşıyor mu?” diye sarstığım kemikler
“Hayata dön daha gençsin” diyorlar!
“Hayır” diyorum
“Yaşlanacak bir yer kalmadı.Sizi toprağın altına gömenler Bizi betonların üzerine gömdüler.Yaşamak dediğiniz: artık daha fazla borç! Sentetik mamalar ve huzursuz kadınlar…”
3)
Dostların telaşına düşmana attığım bütün taşları unuttum
Şimdi yarıklar içinde dönüyorum,
“İhanete uğramışsın, git öcünü al” diyorlar
“Hayır” diyorum
“Kimse bana ihanet etmedi. Ben atılan her taşın düşeceğini unutacak kadar toktum. Komşularımın açlığına serildiğim şu sofralarda…”
4)
günahımı biliyorum
günahım: unutmak!
Unutuyorum ellerimi dua ederken, kalkıp gidiyorum mescitlerden
Sanıyorum ki: dua ettikçe Tanrım duyar beni.
“Ellerini geri al ” bile demiyor ayetler!
Kim adres sorsa önüne hemen harita olan ben
Unutuyorum işte haritaların da baştan çizildiğini…
5)
Yazları bari evine dönen bir oğul olsaydım
Bu kadar babama benzemezdi kışı İstanbul’un…
Benzemezdi çünkü annem çocukları büyüsün diye kendisi küçüldü.
Hep aynı kanepeye gömülmüş bir tülbent annem
“Kalk da şuraya otur, daha rahat” desem
“Aç mısın yavrum” diye cevab veriyor!
6)
Esenyurt’ta soğuk odalarda
Ellerimde bunca şiir kağıtları ile
Daha neresi fakirse gidip orada buluyorum dilimi…
Neden bu şehrin Batı’sına doğru esmer herkes?
Neden Kuzey’i bu kadar beyaz ülkelerin?
Güney’e indikçi neden sıcak?
Meridyenlerdendir diyorlar: “Hayır” diyorum : “savaşların gelin gittiği Güney’de Ateş düştüğü yeri yakıyor da ondan” diyorum
Anlamıyorlar!
Bana gazete iş ilanı muamelesi yapan dostlarıma
Gazetelerin kayıp ilanlarını gösteriyorum, görmüyorlar.
7)
Kovulduğumu saklıyorum
Saklıyorum çünkü yeni bir hayata kovulmak demek : tevbeler ve tecrübeler vaazına dönmesi demek yüzümün.
Ben yüzümde hala hayretlerden ifadeler
Ve yerini bulamamış bir göçebenin telaşını taşımak istiyorum
Alışırsam eğer: kimsenin serdiği yataklarda uyuyamam…
Herkes gibi evine dönen bir adam olurum
Herkes gibi
Oysa insanlar en çok kendi evlerinde çürür!
“Bu kimin çocuğu, evi yok mu?” diye fısıldıyor arkadaşlarımın anneleri
Herkesin abisinin asker resimleri vitrinde
Soğuk odalar, serin yorganlar ve hep deniz gördüğüm rüyalarım
Kahvaltısız çekip gidiyorum şehrin telaşına sabahın köründe
Gidiyorum çünkü kovuyorlar.
Halıların ucunu kıvırıyor kadınlar, bir daha gelmesin diye
Tanımadıklarına kapısını açmıyor şehrin insanı
Tanıdıktan sonra hiç açmıyor…
8 )
Ah ben
Nasıl da yabancıyım kentlere…
Herkesi halam zannediyorum.
Oysa akrabalarım da artık çocuk evlendiriyor.
“Altın gibi yüreğiniz var gelin sevinçlerinizi biriktirin” diyorum
Onlar düğünde takılacak altın biriktiriyorlar.
Kimse yüreğini takmıyor gelinle damada.
Bir yastıkta çürüyecek bu çocuklar diye inliyorum
Duymuyorlar!
9)
Yüzüm ki artık Ganj
Kıyısında Rabb’imi yıkadığım…