19 Şubat 1473 Prusya doğumlu Kopernik, tam adıyla Nicolaus Copernicus, matematikçi ve gökbilimci olduğu gibi katolik psikopos danışmanıydı.
Kopernik, Göksel Kürelerin Devimini Üzerine adlı kitabında günmerkezlilik yasasındanbahsetmiştir. Buna göre, gezegenler Güneş’in çevresinde sabit bir yörüngede hareket ediyordu. Heliocentric System olarak bilinen bu yaklaşım zaman sonra günümüz astronomisinin de kanıtlayacağı ve kabul edeceği bir yasa haline gelecekti.
Kitabının yayınlanmasından bir süre sonra hayatını kaybeden Kopernik (24 Mayıs 1543), dönemin sert yaptırımları olan katolik kilisesiyle yüzleşmek zorunda kalmadı. Nitekim kutsal yazıtlara göre merkezde olan Güneş değil, Dünya idi. Haliyle Kopernik, heliocentric system yaklaşımı ile hem kutsal görüşle çatışıyor hem dönemin astronomisine yeni bir soluk getiriyordu. Devamında ise kilise bunu kutsala bir hakaret olarak algılayacak ve Kopernik’i heretic yani kafir olmakla suçlayabilecekti.
Kitabın, çıktığı ilk zamanlarda yasaklanmamasının sebebi Kopernik’in bu yasalardan çoğunlukla varsayım olarak bahsetmesi ve kuramlarındaki zayıf teorilerdi. Kitabın özelliklerinden biri de, dilinin Latince olmasıydı. Bu yüzden kitabı yalnızca Latince bilen üst tabaka okuyabilecekti. Halk Kopernik’in yaklaşımlarından büyük ölçüde habersiz kalacaktı. Kitabı inceleyip hükme varacak Trent Konseyi, Kopernik’in hastalanması ve sonrasında ölümü ile bu çalışmadan vazgeçti. Kitap, varsayımsal üslubu, zayıf teorileri ve Kopernik’in ölümü ile yasaklardan ve dönemin Yasaklı Kitaplar listesinden de uzun yıllar boyunca kurtulmuş, zaman sonra kendisinin yolundan gidecek Galileo Galilei’ye ulaşmıştır.
1543’te, yasaklanmasından dört yıl sonra birkaç sansür ve düzeltme ile basılan Göksel Kürelerin Devimini Üzerine kitabı, zaman sonra Galile’nin radarına girmişti. Galile için heliocentric system üzerinde çalışmak daha zor olacaktı.
Tam adı Galileo Galilei, 15 Şubat 1564 doğumlu İtalyan bir biliminsanıydı. Kopernik’in yasalarını kanıtlama amaçlı teleskop kullandı. Buna rağmen kilise ve çevreden, Galile’nin teleskopla bazı hileler yapıp Kopernik’i haklı çıkarmaya çalıştığı iddiaları gelmişti.
1616 yılında Galile, mahkeme kararıyla Kopernik’in heliocentric system’i üzerinde çalışmaktan men edildi. Galile 1624 yılında yazmaya başladığı Diyaloglar kitabında, hem Kopernik’in hem de kutsal yazıtların gökbilim yasalarına eşit bir şekilde yaklaşacağını belirtti. Yine de kendisini, Kopernik’in heliocentric system’inin daha mantıklı olduğunu savunmaktan alıkoyamadı. 1630’da kitabını bastıracağını söylediğinde, kendisine kitabı Roma’da basması gerektiği bildirildi. Ancak Galile o yıllarda veba salgınından ötürü Roma’yı terk etti.
1632’de basılan Diyaloglar kitabı için yapılacak incelemelerde, Galile Kutsal Saray Efendisi ve baş sansürcü ile yazışmalara başladı. Baş sansürcü Galile’ye, yazılarını inceleyecek bir sansürcünün atanması gerektiğini söyledi. Zaman sonra Rahip Giancito Stefan bu göreve seçildi. Papa 8. Urban, kitabın yayımlanmasından hemen sonra yayıncılara kitabın çoğaltılmasını durdurmalarını emretti.
1633’teki duruşmada Galile, Kopernik yaklaşımına inanmadığını, kitabını teoriler ve olasılıklar üzerine kurduğunu söylese de bu tutumu; okuyucuların kitabın Kopernik yasalarını destekleyen etkide bir dille yazıldığı sonucuna varmaları ve bu yasaları doğruladığına inanmalarından ötürü pek işe yaramadı.
Diyaloglar kitabı, Kopernik’in kitabının aksine Latince değil İtalyanca yazılmıştı. Bu şekilde kitap yalnızca aydın kesime değil halka da ulaşmıştı. Bu durum Galile’yi, halkın kutsal yazıtlara karşıt görüşlere ulaşmasını endişe verici bulan kilise karşısında zor durumda bırakmıştı.
Galile’nin yazdığı Diyaloglar kitabının ilk adı Med-cezir ve Deniz Dalgaları Üzerine Diyalog idi. Galile, Kopernik’in heliocentric system’ini denizin dalgaları ile kanıtlıyor gibiydi. Bunun farkına varıp, kitabın adını Dünya’nın İki Ana Sistemi, Tolemik (Ptolemiac) ve Koperniken Üzerine Diyaloglar olarak değiştirse de, Kopernik yasalarına inanmadığını ve kitabını teoremler üzerine yazdığını dair kiliseyi ikna edemedi.
Kitap üzerinden Galile’yi dönemin sert mahkemesi olan Engizisyon Mahkemesi’ne çıkartacak olan şey Papa Urban’ın kitabı okuması ve kitaptaki iki karakterin etkileşimleriydi. Bunlardan biri, Kopernik ve Ptolemy’nin destekçisi Simplicio, diğeri de tarafsız bir hakemdi. Papa Urban bu diyalogları okuyunca öfkelendi. Ptolemy ve Kopernik destekçisi olan Simplicio’nun, Galile’nin ağzından Tanrı’nın kudretini eleştirdiğini söyleyen Papa, bir kurul toplayıp Galile’nin Engizisyon’a çıkıp çıkmamasına karar vermelerini belirtti.
Komite de Papa Urban gibi, Galile’nin teorilerden değil, Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünden bahsettiği sonucuna vardı. Kopernik’e inanmayanlara hakaret ettiğini, kutsal yazıtlara karşı çıkarak küfüre girdiği kararını aldı. Komite, Galile’yi, önceden çıkarılan basım yasağına uymadığını da kanıt olarak sunarak suçlu buldu. Engizisyon Mahkemesi Galile’nin suçlu olup olmadığına karar vermeyecek, yalnızca cezasını belirleyecekti.
Ancak Galile, Engizisyon’un meşhur sert ceza yöntemlerini bildiğinden Roma’ya, mahkemeye gitmeyi reddetti. Hasta olduğunu ve doktorundan seyahat riski raporu aldığını da belirterek, Engizisyon’a mektup gönderdi. Sorularını yazışma ile cevaplayabileceğini söyledi. Engizisyon Galile’ye sağlığına kavuşuncaya kadar süre verdi. Sonrasında Roma’ya gelmeliydi aksi halde zorla alıkonulacaktı.
Mahkeme sekiz ay sürdü. On Engizitör’den yedisi Galile’yi suçlu buldu. Buna göre Diyaloglar kitabı Yasaklı Kitaplar listesine girecek, Engizisyon istediği zaman kendisini tutuklayacak, Galile halka açık bir şekilde yanlış olduğunu itiraf edecek ve bazı dinsel kefaretlerde bulunacaktı. Ev hapsine de çarptırılan Galile, kitap basım yasağını istemeyerek ihlal ettiğini itiraf ettiğinden ötürü tölerans görecekti. Sekiz sene süren ev hapsinden sonra çiftlik evine dönmesine izin verilecekti.
Zaman sonra Papa Urban’ın seçtiği komite, Diyaloglar kitabının düzeltilerek ve sansürlenerek tekrardan yayımlanabileceğini söylese de Papa Simplicio karakterine olan kızgınlığından dolayı bunu kabul etmedi. Galile’ye olan öfkesi Papa’yı, 1642’de ölen Galile’nin kilisede cenaze törenini yasaklamasına kadar itecekti. Bunun üzerine Galile, Floransa’da bir mezarlıkta, adı belirtilmemiş bir şekilde gömüldü.
Ölümünden 92 yıl sonra, 1734’te, Galile, töreni yapıldığı kiliseye yerleştirildi. Diyaloglar kitabı, sansürlü hali 1744’te yayımlanana kadar 111 yıl boyuna Yasaklı Kitaplar listesinde kaldı. Kitap, ağır bir düzenleme ve birçok bölümün çıkartılmasıyla sansürlü bir şekilde uzun süre yayında kaldı. 202 yıl sonra ise Yasaklı Kitaplar listesinden çıkarıldı. Buna rağmen Katolik Kilisesi, yıllarca Dünya’nın Güneş’in etrafında döndüğünü inkar etti.
Tarihler 1820’yi gösterdiğinde kilise, Joseph Settle adında bir astronoma Dünya’nın hareketi konusuna dair çalışma izni verdi. Joseph, Kopernik yaklaşımını destekledi ve bu yaklaşım nihayet bilimsel bir gerçeklik olarak kabul edildi. Ölümünden 350 yıl sonra, 1992 yılında 2. John Paul, Galile’nin kilisenin gazabı altında adaletsizce acı çektiğini, dini karakterini ve dinle bilim arasında kurduğu ilişkileri takdir ettiğini söyledi.
Kopernikus ise ölümünden kısa zaman sonra takdir edilmişti. Dönemin diğer bilim çalışanı Maria Tolsani, Kopernik’in kitabını yayımlatmakta yavaş davranarak kolaya kaçtığını belirtmişti. Çünkü Kopernik kilisenin kendisine vereceği sıkıntıların farkındaydı ve bunlarla yüzleşmekten korkmuştu. Haksız da değildi.
Nitekim Engizisyon Mahkemeleri ve katı kuralları ve yaptırımları olan Katolik Kilisesi Avrupası’nda, kutsal yazıtlara karşı argüman sunmak oldukça cesaret isteyen bir hareketti. Özellikle Tanrı’nın gücünün asla yok sayılamayacağı ve eleştirilemeyeceği bir dönemde, astronomi alanında güçlü kuramlar yazmak, Avrupa tarihinin ve çevre coğrafyanın tanıklık ettiği büyük bilimsel ve dinsel olaylarıydı. Günümüz astronomisinin çok şey borçlu olduğu bu iki isim, bilim tarihinde önemini korumaktadır.