Sevgili dostlar,
Kanada’da yaşayan bir arkadaşım var; göle nazır bir evde oturuyor. Dün ona “Bahçendeki ağaçlardan birini kesmek istesen ne olur” diye sordum. “İzin almadan dalına bile dokunamazsın” dedi. Göl yolundaki otları temizlemesine bile izin verilmiyormuş.
Bu Kanada’nın bir şirketi, izinsiz dal kesemediği ülkeden gelip AKP’nin izniyle burada 200 bin ağaca kıydı. İster “vahşi kapitalizm” deyin buna, ister altın avcılığı…
Lafa gelince vatan toprakları için öleceğini söyleyenler, vatan toprağının vahşice yağmalanmasına gözyumdular. Gözyummanın da ötesinde, Kanadalıların yerli işbirlikçisi oldular. Kazdağları katliamına imza atan Alamos Gold’un başkanının dün Reuters’a verdiği demece bakılırsa ağaçları onlar kesmemiş: “5 milyon verdik, Orman İdaresi’ne kestirdik” demeye getiriyor Başkan… “Vatana ihanet”se işte budur.
Reuters söyleşisi, kolonyal kibrin eşsiz bir örneği…
“Bu alana yeniden ekim yapılacak. 10 yılda ya da biraz daha fazlasında yeniden ormana benzer” diyor.
İnsanın, bunu diyenin suratını dağıtıp “Merak etme, 10 yılda yeniden surata benzer” diyesi geliyor.
Çevrecilerin başlattığı “Su ve Vicdan nöbeti” için “huzursuzluk yaratma amaçlı siyasi bir saldırı” demiş. Dünyanın bütün talancıları aynı dili konuşuyor sanki… Siyasi tabii… Dünyanın her yerinde çevreciler, yerküreyi zehirlemeyi kafasına koymuş küresel bir rantçılığa karşı direniyor. Ve bu direniş günden güne büyüyor. Yeşiller, bu direnişle Almanya’nın birinci partisi haline geldi. Alamos Gold’un CEO’sunun demeci, bu direnişin yaratığı rahatsızlığı da gösteriyor.
Yerküremizi korumak için bu direnişi büyütmekten, küresel bir dayanışmaya dönüştürmekten başka çare yok.
Betonun saldırısı nasıl küreselse, yeşilin direnişi de küresel olmak zorunda…
Ve bizler, bu topraklarda yetişen ağacın da, Kanada’daki kadar kıymetli olduğunu, bu kibirli sömürgecilere öğretmek zorundayız.