Bir an için Türkiye hükümetinin IŞİD konusundaki iddiasının tümüyle doğru olduğunu varsayalım. Yani Türkiye’nin IŞİD ile bağlantısına dair iddiaların tümüyle yanlış algı olduğunu kabul edelim.
Türkiye çözüm sürecini bilinen çatışma çözümü ve barış deneyimlerine uygun davranarak yönetmek istiyorsa bu algıyı ortadan kaldıracak yaklaşımlar geliştirmelidir. Demokratikleşme ve çözüm konusunu, tümüyle algı yönetimi üzerinden kendi lehine pozitif inşa etmeyi başaran bir siyasi iktidarın, IŞİD konusunda neden bu algıyı değiştiremediğini sorgulaması gerekmiyor mu ?
Deyim yerinde ise “ateş olmayan yerden duman çıkıyor” ise bu dumanı inkar etmek yerine izah etmesi dışında bir çıkar yol kalmamıştır.
Yok eğer IŞİD Türkiye için şimdilerde savunulması imkansız bir aparat ise bu aracın artık kullanılabilir olamayacağı açıktır. Bir adım daha ileri gidelim. IŞİD, dış politikanın bir parçası ise kangrenleşmiş kola ne yapılmak zorunda ise onu acilen gerçekleştirmek gerekmektedir. Aksi taktirde kısa süre sonra bütün vücudu tehlikeye atacak bir durum ortaya çıkacaktır. Bu anlamda IŞİD’den vaz geçilmezse Kürt sorununun barışçı çözümü iddiasından vaz geçilmek zorunda kalınacaktır.
Bu sorunun cevabını “zaten böyle bir süreç hiçbir zaman olmadı ki” diye cevaplayanların sayısı hızla artmaktadır. Siyasette algı bazen her şeydir. Hatta işin esasından daha belirleyici olma ihtimalinden bile söz edebiliriz.
Yüzbinlerce insan günlerdir sokağa dökülmüş ve yirminin üzerinde can kaybı gerçekleşmişse sadece kulağa hoş gelen temenniler üzerinden somut mesafe almak mümkün değildir.
Ortada çok yakın bir tarihte yaşanan Şengal katliamı gibi bir vaka varken Kobane halkının Türkiye’ye güvenmesini, sadece Başbakan Davutoğlunun sözleri ile sağlamayı beklemek gerçekçilikten uzaktır.
Her şeye rağmen Kobane’nin bu anlamda çözüm süreci için ciddi bir risk olmaktan çıkıp fırsata dönüşmesi Türkiye’nin elindedir. Bunun için somut adım atmak ve bunu da gecikmeden yapmak şart. Ne yazık ki yapılan açıklamalar bu ferasetten uzak olunduğu izlenimi veriyor.
Özellikle Şengal katliamı sonrasında oluşan psikolojik hali doğru okumak gerekiyor. Müzakere süreçlerinin en önemli özelliği iki tarafında kazanımı mantığı ile hareket edilmesidir. Eğer Şengal yada Kobane dola dolayısı ile Kürtlerin kazançlı çıkması Türkiye’yi rahatsız ediyorsa, bu tablo henüz çözüm ve barış psikolojisinden uzak olduğumuzun göstergesidir. Kürtlerin kazanımlarının mutlaka Türkiye’nin kaybı anlamına gelmediğini idrak eden bir devlet aklı gelişmedikçe Kobane kilidinin açılması kolay olmayacaktır.
Eğer Türkiye eski kavga ve hesaplaşmalara takılıp kalırsa büyük kayıplar verir.
Aksine yeni bir sayfa açmak istiyorsa PYD ile farklı bir ilişki kurma imkanını kaçırmamalıdır. Dünyayı PYD’ye karşı tavır almaya zorlamak yerine, Kobane’yi tanıma konusunda dünyaya öncülük etmek, Türkiye’nin her yanına yayılan ateşi söndürmekle kalmayacak bölgede sahici bir siyasi aktör olmanın da kapısını aralayacaktır.
AdilMedya