Okay Deprem gezdiği Kafkasların kaplıca ve tedavi merkezi Kislovodsk şehrini yazdı
Okay DEPREM
Stavropol
Kuzey Kafkasya’nın Stavropol eyaletinde Mineralnıye Vadı kentini gördükten sonra bölgenin en güneyine doğru hareket ediyoruz. Mineral Sular’dan Kafkas Sıradağları istikametine yöneldiğimiz 65 kilometrelik kara yolu boyunca yükseltiler sıklaşıyor, rakımları artıyor, tepeler ise daha bir yeşillenip güzelleşiyor. Artık Karaçay-Çerkes ve Kabarday Balkar Cumhuriyetlerinin neredeyse sınırındayız ve ezelden beri şöhretini duyageldiğimiz Kislovodsk şehrine, Olkhovka ve Beryozovka ırmaklarının açtığı dev kanyon arasından giriş yapıyoruz. Nereye bakarsanız etrafınızı kuşatan yemyeşil dağ ve tepeler, zirvelerine daha onlarca kilometre mesafe bulunan ulu dağların henüz ön yamaçları niteliğinde. Yerleşimin yayıldığı bayır ve vadilerin yüksekliğinin 750 ile 1200 metre arasındaki değişmesiyle, Kuzey Kafkasların merkezi yerleşim noktaları arasında muhtemelen en yükseği Kislovodsk (Acı Su). Balşoye Sedlo (Büyük Eyer) Dağı’nın yeşilin her rengini barındıran gür sırt ve bayırlarının meydana getirdiği muhteşem pitoresk landşafta nazır bir pansiyona yerleşip turumuza başlıyoruz.
RUS ENTELİJANSİYASININ UĞRAK YERİ
Krasnodarlı olmasına rağmen, Rusya’nın yeni nesillerinin ezici çoğunluğu gibi Katya da, eski Sovyetler Birliği’nin en nadide dinlenme ve tedavi mesirelerinden Kislovodsk’u bugüne kadar görmemiş. Mini otel işleticisi Dağıstanlı adamın tarifine uyarak aşağılara iniyor, 1 Mayıs Caddesi’nden biraz ilerleyip meşhur Resort Bulvarı başında artık etrafa alıcı gözle bakmaya koyuluyoruz.
NARZAN HAMAMLARI VE NARZAN GALERİSİ
Resort Bulvarı’nın ortalarında sağ tarafta tadilat halinde devasa bir kompleks dikkati çekiyor: “Büyük Narzan Hamamları”. Kislovodsk henüz resmen kurulmadan önce bölgenin karbonatlı, asidik şifalı yer altı suları potansiyelinin keşfedilmesiyle birlikte, sonradan birlik çapında haklı bir üne kavuşacak maden sularının isminin geldiği Narzan Membası’nın zenginliğinin büyük halk banyolarında cisimleştiği anıtsal bir tesis burası. Mühendis Klepinin tarafından 1901-1903 yılları arasında oryantal stilde inşa edilen ve bugün “federal önemde tarihsel ve kültürel abide” olarak kabul edilen yapı, henüz Rus Çarlığı’nın son zamanlarından itibaren toplu yıkanma ve havuzlarda vakit geçirme kültürünün yayılmakta olduğunun kanıtı. Buranın devamında, merkezin bir başka abide-i eseri “Narzan Galerisi” boy gösteriyor. 1848-58 yılları arasında İngiliz Mimar S. İ. Upton tarafından gotik-romantik stilde tasarlanıp yapılan ve “kültürel miras objesi” statüsünde korunan yapı, dolomit ve sülfat maden sularını halkın ücretsiz içebilmesi için düşünülmüş. Günün belli saatlerinde açılan galerideki çeşmelerden farklı asidik bileşimdeki suları soğuk ve sıcak olarak şişelemeksizin sınırsızca içmek mümkün
RUSYA’NIN VE DÜNYANIN EN BÜYÜK PARKLARINDAN
Grand Otel’i geçtikten sonra solda yolun diğer tarafında Lenin heykeli, sağda çukurda ise kentin mimari simgelerinden beyaz renkli “Kolonnada” yani kemer altı yer alıyor. Burası “Kislovodsk Ulusal Parkı”nın sembolik girişi mahiyetinde. 1989’da 1380 hektar olup bugün 965 hektara kadar düşürülen alana sahip park, devasa bir korudan farksız ve vahşi Kafkas ormanlarıyla birleşir görüntüsü veriyor. Medikal parkın en önemli özelliklerinin başında her köşe bucağının bambaşka yontu, köprü, ark, anıtsal merdiven, pavyon, gölet, yapma kayalık ve bahçelerle süslü olması geliyor. 800 metredeki Olkhovka Nehri’nden 1400 metredeki Cinal Sıradağlarındaki teleferiğe kadar 30 kilometreyi aşan terapötik yürüyüş yolları ile kaplı olması itibariyle Rusya’da bir ilki teşkil ediyor (1901). Bu yaya yolları bilhassa kalp-damar, solunum ve sindirim sistemi hastaları ile metabolik bozuklukları olanların tedavilerine destek gayesiyle kurgulanmışlar. Parkın farklı noktalarında boy gösteren çok değişik formlardaki kırmızı ve kahve renkli kumtaşlarının bir tanesinin üzerinden Elbruz Dağı’nı (5642 m.) seyrediyoruz.
SOVYETLERİN HASTANE VE DİNLENME EVİ ÜSSÜ
Kislovodsk, eski SSCB’de üst düzey hizmet kaliteleri, iç donanımları ve teçhizat zenginliği açılarından dünya çapında tanınırlığı olan sanatoryumların (sağlık kuruluşu); Yalta, Odessa, Soçi, Pyatigorsk gibi çok yoğun olarak konumlandığı merkezlerin başında geliyordu. Ulusal Park’ın kuzey sırt ve yamaçlarının dört bir tarafında birkaç yüz metrede bir, abartısız sub-tropikal bahçeleri andıran sıklık ve çeşitlilikte bitki örtüsü ile çevrili, etrafları envai çeşit heykel ve monument ile bezenmiş ve her biri modern bir saray estetiğinde bina edilmiş hastane ve dinlenme evleri karşımıza çıkıyor. Sadece 1920 ile 30 yılları arasında Sovyet emekçilerinin tedavi ve dinlenme ihtiyaçları için sıfırdan 20 adet kurulacak, eski dönemden kalan farklı 22 sıhhat tesisi de bu amaçla dönüştürülecektir. Özellikle 1930’larda tamamlanan 500 hasta kapasiteli “S. Orjonikidzde” ve NKVD görevlileri için yapılan otel-sanatoryumlar ile 1950’lerin başında temelleri atılan “Dağlık Zirveler”, “Piket”, “Dağ Havası”, “Moskova” gibi birinci sınıf terapi kompleksleri; altın çağını yaşayan Sovyet tıbbının çok ciddi hidrojeolojik etütler neticesinde balneoterapi sahasında hayata geçirdiği sağlık kurumlarıydı.