İşten atılan Batı Çimento (Batıçim) işçileriyle, atılma nedenlerini, fabrikadaki koşulları ve nasıl bir mücadele yolu izleyeceklerini konuştuk.
Emine UYAR
Mazhar UZBEK
İzmir
Batı Çimento (Batıçim) fabrikasında işten atılan işçilerle, atılma nedenlerini, fabrikadaki koşulları, taleplerini ve nasıl bir mücadele yolu izleyeceklerini konuştuk. İşçiler, Batıçim’de, ücretlerin düşük ve adaletsiz olmasından, sosyal haklara, servis, yemek ve iş güvenliğine kadar pek çok sorun olduğunu belirtti.
12 yıldır Batıçim’de çalışan ve merkezi kumanda operatörü olan Gürkan Yaman, Batıçim yönetiminin öne çıkanları temizlemeye çalıştığını, “Söke’deki fabrikada kalifiye elamana ihtiyaç var” söyleminde samimi olmadıklarını belirterek, “Personel müdürü bana ‘Bizi çok üzdünüz, keşke bunları yapmasaydınız’ diye telkinde bulundu. Aslında sendikal faaliyetten çıkardığını beyan etti” dedi.
‘ÇİMENTO İŞÇİSI BİR ŞEY YAPAMAZ’ DİYE DÜŞÜNDÜLER
- Gürkan Yaman
Yıllarca üyesi oldukları Çimse-İş’i, sorunları ile ilgilenmemesi nedeniyle artık yok hükmünde gördüklerini dile getiren Yaman, “Personel müdürlerini muhatap gördüğümüz için her seferinde onlara gittik. ‘Bu para yetmiyor, biz çimento fabrikasında çalışıyoruz’ dediğimizde bize ‘Sizin sendikanız var gidin onlarla çözün’ diyorlardı. ‘Bu sendika bizim dediğimizi yapmıyor, o zaman sendikayı değiştirelim’ dedik. Personel müdürü bile ‘Evet sizin sendika değiştirmeniz haktır’ dedi o dönem” diye konuştu.
Çimse-İş temsilcilerine ‘Fabrikada problemler yumak oldu, gelmiyorsanız, başka alternatifimiz olacak’ dedik. Kale almadılar. Batıçim işçisi ‘91’den beri bir hareket yapmamış, bundan sonra da yapamaz diye düşündüler, çünkü işçi hep bastırılmış” dedi.
230 sendikalı işçinin olduğu fabrikada 150 işçinin Cam Keramik-İş’e geçtiğini anlatan Yaman, “Agresifliğe başladılar. İkramiyenizi, sosyal haklarınızı vermeyiz, izinleri düşürürüz diye baskı yapmaya başladılar. Hiçbir şeyden faydalanamazsınız, işten çıkartırız dediler. Pazar günü bütün müdürler fabrikaya geldi kısımları dolaştı, işçileri tehdit ettiler. Baskıları yapanların başında personel müdürü geliyor” dedi.
‘KENDİ TASLAĞIMIZI HAZIRLAYALIM DEDİK’
Bundan sonraki süreçte, “Bir bölünme oldu, bir kısmımız Çimse-İş’te kaldı. Ama bu şekilde bir kazanım elde edemeyiz. Gelin beraber olalım” dediklerini dile getiren Yaman şöyle devam etti: “Bu taslak Batıçim çalışanının talepleridir. Masaya kim oturursa, ‘Kardeşim sen masaya bununla oturacaksın diyeceğiz’ dedik. Bunun için çalışmalara başladık. Taslak komiteleri kurup taslak anketleri dağıtılmaya başlandı. TİS taslağı anketleri yapılmaya başlandıktan sonra işten atmalar başladı.”
İçerideki direnci kırmak için, atılanların işten kendi isteğiyle çıkmış gibi yansıtıldığını belirten Yaman şunları söyledi: “Bizi Söke’ye göndererek yasa dışı iş yapıyorlar. Deneyimli olabiliriz ve orada bize ihtiyaç olabilir. Ama niyet iyi olsa bunu bize söyleyecek olan personel müdürü değildir, benim kendi kısım şefim var. Bizi çağırır konuşur. Fikrimizi alır. ‘Ailem, çoluk çocuğum var düşüneyim’ dedim. Bana, ‘10 dakikan var’ dedi.”
İşten atılmalarının tek sebebinin haklarını aramak olduğunu vurgulayan Yaman, “Bizi atan, yarın onları da atacak. Bu yüzden arkadaşların örgütlü durması lazım” dedi.
‘BATIÇİM İŞÇİSİ ASLINDA GÜCÜNÜ GÖRDÜ’
Bu süreçte aslında güçlerinin farkına vardıklarını ifade eden Yaman, “25 yıl boyunca bir tane sendikacı görmemişken, bu hareketi yaptıktan sonra Çimse-İş’in genel başkanı geldi, bir hafta çıkmadılar fabrikadan. Arkadaşlar da gördü bunu” dedi.
TİS’lerde sendikanın hangi taleplerle oturduğunu, Batıçim’in ne istediğini kimsenin bilmediğini, işçilerin fikrinin alınmadığını belirten Yaman, “İmzalarken de bize sormuyorlar. Biz dahil olmak, haberdar edilmek istiyoruz” dedi.
İŞÇİNİN SORUNLARI İLE İLGİLENMEK SENDİKACININ EN TEMEL GÖREVİ
- Osman Dündar
Atılan diğer işçi Osman Dündar 26,5 yıldır fabrikada çalışıyor ve emekliliğine 10 ay kalmış. Dündar şunları anlatıyor: “Bu kadar yıl sendikalı olmama rağmen şube başkanını tanımıyordum. Sorunlarımızla ilgilenmediler. Sendika ilgilenseydi zaten bir şekilde çözülürdü. Bir sendikacı ya da temsilciyi seçmişsem, onun benim sorunlarımla ilgilenmesini istemek en doğal hakkım. Tek tek gidip patronla görüşüp hak arayacaksak sendikaya ne gerek var? İşçiler olarak şube binasına gitmedik çünkü sendika binasına giden işçilerin isimleri hemen fabrikaya bildiriliyor, sendika bizi işverene şikayet ediyordu.”
Makine bakım bölümündeki ustalar ve çevrelerindeki işçiler, daha demokrat bilinirken bu kesimin kendileri ile hareket etmediğini dile getiren Dündar, “Makine bakımdaki ustabaşı arkadaş ile patron birbirlerini eskiden tanıyorlar, aynı yerde büyümüşler. Vefa borcu var gibi. Onun öyle bir durumu var diyelim ama çevresindekilere sanırım bir şeyler vadedildi. Ustabaşının da emekliliğine bir yıl var. Kendi kısımlarındaki arkadaşlarını sindirdiler. Buradaki 250 işçinin vebali onların sırtındadır aslında” diye konuştu.
‘90’LARDA VERİLEN MÜCADELE SAYESİNDE…’
“Benim amacım çıkışımı sağlamak olsaydı, bu saatten sonra artık uğraşmazdım. Derdimiz bir tek kendimiz değil” diyen Dündar, 1990’larda Türkiye genelindeki çimento fabrikalarında yaşanan grevi hatırlatarak, “18 gün sürmüş ve o grev sonrası çok iyi zamlar almış işçiler. Biz onlardan sonra girdik, onların canı yandı ama onların mücadelesi sonucu biz iyi paralara çalıştık. Bizim derdimiz de bu. Süreç içinde eridi ücretler. Bizden sonrakiler de bizim sayemizde bir şeyler elde edebilsin. Kendimiz için değil, herkes için veriyoruz bu mücadeleyi” dedi.
Daha önce Söke’ye gittiğini anlatan Dündar, “Yeni almışlardı, ilk devreye alınacağında her kısımdan iki usta, 6 kişi gittik, 10-15 gün kaldık. Kurduk, işi öğrettik. O dönem ‘Hazırlığınızı yapın şu kadar gün kalacaksınız, şurada barınacaksınız’ demişlerdi. Şimdi ise hiçbir açıklamada bulunmadılar. Şu anda burada elemana ihtiyaç var aslında” dedi.
‘DOĞRU BİLDİKLERİNİN ARKASINDA DURSUNLAR’
Dündar sözlerini şöyle devam ettirdi: “Böyle durumlarda burnu kanayanlar, ayağı taşa değenler olacak bizim gibi. Doğru bildikleri şeyin arkasında olsunlar. Bir tek bizim fabrikadakiler için de söylemiyorum. Doğruyu görmüşseniz, biliyorsanız bunun savunucusu olacaksınız, mücadelesini yapacaksın. Bunun için de aklın yolu bir. Belki bizim geri dönüşümüz olmayacak. Ama birlikteliği gösterirlerse bundan sonra bizim gibi arkadaşların işten çıkarılmasının önüne geçecekler.”
BATIÇİM’DE İŞ GÜVENLİGİ
Bir yılda üç işçinin yaşamını yitirdiği Batıçim’deki iş güvenliğine ilişkin olarak da işçiler, tedbirlerin kağıt üzerinde kaldığını, denetimin olmadığını, yönetimin tehlikeli işleri yapmaları için işçileri zorlandığını anlattı: “Devletin metazori ‘Bir işçiye şu kadar eğitim vermen lazım’ gibi şeyler kâğıt üzerinde var. Ama bunlar sahada denetleniyor mu, kontrol ediliyor mu, yok? Ne zaman ki bir iş kazası oluyor, sözlü talimatlar başlıyor, ‘Şunsuz, bunsuz dolaşılmayacak’. Bu üç-beş gün sürüyor sonra her şey eskiye dönüyor.”
Osman Dündar şahit olduğu bir olayı şöyle anlatıyor: “Yapılması tehlikeli olan bir iş var. İş güvenliğine göre orada çalışılmaz. Fabrikanın yetkilisi şunu söyledi: ‘Tamam yapılmaması lazım ama benim için yapın, dikkatli olun ama yapın.’ Zincir var, tünelin içinde ve tek başına çalışıyorsun, orada kimse seni görmez. O şekilde kolu bacağı kopanlar var. Arkadaşımız oraya girmedi diye tavır aldılar. Bant çalışıyor sürekli. Çalışan bantta kesinlikle temizlik yapılmamalı. Gelip diyorlar ki ‘Buralar niye pis?’ Tamam temizlik yapmam lazım ama bant durmuyor. 24 saat geçiyor, arıza oluyor, arızaya koşturuyorum. Bizim orada başka fabrikalarda elektrik kesintisi veya arıza olduğunda adam durur, bakar keyfine, makine bakımcı yapar. Bizde öyle değil. Arıza olduğunda bakımcı ile beraber biz de kontrollerini falan yapıyoruz. Banttan malı göndereceğim yer çalışmıyor. Fabrikaya bundan dolayı bakım makinesi aldılar. Elektrikli süpürgenin kamyon üzerinde daha büyük hali. Çatı temizlerken bir işçi, eski baca deliğine düşüp öldü. Emniyet kemeri olması lazımdı, yoktu.”