Köşe yazıları ve bir çok sosyal medya kullanıcısı çeşitli yönleriyle 12-13 Ocak 2019 tarihinde yapılan 1. İslam ve Sol Çalıştay’ını ve mesajlarını tartışıyor.
Köşe yazarları, gazeteciler ve birçok sosyal medya kulanıcısı çalıştaya eliştirel yaklaşırken kimi yazarlar da çok yerinde ve zamanında, çok doğru adım olarak yorumladı. Çalıştayı olumlu bulan yazarlar, devamının olmasını temenni ederek sorunlara “ortak akılla” çözüm bulunacağına inandıklarını söylediler. Çalıştay öncesi yazılar bir yana özellikle çalıştay sonrası yazılanlardan bazılarını sizler için derledik:
***
Hasta olmasına rağmen çalıştaya gittiğini belirten Ocak Medya yazarlarından Veysi Dündar köşe yazısında çalıştay ve konuşmacıların açıklamaları ile ilgili yorumlarında şunları dedi:
“Çalıştayda geniş bir yelpazeden, sağlam bir kadro, iki gün boyunca, İslam ve Sol’un çizgilerinin üzerinden geçti. Konuşmacılardan Deniz Bakır’ın yaptığı bir toparlama aslında her şeyin özetini ortaya koyuyordu. Materyalizm’i Maddiyatçılık’la eş anlamlı kullanmanın eleştirisini haklı olarak yapan Bakır, solun idealleri ile İslam’ın idealleri arasındaki benzerliği vurguladı.
Alper Taş ‘ın yazılı tebliğinde değindiği konu başlıklarının her biri ayrı bir makale konusu olacak derinlikte ve hiç birine ne itiraz etmek ne de bu başlıkları birbirinden ayrı düşünmek mümkün.
AKP’nin neo-liberal vahşi kapitalist uygulamalara cübbe ve sarık giydirerek makyajladığında ortaya çıkan ucube durumunu en iyi yine İslam’a kendini en yakın hissedenler tasvir edebilecektir…”
***
Birikim Dergisi yazarlarından Polat S.Alpman ”Solcu Müslüman da Neymiş!’‘ başlıklı yazısında ” Çalıştayın katılımcıları belli olduktan sonra her iki cenahtan da çeşitli tepkiler geldi. Olumlu ve olumsuz kanaat içeren bu tepkiler, daralan siyasal alana ilişkin bir tartışma yürütmekten ya da siyasal analiz içermekten farklı kanaatlerin siyasal bir ambalajla dile getirilmesi anlamına geliyor. Bu tepkileri önemsizleştirmek yerine politik dil üzerine düşünmek, sloganların değerini yok saymayan ama samimi sohbetin kadrini kıymetini bilerek konuşmanın yollarını aramak, siyasal alanı yeniden açmak için bir basamak olarak kabul edilemez mi? Aslında bu konu pek uzak olmayan bir geçmişte “sol ilahiyat” başlığı altında tartışılmıştı. Hatta bu meseleye Birikim’in birçok sayısında özel başlıklar altında yer verilmişti…..Belirgin hale gelen meselelerden biri solcu Müslümanların, her iki kesimden de dışlanmasına rağmen kendilerine bir alan açmayı başarmalarıdır. Bugün eskisi kadar zayıf bir hat olmanın biraz daha ötesine geçtiler. Bunu İhsan Eliaçık ve Anti-kapitalist Müslümanlar ile sınırlandırmak yanıltıcı olabilir. Burada daha geniş kesimin ilgisine mazhar olan bir soldan söz etmek daha doğru olacaktır..” dedi.
***
Çalıştayı köşesine taşıyan Odatv yazarlarından Aydın Tonga anlamlı bulduğu çalıştay hakkında şunları dedi:
“12-13 Ocak tarihleri arasında İstanbul İnşa Kültürevi’nde düzenlenen “İslam ve Sol Çalıştayı” pek çok açıdan önemlidir. Bir defa egemen islam yorumu, siyasal pratiği ve itikadi yorumu ile kendini sağ siyasetle eşitleyen ve adeta kapitalizme abdest aldıran söylemi ile onu meşrulaştıran bir işleve sahiptir. Ve tam da bu ideolojik hegemonyaya karşı alternatif siyasal söylemleri öne çıkaran, örneğin sınıfsal olarak sol argümanları benimseyen hiç olmazsa bu tartışmayı başlatan her çalışma anlamlıdır…”
***
ABC gazetesi yazarlarından Ender Helvacılıoğlu çalıştayda okunan Demir Küçükaydın’ın tebliğinin başlığını eleştirerek bir kuram hokkabazlığı ifadesini kulandı. Helvacıoğlu şunları iddia etti:
“Geçtiğimiz hafta sonu gerçekleştirilen İslam ve Sol Çalıştayı’ndan bir sunuş başlığı: “Marksizm, Aydınlanma ve İslam’ın sentezi ve mirasçısıdır”. Bu “muhteşem” tezi Demir Küçükaydın ortaya atmış; katılımcı Solcular ve İslamcılar da (çalıştayda Aydınlanmacılar da var mıydı, bilemiyorum) paşa paşa dinlemiş. Bu tezde çifte beceriklilik var: Bir kere Aydınlanma ve İslam’ı aynı potada eritip bir sentez çıkarmayı becereceksiniz. Yetmedi; üstüne bir de bu sentezden Marksizm’e zıplayabileceksiniz. Duyanın aklını başından alacak bir kuram hokkabazlığı! Simyacılar, şapkadan tavşan çıkaranlar solda sıfır kalır…
***
İslam ve Sol Çalıştayı hakkındaki yorumlarını köşesine taşıyanSoL gazetesi yazarlarından Orhan Gökdemir, ”Gerici dalgaya karşı” başlıklı yazısında, solun tek bir görevi var; aydınlanmanın yarım bıraktığını tamamlamak.Tamamlayacağız.” dedi. Yazısından bir bölüm şöyle:
“Din ile Marksizm’in, din ile solun ancak bu tarihsel hesaplaşma bağlamında bir bağlantısı vardır. Gerisi zorlamadır ve zorlamadan hiçbir şey çıkmaz. Bu hesaplaşma, ezilenlerin günlük hayatını egemenler adına kontrol etmeye çalışan kurumsallaşmış dinle bir hesaplaşmadır. Bilimde, felsefede, bu ikisinin paltosundan çıkan Marksizm’de ve solda bu sınır silindi mi gericileşme kaçınılmazdır. Çalıştaydaki pek çok katılımcı bunun somut örneğidir.
Analiz edilip yakından bakıldığında, İnsan veya Yurttaş Hakları Beyannamelerinin ve Kelime-i Şehadet’in aynı soruna, aynı özde ama farklı koşullarda ve biçimde verilmiş iki cevap veya bulunmuş iki çözüm olduğu görülür” gibi bir cümle ancak böyle bir gericileşmenin arka bahçesinde kurulabilir. Biliyoruz, Burjuvazi Aydınlanmaya sırtını dönmüş ve düşman olmuştur. Ama bu ihanete solu dâhil etmeye kalkışmak çok cüretli bir iştir. Rıza göstermemiz düşünülemez. “Neden Hıristiyan Değilim” diye kitap yazan Bertrand Russell’dan geriye gitmemizi beklemek abesle iştigaldir. Bizim, solun tek bir görevi var; Aydınlanmanın yarım bıraktığını tamamlamak. Tamamlayacağız…”
***
Çalıştayı yorumlayanlardan Yeni Yaşam Gazetesi yazarlarından Dr. Hayri Hazargöl hem dinleri anlamak, hem de solu tanımlamak için bu tür tartışmaların çok gerekli olduğunu ve geç kalındığını belirterek şöyle dedi:
“İslam ve Sol’ temalı konuşmalar ve tartışmalar yapılıyor. Böyle toplantıların yapılması çok önemli. Hem dinleri doğru anlamak hem de solu doğru tanımlamak için bu tartışmalar gereklidir ve geç kalmıştır. Özellikle AKP iktidarının dini zulüm, baskı ve sömürü düzeninin örtüsü haline getirmesi bu tartışmaları acil kılmaktadır. AKP, insani ve dini hiçbir değeri dikkate almayan bir iktidardır. AKP iktidarı şahsında tarihte dini baskı ve zulüm aracı kullananların en belirgin örneği ile karşılaşıyoruz. Hristiyan, Yahudi, Müslüman inancını iktidarı için kullanan birçok iktidar olmuştur. Ancak hiçbirisi AKP iktidarı kadar dini pervasız ve açık olarak iktidar aracı haline getirmemiştir. Herhalde kapitalizm koşullarında dinin iktidar aracı olarak kullanılması böyle oluyormuş. Ya da kapitalizme abdest aldırıp meşrulaştırmak böyle oluyormuş. Bu gerçeklik dikkate alındığında AKP’nin dinle, imanla, İslami değerlerle hiçbir bağı kalmadığını göstermek tarihsel bir sorumluluk oluyor…”
***
Çalıştayı tartışanlardan Halk TV programcısı Cüneyt Akman ise twitterda yazdığı bir dizi mesajda, çalıştaydaki konuşmacılara kimi eleştirilerde bulundu ve ”bu akışı yazmamda etkisi olan İslam-Sol Çalıştayı’nı 1980’ler ve 90’lardaki sivil toplumcu liberallerin İslamcılığa yanaşma toplantılarıyla bir tutmadığımı ve olumlu bulduğumu söylemeliyim. Fakat sosyalistlerin ifratla tefrit arasında yalpalaması da gerekmez” dedi.
İşte o twitler :
1. İslamın muhafazakar/reaksiyoner hareketlerle özdeşleştirilmesine (fiiliyatta öyle olmasına rağmen) karşı birisi olarak şu son zamanlarda Marx'ın da "din ruhsuz dünyanın ruhu" vb alıntısıyla neredeyse @ihsaneliacik Hoca'nın daha gür sakallısı gibi gösterilmesi de pek olmuyor.
— cüneyt akman (@cakman4) January 17, 2019
3. Bu meselenin felsefi ve/veya siyaset teorisi ile ilgili daha soyut kısmı. Siyasetin daha somut kavranışında ise dinin halk tarafından kavranış ve kullanılışı ile halka karşı kullanılışı arasında, hem ideolojik, kültürel hem sosyolojik/sınıfsal bir ayrım gerekir.
— cüneyt akman (@cakman4) January 17, 2019
5. Bu mesele çelişik tutumları gerektirir ve hayat da çelişik. İkeli, güvenilir olma çelişkiyi bilmekle mümkün; "mış gibi yapmanın" faydası yok. Marksistler dinlerin yanlışlığını yeri geldiğinde açıkça savunur ama sosyalizmi bir din karşıtlığı propagandasına indirgemezler.
— cüneyt akman (@cakman4) January 17, 2019
7. Dindarlara tutum, onların sosyal ve siyasal konularda aldıkları tutumla uyumlu olmalıdır. Muktedirlere direnen, insan haklarına saygılı oldukları, emekçi hakları için mücadele ettikleri müddetçe, halk olarak ise emperyalizme karşı çıktıkları müddetçe desteklemek doğrudur.
— cüneyt akman (@cakman4) January 17, 2019
9. Özetle siyasal İslamcı bile olsa (her siyasal islamcı-en azından mantıksal olarak-ille İslamizmin faşist koluna ait olmayabileceğinden, diğer siyasi görüşlere nasıl davranılırsa öyle davranılmalı. Felsefeleri eleştirilmeli,pratikte siyasal/sosyal tutumlarına göre tavır almalı
— cüneyt akman (@cakman4) January 17, 2019
adilmedya.com