Sokakta yürürken ellerinde ufak bir dua onu göstererek para dilenen gençler, 80 yaşındaki amcaların torunu yaşındaki kişilerden otobüs parası dilenmesi, sokakta üstü başı yırtılmış vaziyette lokantalardan müşterilerin artıklarını patrona göstermemeye çalışarak yiyen çocuklar, yeni model telefonlara oyuncaklara oynamaya doyamayan büyükler ve alıp başını giden bir toplumsal çürüme. Kapitalizmin ve onun politik sözcülerinin bizler için biçtiği sunduğu yaşam (!). Bu sözcülerin laiğinde aynı muhafazakârlıda.
Dilenciler, yokluktan aklını kaybedenler, suç oranları, doğa ve işçi katliamları ne kadar arttı fark ediyor muyuz? Sokağa çıktığımda gördüğüm manzaralarla, televizyonda duyduklarıma bakınca iktidarın ve onun yandaş medyasının başka bir dünyada yaşadıklarını düşünüyorum.
Dini motifleri yalnızca kendi siyasi imajı için kullanan ve bunun dışında İslam’ın hiçbir değer yargısıyla özdeşliği olmayan bir zihniyet tarafından yönetildiğimizi düşünüyorum. İktidar partisi neye karşıymış imajı verirse o karşıyım dediği şeye aşırı bir biçimde uygun davranıyor.
Biz kimsesizlerin kimsesiyiz diyor, Soma’da katliam gibi kaza oluyor aradan aylar geçiyor tek bir yaşam odasının bile inşasına girişilmemiş daha. Madem kimsesizlerin kimsesisiniz elinizi tutanımı var? O sarayı yapılana kadar kaç yaşam odası yapılırdı ve gelecekte kaç işçinin canı kurtulurdu bilmiyor musunuz? Günah değilmi? Taşeronu neden hala yasaklayamıyorsunuz? Çünkü İslam’ın ve hukukun değil, kapitalizmin kurallarına göbekten bağlısınız.
Zengin daha zengin oldukça fakirin elindeki bir tutam ekmek bile onun hayatına mal oluyor. 300.000 evsize ev alınacak kadar para saray yapmaya harcanıyor. Aylık sırf elektrik maliyeti 700 bin lira olan bir saray! Garibanların, emekçilerin vergisiyle elbette. Emekçilerin alın teri üzerinde sarayın kurulduğu yetmiyor; birde elektriğini de ona yaktıracaklar. Bumu komşusu açken tok yatan bizden değildir zihniyetinin temsiliyeti? Bu sözün döküldüğü ağız bu vaziyeti görse ne derdi acaba?
6 bin zeytin ağacı bir şirketin rantı uğruna kesiliyor. Köylüler ağlıyor, köyün muhtarı bile ağlıyor. 6 bin can sahibi ağaç orada yaşayanların rızası bile alınmadan yok ediliyor. Günah değil mi hem insanın hem ağacın canına?
Bir ülkede bir toplum ahlaken çürürken, gelir adaletsizliği ve iş cinayetleri rayından çıkmışken, atanamayan öğretmenler gözyaşları içinde vicdan dilenirken diğer tarafta maddi zenginlik birikiyorsa orada kimse o düzeni Allah’ın insanlık için biçtiği düzen olarak nitelendiremez. Bir toplum kendisini değiştirmedikçe ALLAH’da onların durumunu değiştirmez (Ra’d Suresi 11. ayet) (Bu düzen bizim değiştirmediğimiz sürece Allah’ında değiştirmeyeceğini vahyettiği bozuk bir düzenden başka bir şey değildir. )
Ne dini ne de hukuki kaideler birileri gücüne güç katarken garibanların ölümü şirket medyaları tarafından unutturulsun diye yoktur. Şatafatlı sarayların milyarlık elektrik faturalarını garibanlar ödesin diye yoktur. Her biri Allah’ın birer ayeti olan ağaçlar ve yine onun yeryüzündeki halifesi olan insanlar düşkünleştirilsin, sefilleştirilsin diye yoktur! Kur’an şirketler kendilerine ters birini görünce onu medyaları eliyle din düşmanı ilan edip ajitasyon çeksinler diye, politik sözcüleri de seçimlerde bol bol nimetlensinler diye indirilmemiştir!
Kuran insanlar eşitlik ve barış içinde yaşasınlar, zulüm ve eşitsizlik yeryüzünden kazınsın diye Allah tarafından insanlığa bir rehber olarak indirilmiştir. O dakikaya kadar bir köle olan Bilal Habeşi ve milyonlarca köleye nefes olsun diye indirilmiştir. FEKKU REGABE (KÖLELERE ÖZGÜRLÜK) demek için indirilmiştir ‘’SARAYLARA VE ŞİRKETLERE ÖZGÜRLÜK’’ demek için değil!
Bu düzeni kullanılan yoğun dini jargon sebebiyle Allah’ın düzeni olarak kabul eden ve aklının başında olduğunu düşünen her bir insan her nerde yaşıyorsa çıkıp önce orayı bir baştan sona dolaşmalıdır. Secdeye varırken de dışarıdaki sefaleti ve çürümeyi hatırında tutmalıdır. Hiç değilse Kuran’ı açıp bir içine bakmalıdır; Kuran servet yığıcılara, saray yapıcılara ve otorite sahiplerine ne diyor diye.
Çünkü Allah’ı insanın nüfus cüzdanına bakıp din hanesindeki İSLAM’ı görünce geç diyecek bir varlık olarak tasavvur edenler büyük bir yanılgı içerisinde yaşıyorlar.