Tuzla’da metal sanayinde işçi ve sendikanın işyeri temsilcisi, zorlu çalışma koşullarına karşın örgütlenmenin önemine dikkat çekti.
Hakkı ÖZDAL
İstanbul
Tuzla’da, 1 Mayıs’a birkaç gün kala yaz sıcağıyla yanan bir gün. Öğle sonrasının ilk saatleri; 5’i bile bulmamış henüz. Ama neredeyse gece yarısı başlamış ilk vardiyadaki mesaisi sona eren işçiler çevredeki metal fabrikalarından ve tersanelerden evlerine dönüyor. Tuzla’yı, bir elmanın iki yarısı gibi değil de bir haksızlığın iki yüzü gibi bölen E5 yolunun üst tarafındaki işçi mahallelerine hıncahınç dolu halk otobüsleri ve minibüsler geçiyor.
Tuzla’da bir işçi evine gidiyoruz. Bizi, kendi evine varan dar uzun sokağın caddeyle buluştuğu noktada karşılıyor. Henüz 4 yaşına varmamış oğlunun eli avucunun içinde. Metal sanayinde işçi ve sendikanın işyeri temsilcisi… Daha eve varmadan, işyeri sıkıntılarının yanında sendika sıkıntıları da konuşulmaya başlanıyor. Ve patrondan çok sendika yönetiminin gazabından çekinerek ismini saklı tutuyor: “Patron Evrensel’i okumaz, görmez, ama bunlar hemen anlarlar.” DİSK Genel Başkanı Kani Beko’nun CHP milletvekili olmak için istifa etmesini eleştiriyor.
Evde eşi karşılıyor bizi. 25 günlük bir bebek daha var. Bebek annenin kucağında, küçük Memet babasının koca gövdesine tırmanıp göğsüne oturuyor ve bizi dinliyor.
‘Hakikat’ çoğunlukla bizim onu varsaydığımızdan daha basittir. Ekmek ve özgürlük mücadelesinin içindeki bir işçinin gözlerinden görünen hakikate bakalım biz de, sözü ona bırakalım…
“İşçiler seçimle çok ilgili değiller. Bu politikacılarla çok şeyin değişmeyeceğini düşünmelerinden kaynaklanıyor bence bu. Ben işyeri temsilcisiyim. Yüzlerce işçiyle temas ediyorum her gün. Pek politika konuşmuyorlar. Bazen spor, bazen havadan sudan konular. Ama işlerin iyi gitmediğini herkes görüyor. Zaten bunu patron da görüyor.”
“Erdoğan’ı destekleyenler var elbette. Ama onların da cuma namazı hakları bile yok. Patron en büyük Erdoğancıdır belki, ama iş cuma namazına gelince duvar oluyorlar. O hakkın peşine de biz düşüyoruz. Bütün fabrikalarda böyledir burada. İşi durduracaksa ibadete izin vermezler.”
“Akşener dikkat çekiyor tabii. Onu durdurmaya çalıştıklarını görüyor işçi. Ama şunu da görüyor. En küçük bir direnişte Emek Partililer, HDP’li vekiller var yanlarında. Sendikacılar kaloriferi yakıp arabanın içinde oturuyor, dışarıda yağmurun altında onlar bekliyor. Bir direnişe HDP’li milletvekili geldiğinde sendika baştemsilcisi homurdanıyor. ‘Sen neredeydin’ diye soruyorum ona. Kendisi gelmemiş bile. Ama oraya gelen HDP’lilerden rahatsız oluyor. Mücadelenin, yıkmaya sendika bürokrasisinden başlayacağını biliyorlar.”
“Adama tek adam, her şeyi tepeden yönetiyor diyoruz. Doğru. Ama bunun tersini yapacaksak sendikadan başlamalıyız. Temsilci odasında sabahtan akşama kadar oturan, sırf yönetime karşı çıkmayacak diye temsilci seçen anlayıştan kurtulup işçiyi örgütlemeden olmayacak. Yani ona her şeyi tepeden yapıyor diye kızıyorsak ve biz her şeyi aşağıdan yapacaksak kendi sendikalarımızdan başlamalıyız buna.”