Vaavv, afyondan uyandın, İslamcılar seni aşağılık kompleksine zorladı, sigortasız işçi çalıştırırken beş vakit namaz arasında sekreterine sulanan sözde İslamcı işadamı mideni bozdu, İslami kuruluşların ahlaksızlığı gına getirdi, mankenlerin iki buçuk ayetle kanaat önderi olabilişi kanına dokundu, orucun kazasını unutmak kurdeşen etti, libidosu sapıtmış cahil hocaların kadınları Cehennem’e gönderme merakı tepeni attırdı, Prada marka başörtüsü takanlar bardağını taşırdı; sorgulama süreci yaşadın, aydınlanma geçirdin, İslam’dan koptun, artık Allah’a inanmıyorsun ve saire; binlerce yıldır Nietzsche, Einstein, Plato gibi adamların bir ömür verip varamadığı tatmin edici sonuca sen vardın, bravo! Sosyal Medyanın bastırılmış dikkat çekme ihtiyacını da şaha kaldırdığı aşikar.
İyi hoş da her çarpıklığı, çevrendeki her zulmü, her haksızlığı, dinin tarih boyunca bozasını yağladığı politikacıların Allah sömürülerini, hatta seni iki büklüm bin tevekkül büyüten annenin babana direnmeyişini bile iki sosyal medya tıkıyla getirip getirip İslam’ın ne kadar zararlı olduğuna bağlama çabaların, bu topraklarda yaşadığından utanan lümpenlerden alıntıların, aslında kendini ikna edemeyenin patolojik çırpınışlarından başka bir şeye benzemiyor.
Milyon kere dümdüz edilmiş düz kafa argümanları ve oryantalist klişeleri tekrarladığının farkında bile değilsin. Öyle gerçekten okuyarak, sorgulayarak, fikir çilesi çekerek vardığın, kavradığın, gerçekten sana ait bir tane sonuç olmadığından; riyakar liderlerin pompaladığı şarlatanlığın, sistemin ülkelerimize boca ettiği şiddet ve kaosun; yani Müslüman toplumların şu sırada içinden geçtiği arınma sürecinin tipik bir yan etkisi olmaktan öteye geçmeyeceksin. Hatta abartırsan, en fazlası, sivilcelerini pudralamış ergen ‘selfie’leri kadar dikkat çekmeye başlayacak; İslam’ı sorgulayan ‘paylaşım’ların.
Onları yazarken harcadığın vakti, ne bileyim, Rüstem’in halısına saplanan mızrağın anlamını; insanın insana yaptığını; sınırsız arzu ve umutların ölümle sona ermesinin haksızlığını; merakın, korkunun, umudun, seçmenin, nefretin ve sevmenin doğasını; Müslüman bir kültürde doğmanın bir tesadüf olarak anlamsızlığını; hayata yaptığın gerçek katkılar olup olmadığını; tavuktan çıkan yumurtanın ambalajını; suyun neden yatağında aktığını ya da demirin neden tavında dövüldüğünü düşünmekle değerlendirebilirdin.
Kızdığın her şey, tanık olduğun herşey senden bir karşılık, bir sorumluluk bekler; değiştirmek, düzeltmek, bulduğundan daha güzel yapmak sorumluluğu gibi. Sana pek entelektüel gelmeyebilir ama 40 yaşını geçtiğinde anlayacaksın ki, pireye kızıp yorganı yakanın yatacak yeri olmaz hikmetli bir özdeyiştir. Boş ver “gerçek islam”, “sahte islam” şamatalarını. Hayattan bak. Yaşlı bir çınar gibi düşün İslam’ı mesela ama taze sürgünler vermeye devam ediyor. Sen o sürgünlerden birisin.
Sana biraz ukalalık yapmama müsaade edersen, günde ortalama yaptığın 50 İslam ne kadar kötü paylaşımlarının altına şu yorumu eklediğimi var say: İlle ‘ateyist’ olacaksan ol ama emin ol, bu topraklarda, Ateist olmak için Müslümanlıktan vazgeçmen gerekmiyor, İslam’a düşman olman gerekmiyor.
En azından vazgeçtiğin şeyin ne olduğunu iyi kavra da öyle vazgeç. Şüphe iyidir, sorgulamak iyidir, Allah’ın sevdiği şeylerdir onlar. Direnişin hası da Müslüman kalmakta ısrar etmek bence; beğenmediğin Müslümanlara rağmen.
Bu topraklarda Müslümanlık sadece bir din değil, kuzum. Gelenek, kimlik, kültür, dil, tarih. Bizi millet yapan şey. Yıkılan bir imparatorluktan geriye kalanları bir arada tutan şey. Türk’ü Türk, Kürdü Kürt, Çerkesi Çerkes yapan şey aslında; Aleviyi Alevi.
Yeri gelmişken, Türkçülük bize çakılan bir kazık; Kürtçülük de öyle. Solculuğu İslam düşmanlığı sanmak bize çakılan bir kazık; İslam düşmanı bir Ateizm de öyle; Kur’andan nasipsiz ve imansız İslamcılık da öyle. Kanla çaktılar bu kazıkları bize, kara tahtalar önünde aşağılayarak eğdiler bizi; yalanlarla tuttular çaktıkları kıçlarımızda. Bize bu kazıkları çakanlar, Hristiyanlara da Evangelizmi ve Modernizmi çakanlar; Yahudilere Siyonizmi çakanlar.
Müslümanlık giderse, ne Türklük kalır, ne Kürtlük, ne Çerkeslik ve ne de ‘ateistlik’ aslında. İslamsız ideoloji, felsefe, düşünce, kimlik; aslında sadece Müslümanlıktan uzaklaşmandan başka bir fonksiyon icra etmez burada, yeşerdiğin bu bahçede. Seni aydınlatmaz.
İleride sandıklarımız bizden ileride değil, kendi geçmişlerinden ileride.
Müslümanlıktan başka giymeye çalıştığımız her gömlek, giydiğimiz oranda, üstümüze uydurduğumuz oranda kendimiz olmaktan uzaklaştırır bizi Ve Müslümanlıktan uzaklaşınca giymeye çalıştığımız o gömlek de düşüverir; bize ait değildir çünkü, topumuzun kumaşından değildir; çırılçıplak kalıveririz ortada; kişiliksiz, hayasız, arsız. Daha önce giymeye çalıştığımız İslamsız gömleği bize yakıştıranlar, bizi o gömleği giydiğimiz oranda övenler var ya, başta onlar olmak üzere, kimse sofrasına buyur etmez o zaman işte; kurtlardan başka. Menüde bizim olduğumuz bir kurtlar sofrasından başka.
Müslümanlık bizim şiirimiz, şarkımız, masalımız, desenimiz, harcımız, tıynetimiz, ar damarımız, vicdanımız, refleksimiz, dürtümüz ve nihayet frenimiz kardeşim. Kafanı akıllı telefondan kaldırıp aklını kullan bir dakika, düşün, Müslümanlıktan uzaklaştıkça eşcinselimiz bile sokakta çırılçıplak yalanmayı eylem sanıyor. Amerika’daki “gay pride” yürüyüşlerinde bile en teşhircilerin sokakta yapmaya utandığı şeyleri bizim sokaklarımızda yapabilmeleri, başkalaşma ve yabancılaşmanın dibine girip öteki taraftan çıkmaktır. Müslümanlıktan uzaklaştıkça, İslamcımız şaşaa, telsiz ve makam otolarına tapmaya varıyor. İsrail’e ve bize o kazıkları çakanlara “van minut” diyenimiz, her ‘ten minut’te bir kazıkçılara bir insanımızı daha borçlu hale getiriyor, sonra düşmanlarımızla iş tutmayı strateji diye pazarlıyor. Müslümanlıktan uzaklaştıkça, ondan nefret ettikçe, utandıkça; solcumuz halka tasmalanacak köpek muamelesi yapacak noktaya savruluyor. Müslümanlığın bu ülkede din değil aynı zamanda tarih, kültür, gelenek ve kimlik olduğunu anlamayan devrimcimizin devletle mücadelesi halkla mücadele etmek olarak tezahür ediyor. Feministimiz genelevleri savunmayı marifet sanıyor, Türkümüz mallaşıyor, Kürdümüz mankurtlaşıyor, ateistimiz sarhoşluğa güzelleme yazmayı marifet sanıyor.
Demem o ki, sakin ol; kendi parolalarını geliştirmemiş o aslında duyarlı ve muazzam zihnini, şimdi sanal dikkat alan aparma argümanlara mahkum etme; kapılarını açık tut, düşünmeye devam et, araştır, İslam’ın kendi kaynaklarını çalış, bilim felsefesi filan oku, biraz emek ver, adil olmaya çalış, biraz tevazu sahibi ol. Bir mülteci kampını ziyaret et. Kendini çok da ciddiye alma.
Yoksa senin hayatın sırrını çözmüş bir aydınlanma tribine değil ya (Allah muhafaza) adam gibi bir trajediye ya da en iyisi, bir iki GERÇEK arkadaşa ve bir yavukluya ihtiyacın var gibi geliyor bana.