11 Temmuz Çarşamba günü Münih Eyalet Mahkemesi’nde Neo-Nazi örgütü NSU davasında can acıtıcı bir karar okundu.
Davanın baş sanığı Beate Zschäpe’yi suçlu bulunarak ömür boyu hapis cezası aldı.
Davanın iki numaralı sanığı Ralf Wohlleben’i cinayetlerde kullanılan ‘Çeska 83’ silahını susturucuyla birlikte temin ederek diğer sanık Carsten Schultze’ye teslim ettiği için on yıl hapse mahkum oldu.
Sanıklardan Andre Eminger iki yıl altı ay hapis cezası aldı. Emirger, NSU üyelerinin gizlenmesi ve barınması da en çok işbirliği yapan kişi…
Holger Gerlach suçlarını kabuk etti, üç yıl hapis cezası aldı!
Tutuksuz yargılanıyordu.
Carsten Schultze, Wolhlleben’in temin ettiği silahı NSU üyelerine teslim etti. İtirafçılık yasasına başvurdu ve tutuksuz yargılandı. Üç yıl ceza aldı!
Cinayetlerin arka planının ve NSU örgütünün devlet içindeki bağlantılarının aydınlatılacağını beklemiyorduk lakin bu kadarı da olamaz, olmamalıydı.
Sanıklardan üçü artık cezaevinde değiller; aramızda dolaşıyorlar.
Cinayetin sanıklarına verilen ceza adeta ödül gibi. Cinayet silahını temin eden davanın iki numaralı sanığına on yıl ceza vermek sanığa ödül değil de nedir…! İnfaz kanunu gereği cezaevinde yatacağı süre en fazla yedi yıldır. Cezaevinde kaldığı süre dikkate alınarak ya cezaevinden çıktı ya da çok yakında cezaevinden çıkacak. Yakın bir tarihte Süleyman Taşköprü ve diğer dokuz cinayet kurbanının artık yürüyemediği sokaklarda yürüyecek.
Davanın bir numaralı sanığına verilen ömür büyü hapis cezasına bakıp ‘tamam bu hep cezaevinde kalacak’ sanmayın; Almanya’da ömür boyu haps cezasının süresi 15 yıldır! İnfaz kanununa göre cezaevinde kalacağı’ süre on (10) yıl! 2021’de cezaevinden çıkacak!
Seri cinayet sanıklarına Münih Yüksek Mahkemesinin verdiği cezalar mağdur ailelerini üzdü!
Adalet isteyen kamuoyu vicdanını yaraladı!
Yargılama ve verilen cezalar tatmin edici olmaktan uzak! Irkçılıktan çok fazla çeken Almanya bu karar ile adeta ırkçı katilleri ödüllendirdi. Irkçılık son yıllarda yükselişte ve Münih mahkemesinin kararı bu ırkçı yükselişi cesaretlendirdi. Bu karar ile bir dizi soru cevapsız kaldı… Denilebilirki Münih Yüksek Mahkemesi, Alman Emniyet birimlerinin çıkarlarına uygun bir strateji izledi.
Karar tam bir skandaldır. Hukukun üstünlüğünü ciddi biçimde yaralayıcıdır!
Mağdur yakınları ve anti ırkçı kadın ve erkekler kararın açıklanmasından saatler önce Almanya’nın ana meydanlarında bir araya gelerek kararı protesto ettiler.
Saat 18’de Hamburg/Altona Alma-Worgenburg meydanında yapılan mitinge katıldım. Oradan cinayete kurban giden Süleyman Taşköprü’nün vurulduğu yere Taşköpru’nün kızı ve dostları ile yürüdüm.
Yürüyüş kalabalıktı lakin mülteciler ve „yabancılar“ azdı. Oysa ırkçı NSU’nun hedef aldıkları mülteciler ve „yabancı“ uyruklulardı. Irkçılığın hedefinde olan bütün insanlık lakin en çok da „yabancılar.“
Sayıları daha çok olmalıydı.
Avrupa’da yükselmekte olan sağ ırkçılığı besliyor ve bu herkes için büyük tehdit. Bu tehdit yaşama hakkı ile birlikte seyahat etme ve istediği ülkeye yerleşme hakkını da tehlikeye atıyor. Nitekim Avrupa’daki mültecilerin yaşam standartları gittikçe daralıyor.
Irkçılık karşıtı inisiyatifler mültecilere ve „yabancılara“ ırkçılık karşıtı aktivitelere ve protestolarda daha çok katılım çağrısı yapıyorlar.
NSU terör örgütü çözülmüş ve cinayet sanıkları hak ettikleri cezayı almazlar ise ırkçılar herkesi tehdit etmeyi sürdürecekler. NSU kararına tepki artmaz ise bu karar kalıcı hale gelecek ve ırkçı tehdit büyüyecektir.
NSU kararına karşı sokaklar dolmalı ki ırkçılık gerilesin…
Anti faşist ve anti ırkçı çalışmaların öznesi olmazlar ise ırkçı gurupların hedefi olmayı sürdürecekler.
Tehdit birlikte anti ırkçı çalışmada çoğalmak ile biter.