Bir beldede İslam/Hıristiyanlı/Musevilik/Zerdüştlük/dindarlık var mı yok mu? Bunu anlamak için; insanlar, kendilerine Allah’ın yerine başka tanrılar edinmişler mi edinmemişler mi ona bakacağız.
Dünyalık bir şeye tapıyorlar mı tapmıyorlar mı? Ona bakmalıyız.
Hakka, hukuka uyuyorlar mı? Ona bakmalıyız.
Şu an dünyaya baktığımızda; dindarlar bile, büyük çoğunluğu ya paranın kölesi, ya mal-mülkün kölesi, ya şehvetin kölesi, ya egolarının kölesi, ya da otorite delisi olmuş durumda…
Adamın canını al ama beş kuruşunu alma durumu, öteden beri vardır. Bu, dinsiz-dindar fark etmiyor.
Halbuki dindarın bu konuda dinsizden farklı olması gerekir.
Ezelden beridir; mal/mülk hırsı, metaa/para sevdası, ten/şehvet düşkünlüğü, yönetme/otorite barbarlığı, şeytanlaşmış egolar almış başını gidiyor. Bunlar için insanlar ölüyor. Öldürülüyor.
Dünyada; cezaevlerinde milyonlarca tutuklu ve hükümlü var. Bunların büyük çoğunluğu üç temel suçtan yatıyor; can, mal, namus (ırz) güvenliğini ihlal…
Üçünün de zehirli çekirdekleri/sebepleri; para, güç ve egemenlik gibi egoizmlerdir.
Bu suçlar; Kur’an’da insan hakları kapsamında değerlendirilen ve haklarında ceza öngörülen yegâne temel suçlardır.
Bunlar almış başını gidiyor.
Fakat günde beş vakit ezan okunuyor, haftada bir kiliseler ve havralarda dini ayinler yapılıyor, camiler dolup taşıyor, insanlar kutsal sularla yıkanıyor, kandil gecelerine insanlar akın akın gidiyor, kiliselerde tütsüler eşliğinde dersler yapılıyor, türbelerde mahşeri kalabalıklar toplanıyor ve gerek Müslümanlarda, gerek Hıristiyanlarda, gerek Musevilerde, gerek Budistlerde, gerek Zerdüştlerde ve gerekse diğer dinlerde her türlü dini ritüel yerine getiriliyor ama bir türlü düzelme olmuyor.
Bununla beraber daha da vahimi; cana kıyan, hırsızlık yapan, iftirada bulunan, namussuzluk peşinde koşan, her türlü alavereyi/dalavereyi çeviren, her çeşit ahlaksızlığı sergileyen, ticari acımasızlığa sahip, işçisine köle haklarını veren ve bunlarla beraber namaz kılan, oruç tutan, camiye/kiliseye/sinegoga giden ve tüm ritüelleri yerine getiren tipler zuhur ediyor!
Domuz eti yemeyen fakat domuzlaşmış tipler meydana gelmiş durumda!
Domuz eti yemiyorum haramdır diyor. Emekçinin sırtından zengin oluyor.
Allah’ın yarattığı ve kamuya ait olan maddeyi işletip sefa sürüyor, malına mal katıyor. Kendisi saraylarda yaşıyor. İşçisi de ömrü boyunca iki gözlü bir ev alamıyor.
Sonrada ben Müslüman’ım/Hıristiyan’ım/Musevi’yim diye ortalıkta geziniyor
Köpeğine ve kedisine aldığı mama parası, asgari ücretle geçinen üç-dört aileyi doyuracak paraya tekabül eden ve hiç utanmadan namaz kılan, oruç tutan ve kendine Müslüman Hıristiyan/Musevi/Budist/Zerdüşt/dindar diyen tipler zuhur ediyor.
Sadece ve sadece kuaför ve güzellik malzemelerine, dört beş aileyi geçindirecek kadar para veren dindarlar biliyorum.
Lüks mağazalarda bir-iki memur maaşından fazla ve 4-5 asgari ücretten daha pahalı bayan çantaları satılıyor.
Vitrinlerde, bir asgari ücret maaş bedeli kadar gömlekler satılıyor.
Bu sizce nasıl bir dünya?
Aylık birkaç aileye yetecek parayı, bir günde keyfine veren dindarlar var. Bu Müslüman olsun, Hıristiyan olsun, Musevi olsun veya Budist olsun hiç fark etmiyor. Böyle adamlar kendine dindar diyor.
Mesela;
Sokaklarda, caddelerde 200 TL lik eşarp takan çok sayıda bayan var. (1000-2000 ytl lik eşarplar bile vitrinlerde satılıyor) Şaşırdınız mı şaşırmadınız mı bilmiyorum! Ama ben bunlara şahit olup şaşırıyorum!
Beş vakit namaz kılan, oruç tutan, kurban kesen, başörtüsü takan, içki içmeyen, domuz eti yemeyen ve fakat bu tip -lüksü, şatafatı, savurganlığı, israfı- olan insanlarla tanıştım!
Komşusu, bir lokma kazanabilmek için inşaatın beşinci katından düşüp ölüyor. O ise dindar dindar 300-500 milyarlık jipi ile caddelerde volta atıp caka satıyor.
Sokaklarda, caddelerde 100 milyar ile 1500 milyar arası, türlü türlü markalı arabalar süren başörtülü bayanlar ve namazlı niyazlı erkekler zuhur etmiş durumda…
Dünyaya zifiri karanlık gözlüklerle bakanlar, inanmak istemeyenler internette bir tıklamayla görebilirler. Fakat o karanlık gözlüklerle değil!
Halbuki sahabelerden Ebuzer Gıffari’nin şöyle bir sözü var;
“Kim şatafatlı elbise giyer ve şaşalı binite binerse, Allah ondan yüz çevirir. Her ne kadar kerim davransa bile…’’
Peygamberimiz de bir hadisinde;
“Gerçekten de bu altın ve gümüş (mal yığma) sizden önce gelen ümmeti helak etti. Cimrilik, hırs ve övünmeden kaçınmadığınız takdirde bunlar sizin de helak sebebiniz olur.” diyor. (Tırmizi; Zühd 16, Muslim; Zühd 1)
Kur’an’ın tevbe suresi 34 ve 35. ayetlerinde de cenab-ı hak şöyle der;
“Altını ve gümüşü biriktirip de Allah yolunda harcamayanları, acı bir azabın beklediğini haber ver! O gün o biriktirip yığdıkları, cehennem ateşinde kızartılacak; ve alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. İşte bu, bencilce biriktirip yığdıklarınız; haydi, tadın bakalım! denilecek.”
İşte insanların bir çoğunun helakı da buradan olacak…