Herzaman olduğu gibi yine Türkiye’nin gündemi çok yoğun. Yazılabilecek o kadar çok konu var ki…
Benim gündemimdeyse yine ve sadece açlık grevleri var. İnsanlar ölümün eşiğine gelmişken başka birşey yazmak gelmiyor içimden.
Yazar çizerler nihayet bu konuda kalem oynatmaya başladılar. Fakat herkes o kadar mantıklı şeyler yazıyor ki:
“Hayat üzerinden eylem yapmak doğru mu?
Bu eylemleri organize eden örgütün hesapları..
Eylemleri yapanların talepleri haklı mı değil mi?
Bu talepler yerine getirilebilecek talepler mi?
Hükümet bu eylemleri durdurursa PKK’nin şantajına boyun mu eğmiş olur?”
Tartışmalar bu minvalde sürüp gidiyor…
Ama unutulan birşey var; bu “mantıklı” ve “akıllı” tartışmalar yapılırken her an hapishanelerden bir tabut çıkabilir.
Belki bu tartışmalar, eylemlerin başladığı ilk günlerde yapılabilirdi. Fakat ölüme yaklaşılan bu kritik süreçte yapılan tartışmaların hiçbir anlamı yok.
İnsanlar ölüme bu kadar yaklaşmışken neyin tartışması?
Önce “bu insanları nasıl yaşatabiliriz”in çaresine bakalım sonra yine uzun uzun tartışalım…
Evet 600 küsur tutsak açlık grevinde.
Aç ve sessiz bir şekilde 50. günü de geride bıraktılar. O tutsakların ne yaşadığı, ne hissetiği pek kimsenin umurunda değil.
Sabırsızlıkla onların ölümünü bekleyenler de var, olayın vehametinin farkında olmayıp “her şeyi yiyorlar, aç maç değiller” diyenler de…
Hadi 600 küsur tutsak umurunuzda değil, sizin için önemleri yok. Belki sayıyı da az buluyorsunuzdur ha?
Peki ya bu 600 küsur tutsağın ailelerini hiç düşündünüz mü?
Her birinin annesi, babası, kardeşi, teyzesi, halası, dayısı, amcası, kuzenleri…
Sizin umurunuzda olmayan bu ölümün eşiğindeki tutsaklar için her gün acı çeken, her gün ölümün eşiğine gelen binlerce insan var.
Hani “analar ağlamasın” diyordunuz? O tutsaklar ölürse; ne grevi destekleyenler ne de onları görmezden gelenler, sadece analar “gerçekten” ağlayacak.
Hani diyorsunuz ya; “bu tutsaklar kandırılmıştır, birilerinin maşası olmuştur” diye, tamam işte, madem kandırılmıştır bu insanlar, kurtarın öyleyse. Kandırılmış dediğiniz insana neden öfke duyuyorsunuz?
Hani diyorsunuz ya; “bu tutsakların aileleri de, çocuklarını kandıranlara, onları ölümlere gönderenlere isyan ediyor” diye, tamam işte o tutsaklara acımıyorsanız ailelerine acıyın.
O sizin lanet ettiklerinize isyan eden ailelere acıyın, kurtarın o insanları.
Bir kere en başta şunu bilmeniz lazım: bir mahkum hangi devletin hapishanesindeyse, o devletin himayesindedir ve onun sağlığından canından, o devlet sorumludur.
O tutsaklar size emanettir.
Sizin himayeniz altında olan insanları kimin ölümden döndürmesini bekliyorsunuz.
“Büyük ve Güçlü bir devletiz biz” diyorsunuz da himayeniz altındaki tutsakların göz göre göre ölüme gidişlerini engellemekten niye bu kadar acizsiniz?
“Bu grevi BDP-PKK organize etti, onlar durdurabilir” diyorsunuz o halde neden onların bu grevi durdurması için hiç bir görüşme talebinde bulunmadınız / bulunmuyorsunuz?
Öcalan ile avukatını görüştürseydiniz ve Öcalan da söylemesi gerekeni söyleseydi; “benim için ölmeyin” deseydi-ki bunu derdi heralde. İnanın bu görüştürmeyi yaptırmanız devletin şantaja boyun eğdiği sonucunu çıkarmaz, olsa olsa insanların devlete güvenmesine kapı açardı.
“Tutsakların ölmesi BDP’nin, PKK’nin işine gelecek, onlar tutsakların ölmesini istiyor zaten” diyorsunuz da madem öyle neden tutsakların ölmesine göz yumuyorsunuz?
Neden BDP’nin, PKK’nin ekmeğine yağ sürüyorsunuz?
Neden onların bu kirli oyununu bozmuyorsunuz?
“İmkansız şeyler istiyorlar, siyasi talepleri var bu tutsakların” deyip, yapacağınız hiç bir şey yokmuş gibi davranmaya hakkınız yok.
Ne yaptınız ki, yapacak hiç bir şeyinizin olmadığını söylüyorsunuz.
İstedikleri şeyler imkansız falan değil, o ayrı mesele de, bu imkansız bulduğunuz talepleri yerine getirmeyecek olsanız bile ölümleri durdurmak için hiç mi bir şey yapamazsınız?
Mesela; o kadar yalanlar söylediniz, o kadar çok kandırdınız bu halkı. Siz yalan söylemeyi iyi biliyorsunuz.
Bir kez de insanların hayatını kurtarmak için yalan söyleyemez miydiniz? Sırf bu insanlar ölmesin diye, bu taleplerin şimdi olmasa bile ileri tarihlerde yerine getirilebileceğine dair sinyaller veremez miydiniz?
Oy almak uğruna söylediğiniz onca yalana bir tane daha ekleyemez miydiniz.
Emin olun sırf can kurtarmak adına söyleyeceğiniz bu yalanı affedebilirdik.Ve emin olun, temmuzda çekilmiş bir fotoğrafı sanki bugünlerde çekilmiş bir fotoğrafmış gibi alaycı bir edayla ortaya atmanızdan çok daha hayırlı ve çok daha insani bir yalan olurdu bu.
Belli li ölümleri durdurabilecek güçte olan tüm taraflar bir inatlaşma içersine düşmüşler. Lütfen artık inatlaşmalarınızı bir kenara bırakın ve ölümün eşiğine gelmiş tutsakları kurtarmaya bakın.
İnsanınızı değil, inadınızı gömün toğrağa…