Röportaj: Kadir Bal
Geçtiğimiz günler Fidan Güngör‘ün kaçırılmasınnın yıl dönümü idi.
Kürdistan’da 1990’lı yılların boğucu ve karanlık günlerinde kaybolan binlerce insandan biriydi; Fidan Güngör.
Kürdistan’da tanınan ve bilinen, çevresinde etkin olan Fidan Güngör’ün akıbetine dair hala elle tutulur bir sonuç ortaya çıkmış değil.
Adilmedya.com olarak Fidan Güngör hakkında D.bekir’de bulunan Ufuk-Der başkanı ve aynı zamanda da Öze Dönüş Platform’unun sözcülerinden biri olan İhsan Koç ile görüştük.
1) Sizinle Fidan Güngör’ü konuşmak ve bu söyleşi vesilesiyle tarihe iz bırakmış bu şahsiyeti ve onun etkilerini biraz irdelemek istedik. Öncelikle bizi kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Fidan Güngör’e geçmeden önce sizi biraz tanıyabilir miyiz?
1980 yılında Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde doğdum.ilkokulu Kulp’ ta okudum. 1992 yılında Kulp ilçe merkezi yakıldığından dolayı Diyarbakır’a taşındık. Ortaokul ve lise eğitimini o buhranlı yıllarda Diyarbakır’ da aldım. 22 yaşına kadar hep olağanüstü hal de yaşadım. 1998 yılında Dicle Üniversitesi eğitim Fakültesi Sınıf Öğretmenliği bölümünü kazandım. 2002yılında üniversiteyi bitirip kendi köyümde öğretmenliğe başladım. Sendika ve sivil toplum örgütlerinde yıllarca görev yaptım halende içinde bulunmaktan gurur duyduğum Diyarbakır Ufuk der ve Öze Dönüş platformunda aktif bir şekilde görev yapmaktayım. Evliyim 3 çocuğum var.
Çocukluğumdan beri Fidan Güngör mektebi ile başlayan geleneğin içinde yer alıyorum. Diyarbakır’da öğretmenlik yapmaktayım. Öze Dönüş Platformu içerisinde hala aktif olarak görev almaktayım.
2) Ufuk-Der’ in başkanısınız ve aynı zamanda da Öze Dönüş Platformu’nun sözcüsüsünüz. Ufuk-Der ne yapar? Öze Dönüş Platformu’nda ne gibi faaliyetler sürdürülmektedir?
Ufuk-Der ve Öze Dönüş Platformu şuan için bölgesel ağırlıklı olmak üzere, ülke genelinde bulunduğu yerlerde eğitim faaliyetleri yapmakta; kültürel ve sosyal faaliyetler çerçevesinde çalışmalarını yürütmektedir. Mazisi eski; güçlü ve derin bir mirasın devamı olarak inşaa, ıslah ve ihyayı esas alan insanların gayreti ve mücadelesidir.
3) Fidan Güngör’e dair neler söylemek istersiniz?
Ben Fidan Güngör’ü görme şansına sahip olamadım. Ama onu tanıyan, teşrik-i mesaide bulunan birçok kişiyle tanışma fırsatım oldu. Edindiğim en önemli izlenim, doksanlı yılların buhranlı döneminde gösterdiği vefa ve sadakat ile ilgili örneklikti. Hakkında anlatılan anekdotlar beni fazlasıyla etkilemiştir.
O dönemde büyük tehlike altında olmasına rağmen, arkadaşlarının ve dostlarının yoğun ısrarlarına rağmen yurtdışı da dâhil birçok yere gidebilecek imkâna sahipken ‘’Arkadaşlarımı, öğrencilerimi ve çevremi asla bırakmam. Onlar tehlikedeyken ben nasıl rahatta olurum?’’ söylemi, bölgede korunmadan, canı pahasına açık bir şekilde çalışmaya devam etmesi ancak fedakâr bir şahsiyetin gösterebileceği bir davranıştır.
Türkiye’de İslamî uyanışa katkı sağlayan en önemli isimlerden biridir Fidan Güngör. Bıraktığı mücadele mirası, temelini attığı bereketli çalışmalar bu şehid, âlim ve örnek insan için çok şey söylemektedir zaten. Başlattığı işteki sebat ve kararlılığı herkesin yapamayacağı bir şeydir. Fidan Güngör bütün olumsuzluklara ve engellere rağmen çalışmalarında sebat göstermiştir. Bazıları gibi oturup köşesine çekilmemiş, korkmamış, makam-mevki ve istikbalini düşünmemiş, birilerinin sırtına binerek yükselmemiştir. Kaygısı ve çabası hep İslam olmuştur.
4) Fidan Güngör olayının üzerine yeterince gidildiğini düşünüyor musunuz?
Elbette ki bu olayın üzerine yeterince gidilmemiştir. Fidan Güngör gibi birinin ortadan kaybolması, o dönemde basında yeterince yer almaması, devletin suskunluğu ve örtbas çabası olayın mahiyeti hakkında bize bir fikir vermektedir. Doksanlı yılların kirli ilişkilerinin pis kokusu bu olayın sürüncemede bırakılmasında en önemli etkendir.
Birçok olayın aydınlatılmasına rağmen hala en ufak bir ilerlemenin olmaması ve ayrıca on birinci cumhurbaşkanı Abdullah Gül de dâhil, o dönemdeki milletvekili ve STKların talepleri ve ısrarlı çabalarının sonuç getirmemesi bu olayın özel bir çabayla unutturulmaya çalışıldığını göstermektedir. Olayın aydınlatılması birçok kirli ilişki ve ittifakı, devletin sırtını sıvazladığı gruplarla ilişkisi ve daha nice olayı çözeceğinden kasıtlı olarak çözülmediği kanaatine varmaktayım.
5) Fidan Güngör Kürdistan müslümanları için ne ifade ediyordu? Fidan Güngör ve mirası niçin önemlidir?
Fidan Güngör, İslam’ın ana kaynaklarından hareketle “yeni” bir insan, toplum, siyaset ve dünya tasavvurunu, buna bağlı yeni bir sosyal örgütlenme modelini ve evrensel anlamda bir İslam birliğini hedefleyen entellektüel, ahlakî, toplumsal, ekonomik, politik bir yapıyı hedeflemişti.
Fidan Güngör’ün ne ifade ettiğini anlamak için Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana Kürdistan coğrafyasında yaşananları göz önünde bulundurmak gerekir. Şeyh Said isyanı ve diğer isyanların çok büyük katliamlarla bastırılması, önderlerin ve âlimlerin yok edilmesi, Kürtlerin var olan bütün pratiklerini parçalamamış; 70’lerin sonlarına kadar toparlanma dinamiklerine ağır bir darbe vurmuştur. İslamî düşüncenin üstündeki ağır baskı Kürt oluşumuzla birleşince bir varlık göstermek Müslüman Kürtler açısından büyük bir imtihan olmuştur.
Fidan Güngör, bu süreçte Kürdistan coğrafyasında İslami uyanışın filizlenmesinde önder olmuştur. Müslüman Kürtler üzerindeki korku sisini dağıtan birkaç önemli kişiden biridir. Yetiştirdiği gençler bu uyanış dalgasını Türkiye’nin dört bir yanına ulaştırmış ve İslam’ın sedasının güçlü bir şekilde duyulmasına can suyu olacak katkılarda bulunmuştur. Bu coğrafyanın değerleri, önderleri bilinçli bir şekilde mezarsız bırakılmış ve unutturulmaya çalışılmıştır. Fidan Güngör’de bu kervandaki kutlu yerini alarak mezarsız önderlerimizden biri olmuştur.
6) Peki, Fidan Güngör Türk ve Kürt İslamcı çevrelerince ne kadar bilinmekte ve tanınmaktadır?
Az önce de bahsettiğim gibi; Fidan Güngör’ün çalışmaları ve yetiştirdiği gençlerin farklı yerlerde olması, onun ülke çapında bilinir biri olmasını sağlamıştır. Gerek bölgemizde, gerekse başka yerlerdeki faaliyette olanlar Fidan Güngör ile muhakkak bir şekilde tanışmışlardır. O bazıları gibi yeraltına çekilmemiş, saklanmamıştır. Bölgedeki en tehlikeli dönemde dahi onunla görüşmek isteyen herkes görüşebiliyordu. Dolayısıyla İstanbul’daki İslamî çevreler başta olmak üzere, herkes onu bilmekte ve tanımaktaydı.
7) Devletin tüm kurumlarını Fidan GÜNGÖR olayıyla ilgili üç maymunu oynamaya sevk eden nedenler nelerdir?
Haklı olarak; Fidan GÜNGÖR olayında Ergenekon’un rolü var mıydı? Rolü varsa mahiyeti nedir? Ergenekon ile ilgili her türlü bilgi ve belge açıklanırken Fidan GÜNGÖR olayı neden muammada bırakılıyor? sorularını akla getirmektedir. Devlet bu soruların yanıtını vermediğine göre kirli ilişkilerle bir çeteye ihale etmiştir. Çünkü cinayetin ucu çok hassas noktalara dokunmaktadır ki devlet sırrı gereği bu olayın üzerindeki örtü bir türlü kaldırılamıyor.
8) Fidan Güngör genellikle kaçırılışının yıl dönümlerinde hatırlanıyor. Akıbetinin ortaya çıkarılmasını istemek dışında, onun kendisinden sonrakilere bırakmaya çalıştığı mirası ve Fidan Güngör çizgisini, üzerinde durmaya çalışan çevrelerce; başta sizler olmak üzere hakkıyla Kürdistan’a ve Türkiye’ye ne kadar anlatılabilmektsiniz?
Bu dediğiniz durum Fidan Güngör’ün kaçırılış biçimi ve olayın özellikle sümen altına alınmaya çalışılmasından bağımsız düşünülemez. Ayrıca yakın çevresinin, öğrenci ve gönüldaşlarının birkaç yönden olağanüstü bir saldırı ve baskı altında olması bir fetret dönemi oluşturmuştur. Fidan Güngör’ün başlattığı hareketin çok ağır ve çok yönlü darbeler almasına rağmen hala ayakta olması Fidan Güngör’ ün attığı temelin ve mirasın gücünü göstermektedir. Ak Parti iktidarı ile gelen nisbî rahatlama döneminde bu konuda rehavete kapılmış olduğumuz izlenimi var olabilir, lakin bunu da geçirilen süreçlerin oluşturduğu şartlardan bağımsız düşünmek doğru değildir. Allah’ın izni ile yakın zamanda daha aktif ve eylemsel bir şekilde bu konu gündemleştirilecektir. Bununla ilgili çalışmalarımız devam etmektedir.
9) Fidan Güngör’ün, kendisinden ve etkisinden rahatsız olan Hizbullah’ın İlim kanadınca kaçırılıp infaz edildiğine dair genel bir kanı var. Buradan hareketle “Menzil” ve “İlim” daha önce bir olan bir cemaatin içindeki bölünme sonucu ikiye ayrılmış rakip gruplar mıdır?
Yoksa başından beri ayrı hareketler midir? Eğer ayrı iseler niçin Hizbullah’ın iki ayrı kanadı olarak biliniyor? Bu algının sebebi nedir? Size göre Fidan Güngör’ü kaçıranlar İlim’ciler mi?
Şimdi artık bu bir kanı değil, malumun ilanıdır. Gerek Fidan Güngör’ün kimliğinin Beykoz’ daki villada bulunması, gerek soruşturma süreçleri ve diğere sair veriler ışığında farklı şeyler söylemek mümkün değildir. Bunu devletin doksanlı yıllardaki kirli ilişkilerinden bağımsız düşünmek doğru değildir. Yani bunu ister devlet, isterse devletin sırtını sıvazladığı gruplar yapmış olsun bunda devletin ağır kusurunu görmek gerekir.
Birliktelik konusuna gelince bu konuda Üstad Zeki SAVAŞ’ın Fidan GÜNGÖR’ le ilgili yazdığı yazı dizisinin 16. bölümünde açık bir şekilde bu durumun olmadığı anlatmaktadır. İki yapının tamamen ayrı olduğu, hiçbir zaman birlikteliğinin olmadığı zikredilen grubun yayınlarında dile getirmektedir.
Bu tamamen bir bilgi kirliliğidir. Genelde uydurulmuş istihbarî bilgiler ve medya organları tarafından araştırma yapılmadan kes-kopyala-yapıştır yöntemiyle yapılmış yayınların bıraktığı bir intibadır.
10) İçinden geçtiğimiz şu günlerde “Barış Süreci” adı altında bir çatışmasızlık süreci yaşanmakta. “Demokratik İslam Konferansları” düzenleniyor. ” Kutlu Doğum Haftası” programları ve de “Newroz” programları bünyesinde Kürdistan ve bünyesindeki siyasi iradelerce her çevrenin kendi politik ağırlığını masaya yatırmakta olduğunu görüyoruz. Bir şeyler söylenmeye çalışılıyor. PKK’nin, HÜDAPAR’ın, AKP’nin Kürdistan’a yönelik gerçekleştirdiği siyasi çalışmalara ve söylemlere bakarsak çizgisini tanıdığınız kadarı ile Fidan Güngör bugün aramızda olsaydı, siyasi anlamda size göre nerede olurdu? Bu konuda bir öngörüde bulunabilir misiniz? Mesela “Barış Süreci”nin önemine binaen o da birçok İslamcı grup gibi AKP’yi destekler miydi?
Fidan GÜNGÖR’ ün içinde bulunduğu şartlar ile şimdi gelinen durum arasında büyük bir fark var. Şimdi artık çözüm zemininde bir durum ortaya çıkmış. Tartışmalar çok farklı bir evrede. Dolayısıyla Fidan GÜNGÖR nasıl bakardı sorusu, cevabı mümkün olmayan bir soru diye düşünüyorum. Öze Dönüş’ün durduğu yer, Fidan GÜNGÖR’ ün düşünce geleneğinden bağımsız değildir. Bizden çok farklı bir yerde olmazdı diye düşünüyorum. Fidan GÜNGÖR, kanın durması için yapılabilecek şeylerin yapılması taraftarı olurdu.
Ayrıca ‘Fidan GÜNGÖR yaşasaydı acaba Kürdistan’daki siyasal aktörler ve gruplar bugünkü gibi olur muydu? Güç dengeleri nasıl olurdu?’ sorularını da düşünmek lazım.
11) Fidan Güngör’ün mücadelesini sadece Kürdistan’a bir İslamcılık ikame etmek olarak okumak, sanırım indirgemeci bir yaklaşım olacaktır. Fidan Güngör’ün kendisi ve ondan ilham alarak çizgilerini sürdüren çevreler aynı zamanda Kürdistan’ın parçalanmışlığı sorununa dair de bir şeyler söylemekte midir? Diyorlarsa ne diyorlar?
Bununla ilgili yakın zamanda yayınlanacak kapsamlı bir manifesto çalışması içerisindeyiz. Allah’ın izniyle çok yakın bir zamanda bu gibi konularla alakalı doyurucu bir metin oluşturulacak. Size de göndereceğim sözünü veriyorum.
12) Okuyucularımıza Fidan Güngör’ü, onun düşünsel etkilerinin izini sürerek sormaya çalıştığım sorular dışında söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Bir mağduriyeti dile getirip adalete katkı sunmaya çalışmanızdan dolayı Rabbim ecrinizi artırıp çalışmalarınızı bereketlendirsin, diyorum. Batı’da da Fidan GÜNGÖR’ü unutmayan kardeşlerimizin olduğunu görmek ziyadesi ile mutluluk verdi.
Bize zaman ayırdığınız için Adilmedya.com okuyucuları adına bir kere daha teşekkür ederiz.
Biz teşekkür ederiz.
Adilmedya.com