Sevgili dostlar,
15 Temmuz “Demokrasi ve Milli Birlik Günü”, demokrasiyi ve milli birliği baltalayan demeç ve gösterilerle idrak edildi. Ama iktidar açısından asıl idrak edilmesi gereken gün, yarın; yani 20 Temmuz… Çünkü 20 Temmuz, Erdoğan’ın darbeyi bahane ederek Olağanüstü Hal ilan ettiği, bunu bir rejim değişikliği için sıçrama tahtası yaptığı tarih… O sıçrama sayesinde toplum tam bir kıskaca alındı, parlamenter rejim feshedildi ve bir tek adam rejimi kuruldu.
“Allah’ın lütfu” sayılan 15 Temmuz’un ilk meyvesiydi 20 Temmuz… Türkiye için keder, iktidar için zafer günüydü.
Muhalefetin “milli birlik” adı altında işlevsizleştirildiği, yargının tamamen kontrole alındığı, medyanın susturulduğu bir devrin başlangıç noktasıydı.
Hükümetin 3 yıldır yaptığı kutlamalar dün de sürdü.
Muhalefetin İstanbul zaferinin arkasındaki isimlerden CHP İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu 7 yıl önceki tweetlerinden dolayı 17 yıl hapis talebiyle yargılandı; yarattığı büyük siyasal etkinin bedelini ödeyen Selahattin Demirtaş ile Gezi davasında kanıtsız suçlamalarla yargılanan Osman Kavala yine serbest bırakılmadı. Yargıtay, Zuhal Olcay’a, Erdoğan’a hakaretten verilen 11 aylık cezayı onadı… Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu’na yaptıkları belgeselden ötürü 4 yıl 6’şar aylık ceza verildi.
Bütün bunlar, 20 Temmuz atağıyla vidaları iyice sıkılaştırılan baskı rejiminin zehirli meyveleri… Ancak o vidalar, geçen üç yılda fazla sıkıldığı için atmaya başladı. Dün bunun belirtilerini de gördük:
Ahmet Davutoğlu’nun özeleştirilerinde…
Yargıtay Başsavcısı’nın Cumhuriyet davası için yazdığı tebliğnamede…
Canan Kaftancıoğlu’nu savunmak için Çağlayan’a koşanların enerjisinde…
15 Temmuz’un karanlığında topluma zorla giydirilen 20 Temmuz deli gömleğinin düğmeleri attı üç yılda…
Dördüncü yıldönümünde o gömleği çıkarıp atışımızı kutlama umuduyla…