Üstat’ın, “El Kaide İslamcı bir örgüt değildir, İslam’a karşı kurulmuş bir örgüttür.” teşhisini her zaman akılda tutmak gerekir. Artık El Kaide’yi Amerika mı kurdu yoksa başkası kurdu da Amerika kullanıyor mu, bunun bir önemi yok.
Amerika’nın müdahalesi öncesinde her taşın altından zaten bir çapanoğlu çıkar. Afganistan’da çıktı. Irak’ta uğraştılar; fakat işgali kimyasal silah gerekçesine dayandırdılar.
Her yer terör, her örgüt El Kaide’dir: Afganistan’da Taliban, Suriye’de Nusra, Somali’de Şebab, Nijerya’da Boko Haram…
Boko Haram’ın son marifetini, 200 kız örgenciyi kaçırarak pazarda satma tehdidini, duymayan kalmamıştır. Tam, “Bir yobazlık örneği daha, zaten bu ahmaklardan ne beklenir ki!” diyecektim ki Amerika’nın kızlara sahip çıkması, ardından da İsrail’in olaya dâhil olması imdadıma yetişti. Habere göre İsrail, kızları bulmak için Nijerya’ya yardım edecekmiş. Çok kullanılan sıradan bir taktik; ama her seferinde işe yarıyor: “Önce karıştır, sonra barıştır.”
Bundan sonra neler olacağına gelince, ezberden söyleyeyim: “Nijerya kontrol altına alınacak, Hıristiyan ve Müslüman diye bölünecek, kaynakları yağmalanacak…” Tabi, hesap tutarsa…
Üstat’tan bir altın kural daha: “İnsanın neye inandığı önemli değildir, kime hizmet ettiği önemlidir.”
“Dulların Dehşeti”ni hatırlayın: Çeçen kadınlar Moskova’da bir tiyatroyu basmış, yüzlerce öğrenciyi rehin almıştı. Rusya bayıltıcı gazla operasyon düzenledi ve eylemcileri öldürdü. Çeçen kadınlar Arap tarzı tesettüre bürünmüş ve alınlarına tevhit bandı çekmişlerdi. Ben tam, “Mücahide dediğin işte böyle olur!” diyordum ki, Üstat yorumunu yaptı: “Bu tesettür tarzı Çeçen tarzı değil, İslam dünyasına mesaj vermek istiyorlar.” Yani Üstat bu eylemde, İslamcıları Ruslara karşı harekete geçirmek isteyen bir akıl görüyor.
O dönem Çeçen cihadına Mit’in de katkı verdiği konuşulmuştu. Sapancalı Çerkez gençlerin kaçırdığı Rus gemisine Uğur Dündar’ın helikopterle inmesi ve Beşiktaş’ta, Çeçen mücadelesine dikkat çekmek maksadıyla 5 yıldızlı bir otelin basılması bu cümledendir. Bir NATO ülkesinde bundan doğal ne olabilir ki?
Ancak devir değişti. Ak Parti ile Türkiye “Demokratik İslam Devrimi’ni” gerçekleştirdi; fakat sonuç değişmedi. Davutoğlu hala, Bayan Clinton’la “Çak!” yapıyor (1) ve direniş hattını düşürmek için komşuya mücahit gönderiyor.
Ancak Ukrayna olayına sessiz kaldılar ve bir şeyi unuttular: Mustafa Cemil Kırımoğlu’na destek vermeyi. Kırım Tatarları’nın ezilmesine bu kadar bigâne kalınabilir mi(!)?
Suriye’de ağızları mı yandı yoksa Ruslara karşı savaşacak mücahit mi kalmadı?
—————————————————————