AKP, yeni süreçte üç koldan ilerleyecek: Güvenlik, dini ve siyasi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, 5 Şubat’ta Mardin’de yaptığı konuşmada yeni bir ‘çözüm süreci’nin işaretlerini verdi.
Bu öyle bir çözüm süreci ki, dünyada eşi benzeri görülmemiş.
Bu öyle eşsiz bir çözüm süreci, öyle bir barış getirecek ki adından anlayın: “Terörle Mücadele Eylem Planı.”
Evet eşsiz ve benzersiz.
Neler planlanıyor bu sürece dair, bakalım.
**
“Edinilen tecrübelerle yerel yönetimlerin yetkileri genişletilecek ancak istismar edilmesine izin verilmeyecek. Yatırım yapmak yerine teröre desteğe izin verilmeyecek. Terörü teşvik eden kim olursa olsun kamu hizmetini aksatılmasına izin verilmeyecek. Özel tedbirlerle idari tedbirleri alacağız. Türkiye’yi silahtan arındıracağız.
Yeni bir birliktelik ve kardeşlik dönemini başlatacağız.”
Anladım. Peki.
Ama nasıl olacak bu sayın Başbakan? Kimle?
“Muhatap milletin ta kendisidir. STK, kanaat önderlerinden istişare meclisleri kurulacak. Herkesi muhatap alacağız ama elinde silah olanı muhatap almayacağız. Zulmedenleri muhatap almayacağız.”
Anladım. Peki.
Ama eline silah almış olanın silah alma sebebini ortadan kaldırmadan, eline silah alanla konuşmadan nasıl olacak bu ‘silahlardan arınma’?
Hangi kanaat önderleri, hangi STK’lar işe yarayacak?
İşe yarayacak olanlar vardı ise, niye 2013-2015 arası onlarla konuşmadınız mesela?
**
Gazeteci Zülfikar Doğan birkaç gün önce Al-Monitor’da yayınlanan yazısında AKP’nin bu süreçte ‘Hangi Kürtlerle’ görüşeceğine dair bazı fikirler ortaya attı.
Diyor ki…
AKP, yeni süreçte üç koldan ilerleyecek:
Birinci kol güvenlik ekseni… Bunu korucularla halledecek.
İkinci kol dini eksen… Bunu 2011’de Diyanet İşleri’ne bağladığı ‘melelerle’ yapacak.
Üçüncü kol siyasi eksen… Bunu da Hüda-Par, KDP ve Barzani’ye yakın Sertaç Bucak ve Mesud Tek yönetimindeki Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK) ile işbirliği içinde yürütecek.
Bu ‘adaylara’ şöyle bir bakalım…
PSK 1974’te yasadışı olarak Kerkük’te kurulmuş bir partiydi. Kürt sorununun çözümünde silahlı mücadeleyi reddeden ama federasyonu savunan bir tutum içinde oldu. Kemal Burkay kurucuları arasındadır. Mesud Tek de Burkay gibi partisinin legal siyasete döneceğini açıklamıştı yaklaşık 1 yıl önce.
Hüda-Par? Hizbullah’ın siyasi kolu, Hüda-Par’ı en son 6-7 Ekim olayları sırasında YDG-H’lılarla girdiği kanlı çatışma ile hatırlıyoruz. Özellikle Cize ve çevresinde patlak veren 50 kişinin öldüğü kanlı çatışma…
Diğer aday… Kısaca ona KDP ya da Barzani çizgisi diyelim.
Belli ki AKP bu işi Barzani’nin etki ve dahli ile götürebileceğini düşünüyor. Zaten Barzani’ye yakınlığıyla bilinen Leyla Zana’yla görüşme meselesi de bu düşüncenin bir uzantısıydı.
O görüşme de olmadı ya, neyse.
**
Öyle ya da böyle, AKP’nin bu planı işler mi asıl ona bakmak lazım.
Korucular, meleler, Barzani, Hüda-Par…
Bunların tek bir ortak noktası var: Türkiye’deki Kürt siyasi hareketinin en hafif tabiriyle şüpheyle baktığı, hazzetmediği, rahatsız olduğu yapılardır.
Türkiye’de 6 milyon insanın oy verdiği bir parti olan HDP’yi ‘oyun dışı’ bırakacaksın, işi meleler ve Barzani’yle götüreceksin! Götüremezsin. Götürebileceğini düşünmek irrasyoneldir.
PKK’nin bile tam olarak kontrol edemediği hendek kazan gençleri meleler mi ikna edecek?
Her adımda Hizbullah vahşetini anımsatan Hüda-Par mı Kandil’e ateşkes ilan ettirecek?
Edemeyecek. Etmeyecek.
Barış, savaşanlarla yapılır.
Dünyanın her yerinde böyle olmuştur.
Öyleyse AKP’nin kafasındaki bu plan dünyada eşi benzeri görülmemiş bir ‘çözüm süreci’ni haber veriyor.
Bir de neyi?
Vakit kaybedeceğimizi. Aynı yanlışları tekrar yapacağımızı.