Van’da öğretmen olan Osman Temizkan‘ın Facebook’tan 22 öğrencisi için “Dinli-İmanlı, Dinsiz-İmansız dostlara ve arkadaşlar”ına ironik bir şekilde yaptığı bu içten ve kalplere sevinç bırakan hediyeleşme çağrısını Adilmedya okuyucularımız için paylaşıyoruz:
ÇOCUKLARIM İÇİN!
Tasavvuf aleminin en sevdiğim ve dahi önemsediğim (ki ben önemsiyorsam, demek ki zaten önemli birisidir o!) figürlerinden birisi olan; haşmetli Belh Sultanı iken “Allah’ı bulmak için” cümle varını yoğunu, dününü bu gününü hem de yarınını, tâcını ve tahtını terk edip de dervişliği, divaneliği göğsüne nişan etmeyi tercih etmiş İbrahim bin Ethem’in çok sevdiğim bir anekdotu vardır…
İbrahim bin Ethem bir adama sorar:
“Siz ne yaparsınız..?”
Adam cevap verir:
“Biz, bulursak yeriz, bulmazsak hamd ederiz.”
İbrahim bin Ethem, öfkeyle karışık karşılık verir:
“Desene, bizim Horasan’ın köpekleri gibisiniz..!”
Adam şaşırır, “Nasıl yani?” der.
“Bizim Horasan’ın köpekleri de sizin gibidir; bulabilirlerse yerler, bulamazlarsa hamd ederler…” der, İbrahim bin Ethem.
Adam, “Peki, siz ne yaparsınız?” diye sorar.
“Biz, bulabilmişsek bulamamışa veririz, bulamamışsak hâlimize hamd ederiz” der, İbrahim bin Ethem.
Hani Yunus’un,
“Hor bakma sen toprağa,
Toprakta neler yatur…
Kani bunca evliya,
Yüz bin peygamber yatur…
İğnesin suya atan,
Balıklara getirten,
Tâcın tahtın terk eden
İbrahim Ethem yatur…”
dediği İbrahim Ethem…
“Biz, bulabilmişsek bulamamışa veririz, bulamamışsak hâlimize hamd ederiz” diyen İbrahim bin Ethem…
Müslüman ve hem de dindar dostlarıma, bu güzel insanın duruşu üzerinden, gerekli gazı verdikten sonra; şimdi sıra geldi, benim gibi dinsiz imansız olan arkadaşlarıma…
Dostlarım, Hazreti Karl Marx der ki:
“Benim uzun sakallarım ve cümle naçiz bedenim toprağa gark olduktan tam yüz iki yıl sonra, Osmanlı diyarında (adam nereden bilsin, o öldükten sonra yarım asır bile geçmeden Osmanlı’nın yıkılacağını, yerle yeksan olacağını… neyse) adı, doğacağı diyarın adıyla müsemma bir insan gelecek dünyaya!
Ve onun, birbirinden güzel, birbirinden sevimli, birbirinden vicdanlı ve dahi yoksul ve köylü çocukları, talebeleri olacak…
Aranızda her kim ki o çocuklara -bilhassa karne zamanları- hediyeler yollar, mutlu eder onları; biliniz ki öte tarafta bana, Hegel‘e, Lenin‘e, Che‘ye ve hatta Mazdek‘e komşu olacaktır onlar…”
(İnanmıyorsanız açın bakın Das Kapital’e!)
Evet, dinsiz imansız dostlarım için gerekli olan gazı da şa’aptıktan sonra, gelelim konumuza…
Eyy güzel arkadaşlarım, güzel dostlarım,
Biliyorsunuz, Van’ın Edremit ilçesinin Andaç köyünün ilkokulunda muallimim ben.
İlkokul birinci sınıf talebesi yirmi dört güzel, yoksul, köylü çocuğun öğretmeniyim.
Çocuklarım, önümüzdeki hafta cuma günü (13 Haziran) karne alacaklar.
Ve ben onlara, dönemin ortasındayken bir söz vermiştim; “Sınıf birincisi olana güzel bir bisiklet alacağım, söz!” diye.
Gelin görün ki birincimiz iki tane.
İki öğrencim var ki; ikisi de birbirinden başarılı, zehir gibiler sıpalar.
Yani birinciliği paylaşıyorlar.
Sözümüz de söz tabii…
Dolayısıyla bir değil, iki bisiklet alacağım ben.
Ve ama diyorum ki; ben bu iki öğrencime bisiklet alıp da diğer çocuklarıma hiçbir hediye vermezsem, harbi harbi eşeklik yapmış olurum, çok ayıp olur!
Diğer yirmi iki çocuğuma da birer güzel hediye almaya kalkışsam, -Allah’ın bildiğini siz kullardan saklayacak değilim ya- bu ayki, hesapta olmayan bazı harcamalarımızdan mütevellit, ortaya çıkacak olan maliyeti kaldıramayacak durumdayız…
İmdiiiiiiiiiii…
Diyorum ki:
Biliyorum, yüzlerceniz, hatta hepiniz de güzelsiniz de…
Aranızdaki ilk yirmi iki (22) güzel insan,
“Tamam la Osman, biz bir el atar, hallederiz inşallah… Kurtarırız seni bu telaştan… Biz de diğer yirmi iki (10 erkek, 12 kız) güzel çocuğuna, gönlümüzden kopan birer hediye yollarız, onlar da sevinir, mutlu olurlar karne günü…” dese; valla ne çok severim ben sizi, ne çok, ne çok severim var ya…
Çoktan da çok..!
Evet, ne diyorsunuz?
Var mısınız yirmi iki güzel, yoksul, köylü çocuğu mutlu etmeye?
Mühim not:
Nakit para göndermek isteyen olursa, “Biz parasını gönderelim de sen al” diyen olursa yani, şimdiden söyleyeyim; “nakit para” asla ama asla kabul etmiyorum, hiç teklif bile etmeyin lütfen…
İnternet üzerinden, yedi yaşındaki çocuklar için uygun olabilecek bir hediyeyi seçip, benim adrese yollarsanız süper olur mesela…
“Bir çocuğun hediyesi benden!” diyenlerin, yorum kısmına “Bir kız çocuğun hediyesini ben alacağım” ya da “Bir erkek çocuğun hediyesini ben alacağım” yazmaları kâfidir.
Zira 10 erkek, 12 kız çocuk için hediye alınacağından; kimin, kim için (kız mı, erkek mi?) alacağını bilelim ki karışıklık olmasın.
Ricam burada son bulurken, cümlenizi selamlar, saygı ve hürmetlerimi sunarım…
Güzel haberlerinizi bekliyorum.
(Arkadaşınız Osman)
Not: Öğretmen Osman Temizkan’ın bu çağrısı üzerine kısa bir sürede tüm öğrencilerinin hediyeleri, gönüllüler tarafından üstlenilmiştir.
Adilmedya.com