”Mevcut partileri aşan yeni bir toplumsal hareket oluşmadığı sürece devletin temel kodları değişmemektedir. Farklılıklarımıza saygı gösteren ve özgürlüklerimizi garanti altına alan bir devlet ve siyaset halklarımızın bütün korkularını aşmasını sağlayacaktır.”
Bilindiği üzere, son zamanlarda gündemde en çok yer alan konulardan biri, Türkiye’nin nereye gittiği, geleceğinin ne olacağı sorusudur. Özellikle Anayasa değişikliği ve 24 Haziran seçimlerden sonra, halkın belli bir kitlesi, yönetimin artık tek adamın elinde toplandığını düşünmekte, bu düşüncenin etkisiyle özgürlüklerin kısıtlanacağından endişe duymaktadır. Bu kapsamda, Türkiye’nin geleceğine ilişkin endişeler artmaktadır. En çok da “Türkiye, Azerbaycan, Türkmenistan, Libya, Irak, Suriye, Arap Emirlikleri ve İran gibi dini baskıların, bölünmelerin, iç savaşların olduğu, otoriter tek adam ülkesi mi oldu/oluyor” endişesidir.
Bu konuyla ilgili farklı bakış açıları bulunmaktadır. Bu nedenle adilmedya.com olarak çok sayıda yazar, akademisyen, kanaat sahibi kişi ve yazarla “Yeni Türkiye Soruşturması” yaptık. Görüşlerini bizlerle paylaşan yazarlarımıza teşekkür ediyoruz.
Soruşturmada bugün Doğan Özkan’ın görüşleri:
1-) Türkiye nereye gidiyor?
Türkiye, Osmanlı imparatorluğunun çöküş ve dağılma sürecinden kurtulmak için bulduğu klasik bir imparatorluk taktiği olan halkını kimliklerine göre bölerek ve aralarında nefret oluşmasını sağlayarak merkezi hükümetin en güçlü olarak kalmasını sağlama taktiğini hayata geçirdiği 1850’ den beri birleşik bir halk olmadı. Osmanlı imparatorluğunda halklar dinlerine göre ayrılmıştı. Türkiye cumhuriyetinin kurulması ile çıkarılan tekke ve zaviyelerin kapatılması kanunu ile (30 Kasım 1925) Cem evleri ve Bektaşi ocaklarının kapatılması sonucunda ayrımlar biçim değiştirse de derinleşerek sürmüştür. Şeyh Sait isyanı ve İzmir/Menemen’de yüzbaşı Kubilay’ın öldürülmesi olaylarında Sünnilere karşı katliamlar gerçekleştiren devlet, Dersim’de alevi halkını klor gazı ile katletmiştir. Bu katliamlar ile halkı korkudan sesini çıkaramaz hale getiren devlet baş kaldıran insanları ise Ermeni soykırımı/gözaltında kayıplar ve 5 numaralı cezaevinde yaşandığı gibi ağır işkenceler ile öldürme yolunu devam ettirmektedir. Bu düzen halk bir araya gelene kadar devam edecektir. Mevcut partiler de kimlik partileridir ve halkı birleştirmeyi amaçlamamaktadır. Dolayısıyla mevcut partileri aşan yeni bir toplumsal hareket oluşmadığı sürece devletin temel kodları değişmemektedir.
2-) Irak, Suriye gibi Türkiye’de de bir bölünme yaşanabilir mi?
Türkiye’nin topraklarının bölünebileceği korkusu ile ülkede var olan/varlığını sürdürmeye çalışan toplulukların/ halkların hiçbir talebi karşılanmamıştır ve şimdi de karşılanmıyor. Irak ve Suriye ve Libya ile Türkiye arasındaki fark halkların bir arada yaşama kültürüne ve isteğine sahip olmalarıdır. Farklılıklarımıza saygı gösteren ve özgürlüklerimizi garanti altına alan bir devlet ve siyaset halklarımızın bütün korkularını aşmasını sağlayacaktır.
3-) Bir zamanların başörtüsü mağdurlarının mağduriyeti giderildi, fakat aynı kaygıyı şimdi başörtüsü takmayan vatandaşlar mı taşıyor? Türkiye de başörtüsü zorunluluğu gelir mi? Siyaset, kadın bedeni üzerinden mi devam edecek?
Türkiye’yi bölmek isteyen dış güçler olduğu ve eğer devlet engel olmazsa bir grup ötekinin hayatlarımızı yıkmak için pusuda beklediği yalanları, halkı kendisinden farklı olandan korkmaya alıştırmıştır. Bu korkuların sonucunda ortaya nefret ve saldırganlık çıkmaktadır. Kişiler ve gruplar bu yapay korkuları yendiği ölçüde halk birleşebilir. Bunun örneği şu anda Irak’ta yaşanan halk ayaklanmalarıdır. Irak halkı aynı Türkiye’de olduğu gibi gruplara ayrılmış ve yönetim bu bölünmeden yararlanan partilerce bölüşülmüştü. Fakat şu anda yaşanan gösterilerde Irak halkı yolsuzluk kim yaparsa yapsın fark etmez diyerek yoksulluk ve yoksulluğun sebebi olan yolsuzluklara karşı birleşti. Türkiye halkları da kapatıldıkları hücrelerden çıkarak birleşirse mevcut haksız düzeni değiştirebilir.
4-) Cumhurbaşkanlığından sonra sırada halifelik mi var?
Halifelik kurumunun ortadan kaldırılmasından önce bile halifeliği tanıyan kalmamıştı. Şimdi de halifeliğin ilanı tamamen saçma bir girişim olur. Türkiye devleti tek adam devletine dönüştürülmeye çalışılsa da bu faydasız bir çabadır.
Ayşe Yıldız/adilmedya.com