Bu başlığı okuyanların, ‘’Yahu devrimcilikten gericilik olur mu? Devrimcilik, ilericiliktir’’ şeklindeki sözlerini duyar gibiyim. Salt olarak bakıldığında, devrimci bir anlayışın, gericilik ile bağdaştırılması abesle iştigal olur. Burada kullandığım gericilik kavramı, Türkiye Devrimci Hareketinin, yenilenme yolundaki zihinsel barikatları ve içinde yaşadığı toplumun sosyolojik dinamikleri karşısında aldığı reddedici tutum etrafında şekillenmektedir. Bugün Türkiye Devrimci Hareketi’nde yaygın olarak gözlemlenen eğilim, devrimciliğin önünü açacak bir yenilenmeye doğru yol almak değil, mevcut durumun somut gerçeklerine dokunmanın, onları dönüştürmenin gerisinde kalan, ithal ideolojik çerçevelere sıkı sıkıya sarılan, anakronik karakterli bir “inat” ve ‘’gericilik’’ devrimciliği eğilimidir. Bu eğilim, bu topraklarda yaşayan halkların, sosyolojik dinamiklerini göz ardı etmiş, ithal ideolojilerin ortaya çıktığı toplumların, sosyolojik dinamiklerini bu topraklara angaje etmeye çalışarak, büyük bir sosyolojik yanılgıya düşmüştür. Bu yazımda, devrimci hareketin din olgusu karşısında düştüğü sosyolojik yanılgı ve bu olgu karşısındaki reddedici tutumunu inceleyeceğim.
Bir dinler ve mitolojiler beşiği olan Mezopotamya’da yaşayan halkların dini inançları, sosyal ve siyasi hayatlarının önemli bir bölümünü şekillendirmekteydi. Din olgusu, bu coğrafyada yaşayan halkların, yaşam pratiklerinde sürekli somut bir yer edindi. Tarihten günümüze dek, bu coğrafyada yaşayan halklar, her zaman bir veya birden fazla tanrıya sahip dinlere inandılar. Dini ritüeller ve kurallar toplumsal düzeyde her zaman güçlü ve prestijliydi. Din bu coğrafyada, hiçbir zaman Avrupa’daki gibi marjinal bir hale gelmedi. Dolayısıyla bu coğrafyada, hiçbir zaman modernleşme sürecinin bir sonucu olarak sekülerizm doğmadı. İşte tam bu noktada, Türkiye Devrimci Hareketi büyük bir yanılgıya düşmektedir. Marksizm’in, Avrupa’da doğduğu seküler kültür ve ortaya çıktığı toplumun sosyolojisi göz ardı edilerek, din olgusu karşısındaki tutumu, birebir alınarak bu topraklara uyarlanmaya çalışılmaktadır. Türkiye Devrimci Hareketi, din olgusunu felsefi düzlemde bir bütün olarak kategorileştirmekte ve konjonktürel olarak ortaya çıkan farklı felsefi ve politik iç ayrımları gözetmeksizin ‘’gerici’’ ve ‘’afyon’’ olarak addetmektedir. Türkiye Devrimci Hareketi, din olgusu karşısında, ya aydınlanmacı ideolojinin ve bu ideolojinin Türkiye’de vücut bulduğu şekliyle Kemalizm’in din karşısındaki pozitivist tutumuna eklenilmekte ya da postmodernist ideolojinin ezen-ezilen, sömüren-sömürülen ayrımlarını göz ardı eden cemaatçi ve liberal tutumuna angaje olmaktadır.
Türkiye Devrimci Hareketinin, dine karşı politik tutum oluştururken üreteceği her türlü ideolojist yaklaşım, kaçınılmaz olarak söz konusu özneyle ezilenler ve sömürülenler arasında bir açı oluşturmak olmalıdır. Devrimciler, Irak’taki işgalci Amerikan askerinin Irak’ta bulunurken kendisine ideolojik dayanak haline getirdiği dini inanç ile Amerikan işgaline karşı yürütülen direnişin kendisine ideolojik dayanak yaptığı dini inanç arasında net bir ayrım yapmak durumundadır. Esnaf ayaklanmasında esnafların düzen güçlerine saldırırken dile getirdikleri ‘’Allahu Ekber’’ sloganının politik anlamıyla, ayaklanmayı bastırmak amacıyla saf tutan devlet güçlerinin harekete geçerken savurdukları ‘’Allahu Ekber’’ sloganının politik anlamı arasındaki farkı görmekten bahsediyorum. Benzeri bir ayrımı, Filistin halkına zulüm eden İsrail askerinin Museviliği ile herhangi bir coğrafyada egemen dini inanç sistemi tarafından üretilen veya göz yumulan anti-semitik politikalara maruz kalan Yahudilerin Museviliği arasında da yapabiliriz. Aynı şekilde, sömürüye ve adaletsizliği dayanan bir kapitalizmle ekonomik çıkarları gereği bütünleşen ve halklara zulüm ve ölüm getiren emperyalist saldırganlığa yine ekonomik çıkarları gereği ses çıkarmayan bir Müslümanla, Necef’te işgale karşı savaşan bir Müslüman veya Batı Şeria’daki Siyonist zulme direnen bir Müslüman arasında fark vardır. Benzeri bir ayrımı Muaviye ve Yezid’in ‘’Müslümanlığı’’ ile Hz. Ali’nin ve Hz. Hüseyin’in Müslümanlığı arasında da yapabiliriz.
Bugün içinde yaşadığımız coğrafyada ‘’Devrim’’, ‘’Komünizm’’ ve ‘’Sosyalizm’’ gibi kavramlar, sınıf mücadelesinden ziyade, hala çoğunluk tarafından ‘’Allahsızlık’’, ‘’Dinsizlik’’ ve ‘’Kitapsızlık’’ olarak algılanmaktadır. Bu algının oluşmasında, yanlış Marksizm ve Leninizm okumalarının da azımsanmayacak kadar rolü vardır. (Bkz. ”Karl Marx, Engels, Lenin ve Din”-Emre Ergül / Adil Medya). Türkiye’de en yaygın inanç sistemi olan, İslam’ın tarihine baktığımızda, devletçi ve düzen içi bir geleneğe başkaldıran, ezilenlerin yeryüzündeki önderliğini savunan anti-emperyalist ve anti-siyonist karakterli, ezilenlerin dinamiğine yaslanan gücünü İslam teolojisinden alan birçok direniş ve devrim vardır. Buna rağmen, İslam’ın içindeki farklı felsefi ve politik eğilimlerin bulunduğu ve filizlenmekte olduğunu göremeyip, yaşadığımız coğrafyanın toplumsal dinamiklerini ve içinde bulunduğumuz konjonktürün, anlamlar dünyasını esas almayan, yaratıcı yenilenme pratiğini gösterememek, dünyaya aydınlanmacı ideolojinin ve anakronik karakterli ‘’gerici’’ ve ‘’inat’’ devrimciliği anlayışının gözlükleri dışında bakamamanın ortaya çıkardığı göz bozukluğuyla açıklanabilir. Türkiye Devrimci Hareketinin, din olgusu karşısında, ister ilerlemeci-aydınlanmacı, isterse postmodernist olsun her türlü burjuva ideolojisinden bağışık kılınması için, bir teorik yenilenmeye ihtiyaç olduğu, bu kavrayıştan yola çıkarak mevcut konjonktürle uyumlu yeni bir ideolojik ve politik çerçevenin üretilmesinin aşikar olduğu, bunu yaparken de bu toprakların devrimci dinamiklerinin buna uygun bir referans noktası teşkil ettiğini anlamak gereklidir. Nasıl ki, Lenin, Komünist Manifesto’da çizilen ideolojik-politik çerçeveyi aşmak suretiyle Ekim Devrimi’ne giden yola yönelik bir üretim içine girmişse, bugün de Türkiye’nin devrimi için, halkların sosyolojik ve tarihsel devrimci dinamiklerini eksen alan, ‘’gericiliğin’’ içindeki devrimci özü yakalayabilen, yaratıcı yenilenmeye açık bir üretim içine girilmesi gerekmektedir. Devamı gelecek… (Devrimci Gericilik -2, Devrimci Gericilik -3 başlıklı yazılar için tıklayınız. )
Emre Ergül
E-Mail: [email protected]
Kaynakça:
Bedreddini Hareket Politik Bildirgesi, 2005, İstanbul.