Yıllar önce bir Alman, kendi modellerini şöyle açıklamıştı: “Kalkınmak için bir nesli feda etmeniz gerekir.”
Türkiye kalkınmanın her türlü bedelini göze almıştır. Hızlı kalkınmanın, düşük maliyet ve fazla üretim sayesinde mümkün olduğu düşünülmüştür. Doğal olarak bu yüksek risk demektir. Gerçekten de 19. yy. sonlarında vahşi kapitalist model, uzun süreli çalışma (Önce 16, sonra 12 saat) ve patates tüketerek gerçekleşmiştir.
Batı bu dönemi meslek hastalıkları ve iş kazalarıyla geçirmiştir. Nitekim Erdoğan’ın o yıllara ait örnekleri bunu doğrulamaktadır.
Erdoğan, “İhmal varsa hesabı sorulur.” doğru yolu dururken, ölümlerin iktidarı aleyhine kullanılacağı fobisinden dolayı, yatıştırıcı olacağı hesabıyla, önce işin doğasından ve kaderden bahsetmiş, tutmayınca da medyasıyla beraber hesap sorma maduna yönelmiştir.
Türkiye gelişmiş ülkeler arasına katılmayı bir devlet kararı olarak benimsemiştir. Türkiye, İLO sözleşmesinin madencilikle ilgili maddelerini imzalamamış, madencilikte “Yaşam odası” zorunluluğu getirmeyen Pakistan ve Afganistan kategorisinde yer almıştır.
Unutmamak gerekir ki en gelişmiş ülkeler, gezegenimizi en çok kirleten ülkelerdir. ABD, Kyoto Protokolü’nü onaylamamıştır ve okyanuslara yılda beş yüz milyon ton atık boşaltmayı sürdürmektedir. Bu miktar, diğer ülkelerin toplamına eşittir.
Fabrikalar bölgesinde bir dönem belediye başkanlığı yapan arkadaşımız şöyle bir değerlendirme yapmıştı: “Fabrikalara ceza yazamıyoruz, Ankara sonuna kadar arkalarında.”
Türkiye’nin kalkınmayı bir savaş olarak gördüğü anlaşılıyor. Savaşta ölenler şehitse, kalkınma savaşında ölenler doğal olarak “sivil şehit” sayılacaktır. Nitekim bunun yasası için harekete geçilmiştir.
Çin, Halk Cumhuriyeti’dir; ama onlar da vahşi bir modeli, bir nesli feda etmeyi benimsemişlerdir. Sosyal hayatı olmayan ve tavşan kulübelerinde kalan gençler, yıllarca düşük ücret ve fazla mesai ile ülkelerinin hızla büyümesini sağlamışlardır.
Yığınların hakkı söz konusu olduğunda, Türkiye’de bir zamanların moda bahanesi şuydu: “Türkiye dar boğazdan geçiyor.”
Tarihin her dönemi böyledir, halk için fedakârlık bitmez(!)
Ne olmuş yani, Ölmüşse işçiler ölmüş!
Olabilir!
Bir değil bin nesil feda olsun, yeter ki piramitler tamamlansın(!)