Berfin Keskin Adana Karataş’ta çadırlarda yaşayan tarım işçileriyle görüştü.
Berfin KESKİN
Adana
ADANA’nın Karataş ilçesine bağlı eski Tuzla beldesinde yol kenarları, iç kesimlerde köylerin çeperleri ve kanal kenarları yaz mevsimi gelince çadırlarla dolmaya başlar. Yol boyunca görebileceğiniz bu çadırlar binlerce tarım işçisini barındırıyor. İçleri binlerce dert ve hikaye dolu olan bu çadırlar şehir merkezine yaklaşık 50 kilometre.
45 dakikada aşılan bu mesafe yaşam standardı bakımından 100 yıllık bir mesafe gibi…
Bu çadırlarda daha çok kadınlar ve çocuklar vakit geçiriyor. Yazın toz toprağın, kışın çamurun hüküm sürdüğü bu çadırların birçoğu kış gelince ekmek kazanmak için başka şehirlere gidilmek üzere sökülüyor. Bazıları Karagöçer’de olduğu gibi sabit. Yaklaşık 20 yıldır buralarda kurulu olan bu çadırlarda asker baskısı ile kendi topraklarını bırakmak zorunda kalan Şırnaklı Kürt aileler var.
İNSANİ KOŞULLARDA BİR YAŞAM İSTİYORUZ
Sabahın ilk saatleri ile köye vardığımızda karşılaştığımız manzara hayvan ahırlarını temizleyen, ekmek pişiren, avlu süpüren kadınlar. Diğer tarafta ise uyuyan erkekler! Buradaki çadırlar diğerlerinden farklı. Kalıcı oldukları için etrafı sazlarla örülmüş, daha sağlam duruyorlar. Kadınlar, daha çok vakit geçirdiği bu çadırların içini beton evler gibi odalara bölmüş.
Çocuklar ya evin içinde televizyon seyrediyor ya da dışarıda oynuyor. 20 yıldır burada olmak bazı kazanımlar sağlamış. Küçük çocuklar anaokuluna gidiyor. Anaokulu için SODES’e ait kliması olan küçük bir karavan kullanılıyor. Burada çocuklar okula da gidebiliyor. Konuştuğumuz kadınlar arasında çocukluğunu burada geçiren, sonra evlenen ve yine çadırlar arasında çocuk yetiştiren kadınlar var. Çocukluklarını yaşamamışlar. Yaşadıkları sıkıntıları çocukları yaşamasın diye okula verdiklerini anlatıyorlar. “Çocuk olduğumuzu hiç bilmedik. Çocuktuk geldik; çocuk sahibi olduk, hâlâ buradayız” diyen kadınlar ya köylerine geri dönmeyi ya da daha insani koşullarda yaşamayı istiyor.
CİZRE’DEN KAÇIP GELEN VAR
Cizre’deki katliamdan kaçarak gelmiş olan kadınlar var. Onların çadırları daha küçük. Çadırda küçük tüp üzerinde yemek yapmanın çok zor olduğunu, belirli bir düzene sahip olamadıklarını ve dolayısıyla yeterli temizliğin olmadığını söylüyorlar. Sağlık sıkıntıları olduğunda şehir merkezine gitmek zorunda kaldıklarını ve imkanları olmadığı için bu durumun onlar için çok güç olduğunu dile getiriyorlar. Gebe kaldıklarında ise bu durum iki kat daha zorlaşıyor. Başkasının topraklarında köle gibi yaşamak değil, kendi memleketlerinde, kendi topraklarında yaşamak istediklerini söylüyorlar.