Çocuğun huzur içinde, sevdiği kişiye kaygısız olarak bağlanmasına aidiyet duygusu denir. Bağlanma aidiyet duygusunun en temel özelliğidir. Eğer çocuk bağlandığı kişiye karşı kendini özgürce ifade edebiliyor ve ifade ederken kaybetme korkusu duymuyorsa buna sağlıklı aidiyet denir. Annenin veya babanın baskın olma özelliğinden dolayı çocuk kendini ifade edemiyorsa, bir korkmuşluk içerisinde duygu ve düşüncelerini söyleyemiyorsa, annesinin ya da babasının kızacağını düşünüyor ise buna patalojik aidiyet denir. Örneğin çocuk annesine bir şey sordu, anne yorgun veya canı başka bir şeye sıkkın ve sinirli bir şekilde cevap veriyorsa buradaki bağlanma patolojik olarak gelişecektir.
Aidiyet duygusunu oluşturabilmek için bu üç noktaya dikkat etmeliyiz
Çocuk kendini özgürce, korkmadan ifade edebiliyor mu?
Ebeveyn, çocuğu sinirlenmeden sabırlı bir şekilde dinleyebiliyor mu?
Aile, çocuğu yönlendirerek rehberlik yapabiliyor mu?
SAĞLIKLI BİR AİDİYET DUYGUSU İÇİN NELER YAPMALIYIZ?
Baba ve annenin en önem göstereceği noktalardan birisi de fiziksel birlikteliği korumak olmalıdır. Çocuk fiziksel birliktelik olan ortamdan keyif almalıdır. Keyif almaktan anlaşılması gereken şey; çocuğun duygusal doyuma ulaşması demektir.
Çocukla beraber ödev yapmak yada onun hoşlanmayacağı şeyler yapmak aidiyet duygusunu geliştirmez. Zorlama ile olmaması gerekir. Annenin mutfakta tek başına bir şeyler ile uğraşması, babanın televizyon karşısında olması, çocuğun tek başına odasında oyun oynuyor olması sağlıklı bir aidiyet duygusu için yeterli değildir.
Aile üyelerinin gün içerisinde en az iki saat beraber vakit geçirmesi gerekir. Çünkü birisinin yanında olduğumuz sürece ona duygusal yakınlık duyarız ve aidiyetimiz o kişiye karşı gelişir. Çocuklarınızdan duyduğunuz ‘’ O da öyle yapıyor ama, ben de yapacağım.’’ cümlesi çocuğun size değil başkasına karşı duyduğu aidiyet duygusunu gösterir. Bu da çocuğunuzun en az iki saat boyunca başkası ile vakit geçirdiğini, başkasını model aldığını gösterir.
Peki aidiyet duygusu ne zaman başlar?
Aidiyet duygusunun temelleri 4 yaşa kadar atılır. Asıl başlangıç noktası 6 yaştır. 4 yaşa kadar annesi ile güvenli bağlanmış çocuk zemini kurmuştur. Eğer bu dönemde bu temeller sağlam değilse 4 ve 6 yaş onarım dönemidir. 6 yaştan sonra çocuk artık sadece aile ile değil çevre ile de aidiyetduygusu geliştirmeye başlar ve 14 yaşa kadar devam eder. Böylece sosyal çevre ile uyumu, evren ile uyumu da gelişmiş olur.
Sosyal çevre uyumunda anne ya da baba da devreye girmelidir. Mesela bir kursa yazdırdınız, baba çocukla beraber kursa gidiyor mu? Onu izliyor, takip ediyor ve başarılarını görüyor mu?
Çocuk dışarıda babası ile top oynamalı, alışverişe gitmeli ve baba da ortamdan keyif aldığını çocuğa hissettirmelidir. 6-14 yaş arasında sosyal etkinlikler aile birlikte paylaşılmalıdır.
Birlikteliğin olması gereken bir diğer nokta işe duygusal bağdır.
Çocukla duygularınızı paylaşmaktan, onun duygularını dinlemekten kaçmayın. Çocuk benim duygumu anlamaz demeyin. Duyguların olmadığı yerde aidiyet duygusu kurulamaz.
Çocukla birlikte çocuk olun. Duygularınızı mimiklerinizi ona göre ayarlayın. Donmuş bir surat ifadesi ile iletişim kurmayın. Onu anladığınızı söyleyin, onun heyecanını paylaşın. Çocuğunuza kendi yaşamınızdan örnekler sunun. Yaşadığınız hayatı, okul ortamını, çocukluk anılarınızı hikaye şeklinde anlatın. Kendi iç dünyasında karşılaştırma yapsın ve geleceği ile bağlantı kursun. Çevrenize gösterdiğiniz samimiyeti, bir saatlik ilgiyi çocuğunuza da gösterin.
Aile bütünlüğünü kurmak için duygusal aidiyet olmazsa olmazdır.
Sahip olduğunuz her şeyi çocuğunuza vermeden önce duygusal bağınızı, zamanınızı ona verin. Aile bütünlüğünü oluşturmak, işinizin, arkadaşlarınızın önüne geçmelidir. Çocuğunuza ayırdığınız yarım saatlik zaman, onun bütün geleceği kurtaracaktır.
UZM. ÇOCUK VE ERGEN PSİKOLOĞU SERPİL İLHAN