Bugün, 1915 Ermeni soykırımının 100. yılı. Tam yüz yıl önce Osmanlı imparatorluğu’nun üç faşisti Enver, Talat ve Cemal’in emri ve iştirakı ile Ermeni halkı soykırımdan geçirildi. Bir halk Anadolu ve Mezopotamya’dan sökülüp atıldı...
1923’te Osmanlı İmparatorluğu’nun reddi üzerinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti devleti impratorluğun son dönem ideolojisi olan İttihat ve Terakki’nin Türkçülük mirasına sahip çıktı.
1915’te başlayan kırım Türkiye Cumhuriyeti ile sürdürüldü; varlık vergisi, Trakya pogromu, 6-7 Eylül, 1964 tehciri, Hrant Dink ve Sevag Balıkçı’nın katledilmesi… Bunlar soykırımın sürdüğünün kanıtlarıdır.
Cumhuriyet tarihi boyunca devlet yönetimi soykırımın yapıldığını inkar etti. “Soykırım var” diyenlere devlet tavır aldı; kimisi ya öldürüldü ya da hapse atıldı.
Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun hükümetleri soykırımı hep inkar ettiler, çünkü katletmeye ve gasp etmeye devam ediyorlardı.
Ermeni Soykırımı ve bunun üzerinden oluşturulan tekçilik Türkiye toplumunu zehirledi. Bu zehir nedeniyle hala ırkçılık ve din fanatizmi yaygın. Bu zehir nedeniyle toplum ve devlet demokratikleşemiyor. Bu zehir nedeniyle çocuklardan katil yaratan zifiri bir karanlık var. Çünkü devletin hakimleri ve toplumun egemenleri bu karanlıkta gizleniyor ve besleniyorlar.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş 1915 için “Tereddütsüz soykırım” dedi. Hiç bükmeden, kıvırmadan, katile “katil”, kurbana “kurban” demiş oldu.
Demirtaş, bu zifiri karanlığa bir mum ışığı tutmuş oldu.
İki rakip, iki düşman gibi duran CHP ve AKP soykırım diyen dünyaya ve Ermeni halkına karşı birleştiler, el ele tutuştular. MHP ise AKP’nin safında zaten… İş Kürtlerin haklarına geldiğinde de aynı kulvarda koşmaya başlıyorlar. İş Asuri, Êzîdî, Süryani, Çerkez haklarına geldiğinde de aynı arabaya koşulmuş üç atlı gibi koşuyorlar.
Bu neden böyle?
Çünkü AKP, MHP ve CHP’nin ırkçı bir şartlanmışlığı var. Bu ırkçı tutum ısrarla sürdürülüyor. Sürdürülüyor çünkü Türkiye Cumhuriyeti devleti katliamla, gaspla kuruldu ve kurumlaştı.
Cumhuriyet ile zenginleşenler el konulan Ermeni ve Rumlara ait zanaatları, altın ve malları sayesinde zenginleştiler.
Soykırımı artık inkar edemediklerinden ve uluslararası baskı nedeniyle hükümet ve benzeşeni muhalefet (CHP, MHP), önce arşivleri ayıkladılar sonra da kalkıp “İşte işi tarihçilere bırakalım” ayaklarına yatıyorlar.
Osmanlı İmparatorluğu’nun devamı olarak Cumhuriyet Türkiye’sinde tarihi boyunca Hıristiyan azınlıklarına dönük yerinden söküp atma, mal ve mülklerine el koyma ve aşağılama hep var oldu.
Adil ve demokrat olmanın ölçütü Ermeni Soykırımı’na karşı alınacak tavırdır.
HDP’yi, AKP, CHP ve MHP’den ayıran sahip çıktığı direniş ve özgürlük geleneği ile seçim beyannamesinin içerdiği demokratik ve özgürlükçü öz kadar Selahattin Demirtaş’ın tereddüte yer vermeyecek kadar net bir şekilde “Soykırımı tanıyoruz” demiş olmasıdır.
Bu yakın siyasi tarihimizin en cesur adımlarındandır.
Partiler arasındaki en ciddi ayrışmayı Ermeni Soykırımı’nın 100. yılında sürdürülen tartışma ve açıklamalarda görüyoruz.
HDP ile devlet partileri olan CHP, MHP ve AKP kalın çizgilerle ayrışmış oldular.
İktidardaki AKP “Ermeni Soykırımı yoktur diyemeyiz” diyen Başbakanlık Başdanışmanı Etyen Mahçupyan’ı emekliye ayırırken HDP 7 Haziran’da Kürt, Arap, Asuri, Çerkez halklarının temsilcileriyle birlikte Ermeni halkının temsilcilerini de meclise taşımak istiyor.
Soykırımın 100. yılında hem soykırıma hem de soykırımcılara en büyük yanıt 7 Haziran 2015 seçimlerinde verilebilir.
Soykırımla amaç; tek millet, tek din ve tek dil yaratmaktı.
İttihat ve Terakki’nin üç atlısı bunu amaçladılar.
Eğer HDP 7 Haziran’da barajı aşıp meclise girerse bu tekçilik kırılacaktır. Eğer tekçilik kırılırsa soykırımcılar ve zihniyetleri yenilmiş olacaktır.
Türkiye’nin 7 Haziran 2015 seçimlerinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) ile birlikte bu tekçi kurumlaşma ve zihniyetini aşma şansı var.
Bir mum yanarsa zifiri karanlık dağılabilir!