Sevgili dostlar,
Erdoğan Sırbistan dönüşü, uçağındaki kâtiplere demiş ki:
“Millet ittifakının zayıflaması, parçalanması çok çok önemli…”
Önemli gerçekten…
Bence savaş kararının ilk hedefi buydu; Mesele, Suriye cephesinden çok, muhalefet cephesinin dağılmasıydı; CHP’nin “içi yana yana”, oyunu göre göre tezkereye onay vermesiyle Erdoğan, ilk dakikadan ilk hedefini gerçekleştirmiş oldu.
Böylece Meclis’teki üç parti, -hatta henüz kurulmamış olan Davutoğlu’nun partisi de dâhil- savaş kararında AKP’nin etrafında birleşiverdi. AKP içi muhalifler de aniden sesini kesti. HDP, ana muhalefet haline geldi. Erdoğan, ikinci hamlesini de o zaman yaptı: Hemen, savaşa karşı çıkan açıklamaları nedeniyle HDP eş başkanları Pervin Buldan ve Sezai Temelli hakkında terör propagandasından soruşturma başlatıldı. Böylece muhalefetsiz siyaset yolunda önemli bir adım atılmış oldu.
Aynı gece, BirGün Gazetesi’nin internet sorumlusu Hakan Demir’in evi basıldı; Demir, gazetenin sosyal medya paylaşımları gerekçesiyle gözaltına alındı. Tıpkı Meclis gibi, medyada da çok cılız bir muhalefet kalmıştı; iktidar onu da kuşattı.
Ertesi gün, operasyona ilişkin sosyal medya paylaşımları nedeniyle 78 kişi hakkında işlem başlatıldı. Medyadan sonra sosyal medyaya da değnek gösterildi.
Kaz Dağları’nda yarın yapılacak miting, “milli birlik, bütünlük ihtiyacı” gerekçesiyle iptal edildi. Ekonomik kriz, zam yağmuru, işsizlik, pahalılık aniden unutturuldu.
Özetle, bütün gözler sınır ötesine çevrilmişken, sınır içinde yıllardır hayali kurulan itiraza kapalı, baskıya dayalı olağanüstü hal rejimi, savaşın ilk gününden inşaya başladı.
Bu inşa faaliyetinin tamamlanması, ancak savaşın uzamasıyla mümkün. O yüzden Erdoğan, giriştiği bu macerayı, dünyanın, koşulların, gücünün izin verdiği kadar uzatmak isteyecektir. Ta ki tankların açtığı yol, kendisini tek adam iktidarına ulaştırıncaya kadar…