Bir siyasetçi düşünün ki, koltuğu bir amaç değil araç olarak gören, çevresindeki herkeste güven duygusu oluşturan, yeri geldi mi abi yeri geldi mi baba yeri geldi mi yoldaş olan ve ilkeleri uğruna koltuğundan vazgeçen!
Onu Adalet yürüyüşünde tanıdığımda semaverde cayi, elinde sigarası yüreğinde ise halk sevdası vardı.
Dilinden düşürmüyordu Adalet kelimesini ama öyle alelade değil bilfiil yaşayarak, hissederek hissettirerek…
Günlerce yürümüştü, ayakları nasir tutmuştu, hatta tedavi görmüştü ama inancı onu diri tutmuştu.
Mehmet Şakir Başak…İzmir Konak gibi bir yerde hem siyasetçi, hem Kürt, hem gerçek bir Atatürkçü, hem Sosyal Demokrat, hem inançlı hemde antikapitalist duruşuyla kendinden oldukça söz ettiriyordu. Aslında Anadolu’nun o bozulmamış o yozlaşmamış ruhuydu.
Bugüne kadar yaptığı siradisi eylemleri, marjinal nitelikte söylemleri, fenomen diyebileceğimiz siyasal imajıyla birçoklarından farklıydı o.
Hem baba, hem dava adamı, hem dayanışma ruhlu hem de antikapitalist bir kişilikle Konakta yıllarca ilçe başkanlığı yapmıştır.
Ve bugünlerde koltuk için kendini, kişiliğini, karakterini, onurunu hiçe sayan birçok siyasetçinin yapamadığını yapmış, koltuğundan vazgeçmiş ve nedenini şu sözlerle ifade etmiştir.
“İlçe başkanlığında yaptıklarımın iz bırakmasını ve bırakırken de aynı anlayışla yapılmayanı yapmak istedim, ilkeli siyaset yaptığımı tescil etmek ve bu anlayışa hizmet etiğimi göstermek için. Genellikle siyasette gençlere yol açılmaz ben bunu yaparak o yolu açtım.
Yapmam gerekliydi.
Dedim ya yapılmayanı yapmak için siyaset yapıyorum.
Toplumun, siyasette dava adamlarına ihtiyacı var ben bu anlayışın temsilcisi olmak için çıkarsız ve menfaatsiz biz olabilmek için mücadele ediyorum ve edeceğim.”
M. Şakir Başak
Bahar Çakmak / Toplum Bilimci