BM Güvenlik Konseyi (BMGK), Türkiye’nin Suriye’ye yönelik top atışlarını, BM yasasına aykırı bularak, durdurulmasını istedi.
Türkiye’ye “dur” diyen kararı, Rusya’nın çağrısıyla toplanan BMGK, 15 üyesinin oy birliği ile aldı.
Erdoğan-Davutoğlu yönetimi ve Hükümeti destekleyen basın, “milli ve yerli vekiller”, “milli ve yerli muhalefet”; “BMGK kararı kurumsal değil”, “Türkiye’nin bu karara uyma zorunluluğu yok”, “BMGK’nin kararlarının bir önemi yok, zaten kimse uymuyor”, “BM’nin yasası mı kalmışı ki, o yasaya uymamız isteniyor” gibi kararı önemsiz gösteren bir propaganda ile günü kurtarmaya çalışıyorlar.
Elbette ki, BMGK’nin kararları her zaman uyulması zorunlu kararlar olmuyor. Bu karar da öyle. Ama biraz daha yakından bakıldığında, sorunun uyup uymamayı çok aşan bir tabloyu ortaya koyduğu görülüyor.
Çünkü bu 15-0 çok ağır bir karar. Bu yüzden de insanın, keşke böyle, 15-0’lık uyulması zorunlu olmayan türden bir karar yerine, sekize yedi bir çoğunlukla “uyulması zorunlu” kategorisinden bir karar olsaydı diyesi geliyor. Çünkü böyle olsaydı, hiç olmazsa; “Bakın dünyada bizi haklı bulan ülkeler de var!” diyerek, bir “haklılık payı” çıkarılabilirdi!
DÜNYADA HİÇ DOSTU OLMAYAN ÜLKE!
İnsan bu tabloya bakınca soruyor: Bir ülke dünyadan bu kadar mı tecrit olur; bir ülkenin dış politikası bu kadar mı sevilmez hale gelir?
Türkiye’ye, “Top ateşini durdur!” diyen ülkeler şunlar: ABD, Rusya, İngiltere, Fransa, Çin, Litvanya, Şili, Çad, Ürdün, Nijerya, Angola, İspanya, Yeni Zelanda, Malezya, ve Venezuela.
Kararın oy birliği ile alınması gösteriyor ki, Güvenlik Konseyinin 5 daimi ve 10 geçici üyesinin tümü, Türkiye’nin Suriye’yi top ateşi altına almasına karşı oy kullanmışlar. Yani hem Türkiye’nin NATO ittifakında ve Suriye’nin dostları grubu içinde yer alan batılı dostları hem de Suudi Arabistan öncülüğünde kurulan İslam Ordusu’nda yer alan Ürdün ve Malezya gibi Müslüman ülkeler Türkiye karşısında, Başbakan Davutoğlu’nun deyimiyle alçak, barbar, hain, katil… Rusya’yı desteklemiş!
AKP Hükümetinin dış politikasının Türkiye’yi getirip dayandırdığı yer; “Dünyada hiç dostu kalmamış ülke”dir!
Böyle kaç ülke vardır ki koca dünyada?
TOP ATIŞLARI NE REJİMİ NE DE YPG’Yİ DURDURMUYOR
Bir ülkenin bugünün dünyası gibi her kafadan bir sesin çıktığı bir zamanda, BMGK’den 15-0’lık bir sonuç çıkarması kolay değildir. Erdoğan-Davutoğlu izledikleri dış politikayla bunu başarmışlardır! Kendilerini diplomasi tarihindeki nadir skorlardan birini sağlamış olmaları nedeniyle kutlamak gerekir.
Şimdi, her vesileyle “Eyyy BM!” diye başlayan, BM’yi aşağılayan, “Dünya 5’ten büyüktür” gibi denklemler kurarak kalabalıkları coşturma atraksiyonları yapan Cumhurbaşkanı ve onun her soydan taklitçilerine sormak gerekir: Şimdi, “0 (sıfır) 15’ten büyüktür” diye mi meydanlardan haykıracaksınız?
BMGK kararından sonra dün de Suriye topraklarına yönelik top atışları sürdü. Bu da gösteriyor ki, Erdoğan-Davutoğlu yönetimi; “Neden 15-0’a geldik?” demek yerine bildiğini okumaya, kimsenin inanmadığı “PYD-YPG teröristtir” gerekçesine sığınarak, Fırat’ın batısıyla Afrin’in doğusu arasına sıkışan Suriye politikasında ısrar edecek!
Kaldı ki bu top atışlarının ne Suriye rejimi ve Rusya’yı ne de YPG’yi durduramayacağı da ortaya çıktı.
AKP HÜKÜMETİ KİMİN HÜKÜMETİDİR?
Yerel mahkeme kararına ve davanın Yargıtayda sürüyor olmasına karşın, Cengiz Holdingin Artvin-Cerattepe’de altın çıkarma faaliyetlerini başlatmak için bölgeye iş makineleri göndermesi karşısında Artvinliler, “altıncıları” durdurmak üzere harekete geçti.
Cerattepe’ye giden yolu araçlarla kapatarak gece gündüz nöbete başlayan üç bin dolayındaki Artvinliye yüzlerce polis ve jandarma komandosuyla müdahale eden Artvin Valisi (arkasındaki Hükümet) bir kez daha yasaları çiğnemekten çekinmedi.
Bölgedeki orman varlığının ve Artvin’in harika doğasının tahrip edilmesinin yolunu açacak altın madenciliğine Hükümetin böyle, yasal süreç devam ederken destek vermesi, büyük tekellerle hükümetin içli dışlılığının yeni bir örneğidir. Özellikle AKP Hükümeti, kendisine çok yakın bir holding olan Cengiz Holdinge verilen destekle kimin hükümeti, halkın mı kapitalist firmaların mı hükümeti olduğunu göstermiştir.
Ancak Türkiye’nin halkları; çevre mücadelesinin kendi topraklarını, sularını, havalarını koruma mücadelesi olduğunu fark etmiştir. Cerattepe’de, Efemçukuru’da, Hasankeyf’te aynı kapitalist firmalara ve arkalarındaki hükümetlere karşı mücadele ettiklerini gördükleri ölçüde de mücadeleleri yenilmez olacaktır.
Cerattepe; her bölgenin, hatta her alanın kendi özgünlüğünü dikkate alan ortak bir çevre mücadelesi hattında birleşmek için adım atılması gereğini yeniden gündeme getirmiştir. Artvinliler Cerattepe’deki savunmalarını sürdürecek kararlılığı göstermektedirler. Öte yandan Hükümet de elindeki her aracı kullanarak Artvinlilere boyun eğdirmek istemektedir. Bu yüzden ülkenin her yanındaki çevrecilerin, ilerici demokrat güçlerin Artvinlilerle dayanışması son derece önemli olacaktır.