1)
Ne zaman ağlasam
Yüzümün göç ettiği boynunun kenarı
Allah’ın göndermediği bir Peygamber’di yüzün
Çocukluğumun tutunduğu Urfa’da…
Bana söylediğin kutsal söze tutundum yıllarca: “SAMİMİ OL!”
Rabıta akşamlarından bu yana çok büyüdüm
Unuttum her şeyi, yüzün hâr/iç/kim pejmurde?
Zamanı ve sabrı emziren bir tapınağa dönen kalbime adadım kendimi
Karnında taşıdım annemi onca zaman
Kayda geçmeyen ruhumu tekmeledim hep
Herkes beni oğul zannedince
Ellerimi çırpa çırpa ayrıldım yanmış parmak uçlarımla memelerinden
Oysa ben bir kayıptım, eteğine gömdüğüm mezarımı silince yüzüme
“Kalbim kesildi” dedim
“Bekle gelir” dedi
“Anne!” diye haykırdım, sular değil, kalbim kesildi!
Beni sensizlikle karıştırdılar
İtikaflar çaldım, olmadı/m
Yatsıları üfledim mumlara, bitmedi yalanlar
Bunalıma girdik kalbimle, kurbanlık
Yedi fakir olduk payına razı
Gelmedi bayram bize hiç.
Sus’tuk!
Beni unuttun ya, neyle unuttun?
Kalbimin kıyılarına vurdu parmaklarım
Kirpiklerimi topladım ağlayarak sabahları
Dindim!
Kesik kalbimi aldım
Ateşle Yu‘dum/l/adım; kîn‘e bulandı…
Bundan kelli bizim kalan: Ander’dir.
Yaşarken susacağımız…
Dilimin üstündeki kapoçi: Müjdemdir çöllere
2)
Ben her okunan duada Ya-Sin
Her kardeşte kuyu ve su
Ki bütün denizleri tülbentine saram
Saçların yerine kaldır başını
Gökten çektim ellerimi, Rabbim artık yerden seslendi
Bahçeme bir hoyrat girdi
Gülümü dermeden dalımı kırdı
Şu sevmeye kıyamadığın bir kötünün koluna girdi
Bu senin bakmaya kıyamadığın, ölem ölem kıyamadığın…
Şimdi elem olsun bana kıtlığın
“Seni yakınların da sevsin” deme bana
Bırak beni yakınlarım yaksın ki, düşsün yolum uzaklara
Hayrına çağrıldığım evlerden iftiralarla k/ovulurken
Yakınlarım söyler sana, bana söyle(ye)mediklerini…
Diktim kulağımı toprağa ey Kuzeylim, sesleri onların olsun!
Ben bir tespihim artık, kaybedenlerin çektiği…
Batsın bu sofralar, suyu bile hain şehrimin
Ekmeğimi bölüştüğümü söyleyenler bile yalan söylemiş
Ben böldüysem kendimi bölmüştüm ellerine…
Bir elim ülkemin güneyinde, babaannemin eli
Diğer elim ülkemin kuzeyinde, senin…
Yaralarıma sürdüm melhem diye merhametinizi…
Irsi bir ağıt kapladı ruhumu
Ben bozlaktan başka birşey değilmişim!
3)
Ellerim de kor var
Onların gözlerinde tor!
Ben yazarsam yakarım
Onlar bakarsa sapar!
Uzanılamamış tüm ciğerlerin ithamıyım
Gariban kedileri nankör sanan entel nan/körlerin!
Ayırdım yollarımı herkesten ateş ve suyla
Onlarla yanmaya gittiydim amma
Döndüm kendimle yunmaya…
Çimdim ziyan olmuş iyi niyetlerimde
Ki, ıslak saçlarımdan öpebilirsin Azizim…
——————————————————————
Çimmek: Yıkanmak
Bundan kelli: Bundan gayrı/sonra
“Yu”mak: Yıkamak
Kapoçi: Çıbanın üstünde toplanan su
Ander: “Fırtına” adlı dizi sayesinde gündeme gelmiş güzel bir Karadeniz türküsüdür. Bu türkü kimi yerlerde “gaybana sevdaluk” olarak da geçer.
Ek bilgi: Ander, Trabzon dolaylarında sıkça kullanılan bir sözdür. “Kötü, fena” anlamındadır. “Ander kalmak” ise “yok olası” manasına gelmektedir. (Örn. Ah duman kara duman sardi dört yanımızi, ander kalsun sevdaluk oy, alacak canımızi ha bu ander sevdaluk oy, alacak canımızi)
———————————————————————
Şiire dair kısa kısa:
Allah’ın Göndermediği Peygamber: Ki, Allah gönderseydi bir Peygamberin söyleyeceklerini söyleyen sevdiğim bir insandı Baran. Çocuktum, Urfa’ya tutunarak büyümeye çalışan bir hırçınlık zamanları ellerimin tutanıydı. Bana Kürtçe öğrettiği akşamlarda…
Rabıta Akşamları: Süleymancıların yurdunda zorunlu olarak katıldığımız perşembe akşamları Rabıtaları. Hocalar “İhlas-ı Şerif” derken, biz birbirimizin ayaklarını gıdıklar, çimdikler, azarlanırdık. Boynunun kenarı ders çalışırken buram buram samimiyet kokardı. Hafızamdan çok şey silinmiş. Yüzünü hatırlayabiliyorum sadece. Gerisi onun bir şiirinin sözleriydi, yazıp da sakladığı: “Pejmurde!”
Unuttum her şeyi, yüzün hâr/iç/kim pejmurde: Unuttum her şeyi yüzün hâr/iç/kim pejmurde; unuttum her şeyi yüzün hâr, içkim pejmurde; unuttum her şeyi yüzün hariç, kim pejmurde?
Karnında taşıdım annemi: Annem beni doğurdu, evlat oldum. Ben onu dokuz ay karnında taşıdım; anne oldu! Ben ona evlatlığımı, o bana Anneliğini borçlu! Hiçbir zaman da ödeşemeyeceğiz. Cennet ikimizin de ayaklarının altında. En az anne kadar kutsaldır evlatlık!
Beni Unuttun ya, neyle unuttun: Unutulmak? “Unutulmak” bir nesnenin tozlanmasına benzer. Belki kayıtlardan silinmez ama belirli bir zaman altında kalır. Önemli olan unutulan bir şeyin neyle örtüldüğüdür; unutulmaktan çok, neyle unutulduğunuz önemli… (Küçük İskender)
Ateşle yu/dum/l/adım; kîn’e bulandı: Ateşle yudumladım kîne bulandı.
Bahçeme bir hoyrat girdi
Gülümü dermeden dalımı kırdı
Şu sevmeye kıyamadığın bir kötünün koluna girdi
Bu senin bakmaya kıyamadığın ölem ölem kıyamadığın
Sadık Gürbüz’ün söylediği “Nedendir Suna Boylum Nedendir” adlı türküye bir gönderme.
Seni yakınların da sevsin: Biraz da evladı olduğum bir dostumun intizarı! Yılanlaşan zanlara binaen sarf ettiği! Yılanlar ancak yakından sokar! Her yakın o yüzden hayır değildir!
Ben bozlaktan başka bir şey değilmişim: İhsan Eliaçık’ın “Zamanın Ruhu Değişti” adlı makalesinin bitişinde yer alan “Bozlak” sözüne binaen… Nedenini sorduğum zaman İhsan ağabeyin: “Eğer Hz. Muhammed Türk olsaydı, uzun havası, bozlağı ezan olacaktı toplumda. Bu topraklarda insanlar bozlakla, ağıtla haykırmış, birbirlerine seslenmiş ve bir şeyler anlatmışlardır” sözleri dikkatimi çekmişti. Ezandaki yanık sesleniş, o toprakların insanlarının kültüründe var olan bir uygulama, bizde ise Kürdistan dolaylarında Dengbejlerin (Ozan) stranları, Yörüklerin, Koçerlerin, yaylacıların ise bozlakları, uzun havaları… “Bunlar Bitmez” demişti makalesinin sonunda.
“Her şey biz yaşarken oldu
Madem zamanın ruhu değişti
Şimdi artık yeni türküler söylemenin zamanıdır
Çünkü bir tek onlar bitmez; bozlak, uzun hava, acı, feryat, arayış, umut bitmez!” sözlerine binaen… Bir bitmeyişin derin vurgusu!
“Gariban kedileri nankör sanan entel nan/körlerin!”: Ali Şeriati’nin “İslam Bilim” adlı kitabında da belirttiği ALİNASYON/yabancılaşma kavramı üzerinden, “bilgi koması”na giren, entelleşen, çok iyi konuşan ama iyi karalayan, çamurcu, tüm yapıcı söylemleriyle yıkıcılığa hizmet eden, mahallemizin entelijans adaylarına…
“Islak saçlarımdan öpebilirsin Azizim”: Kirlenmek, kirletilmektir. Tüm kirliler birilerinin de aynı zamanda kirlettikleridir.