Tüm sorunların çözümünü önce içte aramak lazım. İçte atılacak her olumlu adım, Kürtlerin elini güçlendiren en önemli etkendir ki bunu yapmamanın, yapamamanın hiçbir izahı yoktur.

 


Kürdistan Federe Bölgesinde yapılacak bağımsızlık referandumuna az gün kaldı. İç sorunların çözümüne yönelik henüz ciddi bir adım atılmamışken, daha doğrusu Goran Hareketi ile Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) arasında referandumun da kilit noktası olabilecek bir uzlaşma sağlanmamışken Bağdat’la temaslar yoğunlaştı.

Bir haftadır Bağdat’ta olan Kürdistan Referandum Yüksek Heyeti’nin, referandumun ertelenmesi talebine yönelik şartlarınıbasında okumuşsunuzdur. Ayrıntılarına girmeye gerek yok ama o şartların Bağdat tarafından olduğu gibi kabul edilmeyeceğini ilk okuyuşta anlamak mümkün. Salt paraya indirgenmeyecek şartlar var. En önemlisi de BM ve ABD başta olmak üzere referandumun ertelenmesini isteyen tüm kesimlerin Bağdat ile Erbil arasında garantörlük yapması isteniyor, o şartlarda.

Heyet, elbet sadece Bağdat’ın önüne şartlar koymak için gitmedi. Öyle olsaydı, hükümetle ilk görüşmede şartlarını masaya koyar geri dönerlerdi ki daha önce pek çok kez öyle yaptılar. Nihayetinde Kürdistan Bölgesi’ni yönetenler de günümüz koşullarının farkında. 25 Eylül’de olmasa bile sonrasında yapılacak tartışmasız bir referandumu ve akabinde nispeten sorunsuz ilan edilecek bir bağımsızlığı onlar da tercih eder. Bu nedenle Bağdat’la garantörler gözetiminde yapılacak olası bir anlaşmayı ellerinin tersiyle itmiyorlar. Bağdat’ın önemli gruplarından olan Iraklı Şiilerin oluşturduğu Ulusal Konsey ile ikinci kez bir araya gelmelerinin bir nedeni de bu. Üstelik Heyet görüşmelerini bir tek hükümet veya Şiilerle sınırlı tutmayıp irili ufaklı tüm kesimlerle yaptı. Başbakan Abadi’yle de bir araya geldi.

Gelen haberlere bakılırsa, yüksek sesle dile getirilmese bile Kürdistan Referandum Yüksek Heyeti’nin ajandasında referandumun ertelenmesi de var. Hiçbir şeyi alttan almıyorlar ancak referandum ertelenecekse bile bunun karşılığının net biçimde izah edilir olmasını istiyorlar. Üstelik -en azından Heyet’teki ağırlığı hissedilen Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB)- referandumun ertelenmesinin iç sorunların çözümüne katkı sağlayacağının ve Kürtlerin elini daha fazla güçlendireceğinin farkında.

Bağdat’la son günlerde sağlanan temasın nedenini Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani de açıkladı. Suudi Arabistan’ın Okaz gazetesine konuşan Barzani, ABD’nin Bağdat’la temas kurma isteğine olumlu baktıklarını, söyledi. Referandumun ertelenmesi taleplerine yaklaşımları ile Bağdat’la temasın gerekçelerini ise Barzani, “Referandumun ertelenmesine razı değiliz. Ancak iki tarafın daha iyi bir geleceğe ulaşabilmesi için Bağdat’la diyaloga girilmesine razıyız” sözleriyle açıkladı. Barzani, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un referandumun ertelenmesi talebine de sıcak bakmadıklarını, “razı değiliz” diyerek açıklıyor, aynı şöyleşide.

“Razı değiliz” derken aslında “razı olabiliriz” de denilir. Barzani’nin Okaz’da sarfettiği “razı değiliz” sözlerini ve akabinde bu sözlerle birlikte dillendirdiği “daha iyi bir gelecek” temalı yaklaşımını, bu biçimiyle de okuyup referandumun ertelenmesi talebine kapının tam olarak kapanmadığını söylemek mümkün.

Özellikle KDP’nin kendi geleceğini de bu referanduma bağlamasından kaynaklanan nedenlere bağlı olarak referandumun ertelenmesinin namümkün olduğuna inananlardanım. Ayrıca Erbil’in sunduğu şartlar altında referandumun ertelenmesine yönelik talebin yerine getirilmesinin, hem Bağdat, hem Bağdat’ın arkasında duran İran, hem de İran’la birlikte Kürdistan Federe Bölgesi aleyhine ince hesaplar yürüten Türkiye açısından da durumu daha da zorlaştırabileceği çok bariz görünüyor. Daha açık bir deyimle İran ve Türkiye, henüz savaşın acımasızca devam ettiği sorunlu bir zamanda ve çözülmemiş iç ve dış sorunlarla yapılacak bir referandumu, uluslararası alanda garantiye alınmış dönemsel bir ertelemeye tercih eder duruma gelebilir ve Bağdat’ı bu temelde yönlendirebilirler. Tabi tüm bunlar, Kürtlerin Bağdat’ın önüne koyduğu şartların kabul edilmesi durumunda ortaya çıkabilecek olasılıklar.

Doğrudur, durum karışık görünüyor. Mümkün olduğunca özetleyerek bir kez daha izah etmeye çalışayım:

  • Kürdistan Federe Bölgesi yönetimi, ağırlıkla da KDP referandumun ertelenmesine karşı. Ancak 7 Haziran’da alınan referandum kararına tüm tarafların ortak edilmemesi, iç sorunların aradan geçen bunca sürede çözülmemesi, hatta katmerlenmesi Kürtlerin mevcut durumdaki en ciddi handikapları.
  • Bağdat ve bölge devletleri Kürtlerin iç çelişkilerinin yarattığı handikabı kullanarak, kâh tehditle, kâh diplomasi ile Kürtleri referandumdan tamamen caydırmaya çalışıyor. Bölgedeki gelişmelerin kendi aleyhine yeni bir olumsuzluğa yol açmasını istemeyen ABD de, ertelemeden yana. Kürtler, bir yandan da ABD’nin pozisyonunu kendi lehlerine çevirerek bu süreçten kazanımlı çıkmanın hesabını yapıyor. Bağdat’a sunulan şartlar bunun göstergesi.
  • ABD Bağdat’ı hizaya getirir, BM ile birlikte sürece garantör olur ve müttefiklerini bu süreci denetleme ve garantör olma konusunda ikna ederse açık diyeyim, KDP de dahil hiçbir parti ertelemeye karşı çıkmaz. Ancak bu o kadar kolay değil. Bu kez devreye İran ve Türkiye girer. Gözlerini Kürt düşmanlığı ile kör etmiş bu iki devlet Bağdat’ı zorlarlar ki Iraklı Şiiler her şeye rağmen hala İran’ı dinleyecek etkin ve güçlü bir noktadadırlar. Bölgede, İran kadar etkin olamasalar bile Türkiye’yi dinleyecek güçler de var.
  • Tüm bu keşmekeş içinde durumu zor olan yapılardan biri de KDP. Geleceğini referanduma bağlayan KDP’nin erteleme kararını en azından kendi taraftarlarına izah etmesi zor. Bu nedenle ertelemeye ciddi biçimde karşı çıkacaktır. Daha önce de dediğimiz gibi tek şartla kabul eder ki o da Bağdat’ın yanaşmasının zor alacağını şimdiden tahmin ettiğimiz Kürdistan Referandum Yüksek Heyeti’nin sunduğu, İran ve Türkiye’nin de kökten karşı çıkacağı şartlardır.

Ve artık neredeyse papağan gibi konuyla ilgili her yazımın sonunda tekrar ettiğim son söz: Tüm sorunların çözümünü önce içte aramak lazım. İçte atılacak her olumlu adım, Kürtlerin elini güçlendiren en önemli etkendir ki bunu yapmamanın, yapamamanın hiçbir izahı yoktur. 25 yıldır İran ve Türkiye’yi rahatlatmak, güvenliklerini sağlamak, hatta korumak için harcanan çabanın onda biri iç sorunların çözümü için harcansa eminim ki her şey bir saniyede değişir.