Mardin’de Kürtçe eğitim talebinde ısrarcı olan Hıdır Ercan, baskı ve tehditler sonrasında çareyi İsveç’e sığınmada buldu.
Murat KUSEYRİ
Stockholm
Mardin’in Yalım köyünde kamyon şoförlüğü yapan Hıdır Ercan’ın çocuklarına ana dilde eğitim hakkı istediği için başına gelmeyen kalmadı. Talebinden vazgeçmesi için önce vaatlerde bulunuldu. Kabul etmeyince de tehdit edildi, cezaevine atıldı. Cezaevinden çıktıktan sonra da Kürtçe eğitim talebinde ısrarcı olunca baskı ve tehditler devam etti. Sonunda topraklarını terk ederek bundan 2,5 yıl önce İsveç’e sığınmak zorunda kaldı.
2002 yılında 6 çocuğunu okula göndermeyerek çocuklarına ana dil eğitimi verilmesi için sivil itaatsizlik eylemi başlatan Ercan, Evrensel’in sorularını yanıtladı.
Kendinizi tanıtır mısınız?
Ben 1966 yılında Mardin’in Yalım köyünde doğdum. Mardin merkezde oturuyorduk. Babam beni Mardin Temel Çiftlik Eğitim Okuluna yolladı. Okula gittiğimde tek kelime Türkçe bilmiyordum. Ben ve Türkçe bilmeyen Arap arkadaşlarım okulda her gün dayak yiyorduk. Babamım zoruyla 8 yıl okuduktan sonra okulu terk ettim. O günden beri ana dilimde eğitim görme hayalim vardı. Bir gün çocuklarım olursa onlara benim çektiğim acıları çektirmeyeceğim diyordum.
Çocuklarınız olduktan sonra eğitimleri için neler yaptınız?
11 çocuğum oldu. Çocukların okuma çağına geldiğinde okula yazdırdım. Ama Türkçe bilmedikleri için okulda sorunlar çıkıyordu. ‘Ne biz öğretmeni ne de öğretmen bizi anlıyor’ diyorlardı. Ben kamyon şoförlüğü yaptığımdan çocukların eğitimlerine yardımcı olamıyordum. Anneleri de Türkçe bilmediği için derslerine yardım edemiyordu. 2002 yılında çocuklarımı yanıma alıp Mardin Valiliğine gittim. Çocuklarıma ana dillerinde eğitim verilmesi için dilekçe verdim. ‘15 gün sonra sana cevap vereceğiz’ dediler.
‘VALİ ANA DİLDE EĞİTİM SUÇ DEDİ’
Dilekçe verirken herhangi bir baskı ve tehditle karşılaştınız mı?
İlk dilekçeyi verdiğimde bir olumsuzluk olmadı. Ama 15 gün sonra dilekçeme cevap alamayınca yine çocuklarımı yanıma alıp valiliğe gittim. Vali, bana ‘Kürtçe eğitim isteyerek PKK’ye yardım ve yataklık yapıyorsun. Bu suç, vazgeç’ dedi. Ben ana dilde eğitim istemenin suç olmadığını söyleyince beni ve çocukları dışarı çıkardılar. Polisler, çocukları bir minibüse bindirerek eve götürdü. Beni de bir arabaya bindirerek başıma çuval geçirdiler. Özel harekat binasına götürdüklerini tahmin ediyorum.
İSTEDİĞİ EĞİTİM İÇİN TUTUKLANDI
Size nasıl davrandılar?
Önce dilekçemi geri almam için ikna etmeye çalıştılar. Eğer ısrarcı olursam çocuklarımın hiç bir devlet kurumunda iş bulamayacağını söylediler. Kabul etmeyince beni çırılçıplak soydular ama başımda çuval duruyordu. Benden üç şey istediler. Dilekçemi geri alacak, çocuklarımın adlarını değiştirecek, üyesi olduğum HADEP’ten istifa edip MHP veya Doğru Yol Partisine üye olacaktım. Bu teklifleri reddedince bana ve eşime tecavüz edecekleri tehditlerinde bulundular. Eşimi getirdiler ama yine de geri adım atmadım. Kafama tabanca dayadılar ve beni öldüreceklerini söylediler. Sonra da gözaltına alındığım medyaya yansıdığı için vazgeçtiler. Mahkeme, beni Kürtçe eğitim istediğim için PKK’ye yardım ve yataklık yapmaktan tutukladı. 3 ay yattıktan sonra serbest bıraktılar.
TEHDİTLER SONUCU İSVEÇ’E İLTİCA ETTİLER
Serbest bırakılınca neler yaptınız?
Polisler büyük kızım Rojda’yı rahatsız ediyorlardı. ‘Eğer Mardin’i terk etmezseniz Kürtlere daha önce ne yaptıysak size de aynısını yapacağız’ diyerek tehdit ediyorlardı. Savcılığa suç duyurusunda bulundum, ama jet hızıyla takipsizlik kararı verildi. Ben eşim ve çocuklarımı yanıma alarak İstanbul’a göç ettim. Zeytinburnu’da bir eve yerleştim. Çocuklarımı okula yollamadım. Onlara evde ana dillerini okuma ve yazmayı öğrettim. 2010 yılında çocuklarıma ana dillerinde eğitim verilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı, TBMM İnsan Hakları Komisyonu ve Recep Tayyip Erdoğan’a dilekçe ile başvurdum. Ret cevapları geldiği gibi bir de avukat masraflarını ödememi istediler. Çocuklarımı okula göndermediğim için 2013 yılında beni savcılığa götürdüler. Ama ben dilekçemi geri almayı ve çocukları okula göndermeyi kabul etmedim. Polisler beni ve kızım Dersim’i tehdit ediyordu. Bunun üzerine kızımla birlikte Mardin’e gittik. Eşim ve diğer çocuklarım İstanbul’da kaldı. 2015 yılının temmuz ayında ben ve kızım köye giderken polisler bizi durdurdu. 10 gün içinde Mardin’i terk etmemizi istediler. Bir gece TIR’la İstanbul’a gittik. Kaçakçılara para verip 2015 eylülünde İsveç’e gelerek iltica talebinde bulunduk.
İltica talebinize cevap aldınız mı? Burada neler yapıyorsunuz?
Aradan 2.5 yıl geçmesine rağmen Göçmen Dairesi hâlâ karar vermedi. Kızım Dersim ve oğlum Mahsum’la birlikte kampta kalıyoruz. Kamptaki koşullar kötü. Yemek masrafları için çok az para veriyorlar. İlticacılara psikolojik baskı uygulanıyor. 9 çocuğum ve eşim Türkiye’de. Eğer bana ülkede kalma izni verseler bile 18 yaşından büyük çocuklarım buraya gelemeyecek ve ailemiz parçalanmış olacak.
ANA DİLDE EĞİTİMİ İSVEÇ’TE ALABİLMİŞLER
İsveç’teki ana dil eğitimini nasıl değerlendiriyorsun? Çocuklar Kürtçe eğitim alabiliyor mu?
Avrupa ülkeleri içinde İsveç’e iltica etmemin nedeni ana dil eğitimine önem verilmesiydi. Kızım Dersim Türkiye’de Kürtçeyi biliyordu. Burada okula gitti ve diplomasını aldı. Mahsum ise bir süre Kürtçe eğitim aldı. Şimdi alamıyor. Okulda Kürtçe öğretmeni yok. Ayrıca Kürtçe eğitim verilmesi için en az 5 öğrencinin olması gerekiyor. Burada bazı aileler çocuğum İsveçceyi çabuk öğrensin bir yerlerde memur olsun diye çocuğunu ana dil eğitimine yollamıyor. Bazı yetersizliklerine rağmen İsveç ana dil konusunda oldukça iyi.