Türkiye bir yandan devlet bir yandan toplum bir türlü Aleviler’e açılamıyor. Onlarca yıl geçtiği halde hem siyasi hem toplumsal yaşamımızda “Aleviler’in etrafını çevirmiş kalın bir sınır” olduğu gibi yerinde duruyor.
Türkiye devleti modern bir devlet ise bütün fırsat ve sorumlulukları vatandaşlık esasına göre yapmalıdır.
Din, mezhep, cinsiyet gibi diğer her türlü aidiyet karşısında devlet tarafsız kalmalıdır. Kısacası şöyle yazmak lazım: Sünni Müslüman bir vatandaş ne ise Türk devleti için Hristiyan bir vatandaş da Alevi bir vatandaş da aynı olmalıdır.
Eğer Türkiye kendi anayasasında yazdığı gibi modern bir hukuk devleti ise “tek referans aldığı ölçü” vatandaşlık olmalıdır.
Ancak malum bizim tarihimizde anayasayı en çok çiğneyen yine devletin kendisidir.
O zaman?
Eğer Türkiye modern bir hukuk devleti ise devletin mesela sadece Sünni imamlara maaş ödemesi doğru değildir.
Burada yapılacak iki şey var: Devlet tıpkı Sünni imamlara maaş ödediği gibi kendini farklı tanımlayan (Alevi, Dürzi, Hıristiyan, Musevi, Zerdüşt, Süryani…) her dini gruba benzer imkânlar sunacaktır.
Mesela devlet yasal bir düzenleme ile ihtiyaç olan her yere Alevi dedesi tayin edecek ve onlara maaş verecektir. Benzer biçimde mesela “Biz de Türk vatandaşı Zerdüştleriz” diyen çıkarsa onlara da aynı imkânlar sunulmalıdır.
Yahut devlet “Ben kimseye bir imkân sunmuyor herkes kendi çaresine baksın” diyecektir. Bu ikisinin dışında her diğer yöntem yanlış ve adaletsizdir.
Modern ve hukuk devleti kuramı açısından da Türkiye’deki hâlihazır durum kabul edilemezdir.
Açık sorular
Alevi meselesinin bir noktaya çözüm bağlamında vardırılması için olmazsa olmaz koşullar bulunuyor.
Birincisi, tıpkı imamlara maaş ödendiği gibi belirli bir yasal düzenleme ile Alevi dedeleri atanacak ve onlara maaş ödenecek mi?
İkincisi, Diyanet Vakfı gibi bir düzenleme ile mesela Aleviler’in, her yıl Kerbala’ya kutsal ziyaret yapması için devlet altyapı kuracak mı?
Üçüncüsü, okullardaki din derslerinde tamamen Aleviler’in onayına uygun bir seçmeli alternatif din dersi verilecek mi?
Temel çözüm: Devletin işin içinden çıkması
Türkiye’de din merkezli tartışmaların (Alevilik, laiklik vb.) temel çözümü “devletin bu alandan tamamen” çıkmasıdır.
Devlet planlı bir zamanlama ile hiçbir dini inanca ve örgütlenmeye maddi destek vermeyen bir hale gelmelidir.
Ancak bunun yanında devlet her türlü dini anlayış ve ibadete imkân veren bir özgürlük alanının oluşması için her türlü katkıyı sunmalıdır.
Aslında devlet ile başta maddi olmak üzere türlü bürokratik ve siyasi ilişki içinde olmak esasen Sünni İslam olmak üzere inançlara uzun vadede çok şey kaybettirmektedir. Devlet zaten “bu alandan çıkınca” pek çok farklı inancın ve mezhebin şikâyeti sorunlar ortadan kendiliğinden kalkacaktır. Zaten meselenin özünün büyük bir kısmı devletin orta yerde adil olmayan şekilde davranmasıdır.
Bir bakıma Alevilik gibi konuları tartışırken aslında bir devlet sorununu tartışıyoruz.
Sünnilik de en az Alevilik kadar zarar görüyor
Türkiye’de Sünniliğin adeta “devletin bir resmi kurumu gibi” örgütlenmiş olması -pek çok kimse farkında olmasa bile- en çok bu mezhebe zarar veriyor.
Öte yandan Diyanet İşleri Başkanı’nın son tahlilde hükümetin bir memuru olması gibi durumlar da hiç iç açıcı şeyler değil.
Kısacası Türkiye’de Sünni İslam uzun vadede devletten “hem politik hem maddi olarak” tamamen bağımsız bir hayat alanı oluşturmak zorunda. (www.bugun.com.tr)