Ramazan geldi hoş geldi. Kimine hoş kimine boş, kimine nahoş geldi. Yurdum insanının fetva kabiliyetinin ayyuka çıktığı bir dönemdeyiz yine. Sosyal medyada oradan oraya uçuşan, ekranlar aracılığıyla üzerimize koca koca ağızlardan kusulan fetvalar ile ‘Ne yapmalı- ne yapmamalı?’ arasında bir telaşla yaşıyoruz bu ayı. Ramazan ayında açlık ve paylaşım gündemimizde olması gerekirken bunların dışında her şey gündem konumuz oluyor. Hangi hocaya sorulan hangi soru favoriler arasına girecek dersiniz bu yıl? Hangi hoca hangi kanaldan kaç lira para alacak mesela? Bizim alt komşular Alevi; zaten oruç tutmazlar değil mi? Aysellerin kiracıları da öğrenciymiş, oruç da tutmuyorlardır. Şimdiki gençler oruç ne biliyorlar mı ki? Bizim kız okulda arkadaşının fırlattığı pet şişenin kapağı açılınca ağzına su kaçmış, orucu zayi olmuş mudur? Nezaket ablanın kocası şeker hastasıymış. Oruç tutmasına müsaade etti mi acaba doktor? Akşama bizim beyin iş arkadaşları gelecek iftara, mükellef bir sofra olması için ne pişirmeliyim dersiniz? Esas meselelerle meşgul etmediğimiz için boş arazi hükmündeki beynimizi işgallerden kurtarmak zor tabi.
Öyle bir Ramazan ki…
Sahurunda kimsenin kimseyi gürültüsüyle rahatsız etmediği, gündüzünde kimsenin kimseyi iteleyip ötelemediği, hırpalayıp dövmediği, hor, hakir görmediği; akşamında kalabalık sofralarda dil, din, ırk gözetmeksizin paylaşımın tadına varıldığı bir ramazan düşlüyorum. Bu minvalde yüzümüzü aydınlatan yeryüzü sofralarını önemsiyorum. Muhafazakâr mahallenin ötelediği, muhalif mahallenin sahiplendiği, saltanat sofralarına karşı kurulan, adına ‘Halkın sofrası’ denilen sofraları… Pek çoğuna da katıldım. Güler yüzün, paylaşımın, dostluğun ve en önemlisi hak arayışında tüm renkliliklerine rağmen aynı safta durabilmenin güzelliğini gördüm. Temennim odur ki güzel olan şeyleri yaşatma gayretimiz artsın.
Bozun bu orucu hocam!
Oruç tutmayanların oruç tutanlara karşı sorumlulukları(!) elzem meseleniz olmuş pek sayın beyaz yakalı hocalar. Benim de sizin orucunuzla meselem var hocam. Oruç tutmayanın sokakta yiyip içmesini sorgularken, kul hakkını yiyenlere karşı sessizlik orucu tutmanızla meselem var. Oruçlunun misvak kullanmasının orucu bozup bozmadığına fetva verme mücadelesi verirken insan haklarının bu ülkede tedavülden kaldırılmasına karşı sessizlik orucu tutmanızla meselem var. Açlık denildiğinde aklınıza gelen sadece bir günlük aç kalmanın faziletlerini anlatırken, açlık sınırı altındaki asgari ücretin bu halka reva görülmesine karşı sessizlik orucu tutmanızla meselem var. Bu ayda kutsal topraklara ayak basmanın faziletlerini yarıştırırken, parsel parsel satılarak kendi ayağımızın altındaki toprağın kaymasına karşı tuttuğunuz sessizlik orucunuzla meselem var. İhaleye fesat karıştıranların yüceltilip barışta yarışanların açlığa mahkûm edildiği; Kuran’ı siyaset meydanlarında oy için sallayanların baş tacı edilip dinini yalnız Kuran’a göre yaşamak isteyenlerin dinsiz ilan edildiği; ırkçılığı körükleyen mafya bozuntularının efendi konumuna getirilip halkların kardeşliğini savunanların vatan haini ilan edildiği; şiddeti, tecavüzü normalleştirenlerin dindar nesil olarak lanse edilip sevgiyi, barışı yaşatmaya çalışanlara kodeslerin reva görüldüğü bu düzene karşı tuttuğunuz sessizlik orucunu bozun.
‘Kanıyoruz’ evet; ama ‘kanmıyoruz’ artık
“Hayızlı (regl) kadınlar oruç tutmuyoruz diye sokakta bir şeyler yerse dayak yerler ha bak, dinen dayak yerler.”
Böyle buyurdu pek sayın beyaz yakalı hoca. Kendini dinin sahibi zannedenlerin din adına, Allah adına konuşarak bu dini alaşağı etmelerine, hakikati çiğneyerek İslam’ı insanların nazarında tiksindirecek dereceye getirmelerine karşı elbette sessiz kalamam. Bu, dinin sahibi olarak değil, mensubu olarak boynumun borcudur.
Sırf öfkeli kalabalıkların keyfi yerinde dursun diye Allah’ın verdiği ruhsatı kullanmaktan elbette geri durmayacağım. Hayızlı iken şayet gücüm yetmiyorsa oruç tutmayacak, acıkınca da yemek yiyeceğim. Evdeysem evde, sokaktaysam sokakta, tarladaysam tarlada, fabrikadaysam fabrikada yiyeceğim yemeğimi. “Oruç tutmayanların illa bir mazereti olmalı mı?” Bunu da ayrıca tartışma konusu yapın bir dahaki dersinizde. Ya kişinin mazereti Müslüman olmamaksa? Senin orucun onun çok da umurunda değilse? Yaptığın ibadet hakkında en ufak bir fikri dahi yoksa? Yaşadığın metropolde bunun örneğini görmekte çok zorlanacağını da zannetmiyorum.
Ve ayrıca sen yaşa diye ‘Kanıyoruz’ pek sayın beyaz yakalı hoca! Analar kanamazsa yaşam devam etmez. Allah’ın eziyet olmasın diye regl döneminde merhamet ettiği bir kadına yemek yeme yeri gösterme haddini nereden buluyorsun? Din adı altında etrafa savurduğunuz faşizanlıklara karnımız tok. ‘Kanıyoruz’ evet ama ‘kanmıyoruz’ artık! Sokaklarla bu kadar ilgiliysen, yemek yiyenleri bırak da yüreğin, vicdanın varsa sokaklarda aç kalanlara, mendil satmak zorunda bırakılan çocuklara, evsiz barksız kalanlara, yurtsuz kalıp burada sefil olan mültecilere bak. Düş kadınların yakasından.