7 Haziran 2015 seçimleri Türkiye’de yapay bir siyasi durum yaratmıştır. Bu suni durum, sünni Kürt oylarının bir bölümünün AKP’den HDP’ye akması (% 6 kadar) ve HDP’ye çok az miktarda kentsel, laik, ulusalcı, milliyetçi hareketçi oyların (%1 kadar) Tayyip Erdoğan’ın tek adamlığının önünü tıkamak amacıyla stretejik ya da emanet oy olarak verilmesi ile oluşmuştur.
Ortada hiç de sevinilecek bir durum yoktur. Tam tersine analiz etmek ve Yeni Türkiye’yi kurmak için; geçmişteki uzlaşmazlıkları silmek için; geçmişi öğrenmenin tam zamanıdır:
Tayyip Erdoğan Laviathan olarak kuyruğu kesik halde debelenmeye henüz başlamamıştır; beklediği şoku yemiş ancak bu şoku atlatacak manevralara hala sahip olduğundan kibirini pek terk etmemiştir. Ahmet Davutoğlu ise bir Panayır eğlendircisi gibi balkon’dan düştüğü halde, o unutulmayacak zevzeklikteki Balkon konuşmasını yaparak kuyruğunu kurtarmaya çalışmaktadır. Bülent Arınç ise pozisyonundan taviz vermeden ben dememiş miydim edası ile üzülmektedir; bir zamanlar hakkı iken Cumhurbaşkanlığına seçilmemesinin kuyruk acısını er geç çıkartacak gibi dokunsan ağlayacaktır. Her üçünün de kuyrukları yok halde dengelerini yitirecek bir pozisyona sokulması, Türkiye’deki yapay demokrasi durumunu, doğal demokrasi durumuna çevirmekle olur.
Stratejik veya emanet oy ile doğal demokrasi olmaz. Bu tür bir oy ile iktidar olan ilk kişi Süleyman Demirel’dir. 1991 seçiminde, “ödünç oy” şeklinde bir sloganlaştırma ile ANAP’tan hatırı sayılır bir oy devşirerek, ANAP-SHP kolalisyonun kurar ve HDP (o zamanki HEP ve DEP), koalisyonun ortağı SHP’nin (bugünkü CHP’nin) listelerinden ilk kez Meclis’e girer. 1991’de yaşanan bu yapay durum çok fazla sürmeyecektir.
Hatırlayalım: 7 Haziran 1990’da PKK’nın siyasi kolu HEP kurulmuştur. 20 Ekim 1991’deki genel seçimde 18 HEP milletvekili Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP/CHP) listesinden TBMM’ye girer. 31 Mart 1992’de HEP kökenli SHP/CHP milletvekilleri DEP’e geçerler. Sonrası malum, başta bugünkü HDP milletvekili Leyla Zana olmak üzere HEP olarak Meclis’e SHP listesinden giren DEP milletvekilleri dokunulmazlıklarına rağmen hapse atılırlar çünkü artık CHP zırhına sahip değillerdir. Bir dönem biter. 1991 Kasım-1993 Mayıs arası 17 ay kadar süren “ödünç oylu” yapay iktidar yerini başka iktidarlara bırakır ve Türkiye “1990’lar” denilen kapitalist birikimin en yükseğe çıktığı fakat demokratik yapılanmanın yalpalamaya başladığı bir döneme girer. Bu döneme aklı yetmezler “askeri vesayet” dönemi derler. Hemen “sivil vesayet” kurarlar.
Bu yapay durum 2002 yılında, AKP’nin % 34 oy alarak büyük bir çoğunlukla Meclis’e girmesi ile doğal duruma dönüşür. AKP son 13 yılda oylarındaki oransal artışa rağmen mutlak oy sayısı olarak azalarak bugünlere gelir. 2015’de artık kader ağlarını örmüş yeni bir yapay demokrasi saltosu ile AKP’nin oy oranı % 10 düşmüştür. Tarih yine bir 7 Haziran’dır. 2011 ile 2015 seçimleri arasında mutlak olarak 4 milyona yakın oy kaybeden AKP, seçim matematiğinin koruyucusu ve kokllayıcısı olarak iktidar olmuş ve kibirin tek adamlık zehirini içtiği ana kadar (yine bir 7 Haziran—2013) iktidarını sürdürmüş; yine aynı seçim matematiğin kurbanı olarak iktidardan düşmüştür (yine bir 7 Haziran—2015). Yani, toplumsal tabanı olmayan partilerde görülen oy kayması AKP için de başlamıştır. Bu da 1987’deki ANAP’ın durumunu andırmaktadır. 1987’den üç yıl sonra yerini Doğru Yol’a bırakan ANAP, birkaç küçük manevra ile varlığını 2000 yılına kadar sürdürebilmiş fakat toplumsal tabanı bulunmadığı için kitlesel desteğe bir daha hiç sahip olamamıştır. AKP’nin de gelecek beş-on yıllık serüveni değişik olmayacaktır. Ancak yine bir başka 7 Haziran’da yaşananlar unutulmazsa! ANAP da, 1983-1991 arasında sekiz yıl (hatta Turgut Özal’ın 12 Eylül Kurmayı olduğunu düşünürsek, 11 yıl) mutlak iktidar olarak yığınları peşinden sürüklemişti.
Şimdi bugün, bir başka 7 Haziran sonrasında, karşımızda yapay bir oy dağılımı ve yapay bir demokratik iktidar seçenekleri vardır. Emanet, stratejik ya da ödünç tabir edilen oyların analizini tutarlı olarak yapanlar bu süreci doğal demokrasi sürecine döndürebileceklerdir.
Doğal demokrasi süreci GEZİ sürecidir. Doğallığa giden yol Gezi’den geçer ve doğal iktidarın anahtarı Gezi bileşenlerinin cebindedir. Gezi aynı zamanda AKP’nin tek adamlığa süreklenişinin başlangıç ve hemen başladığı andaki kırılış noktasıdır.
İşte şimdi, yeni bir 7 Haziran’da yapay oy miktarlarına sahip üç parti, muhalefet adıyla birleşmiş olmalarının verdiği sünepelikten kurtulup, Gezi’nin çocukları olduklarını hatırlamalıdırlar. İşte size herkes tarafından bilinen o fotoğraf karesi. Bu kare, Tayyip Erdoğan’ın tek adamlığına karşı yaşam tarzının savunulmasına adanmış bir dinamiğin görsel anlatımıdır. Yeni Türkiye’nin anahtarı bu karededir. 7 Haziran seçimlerinin yapay oy dağılımı da aynen bu fotoğrafın semiolojisinin bağlamında gerçekleşmiştir. Stratejik olarak oy veren ulusalcı ve CHP’li kentsel laikler ile milliyetçi hareketten şimdilik kopan az da olsa emanet oy veren MHP’liler ve sünni Kürtler sayesinde HDP % 13’ü yakalamıştır. CHP konumunu korumuş ve MHP yine sünni ve milliyetçi Türklerin AKP’den biraz olsun vazgeçmeleriyle, 30 milletvekili fazlaya sahip olabilmişlerdir. Fotoğrafta görünmemektedir ama AKP’den kayan bu sünni Kürtler ve dindarlar, anti-kapitalist müslümanlar olarak o devlet suyunun sıkıldığı anaforun içindeydiler.
Bu fotoğrafın içindeki dinamiğin nasıl oluştuğunu anlamak için, Gezi’yi kitlesel hale dönüştüren iki faktörden en önemlisi olan olayı da hatırlamamız lazımdır. İşte o haber: “Kadıköy’de 1 Haziran 2013 günü saat 14.00’da yapılması planlanan “Demokrasi ve Özgürlük Mitingi” iptal edildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, saat 14.00’de Kadıköy‘de yapacakları mitingin iptal edildiğini açıkladı. CHP, Gezi Parkı projesine yönelik protestolara destek vermek için Kadıköy’de yapacağı mitingden vazgeçti. Kemal Kılıçdaroğlu ve partililer Beşiktaş’ta toplanarak Taksim‘e doğru yürüyüşe geçecek.”
Gezi’yi kitlesel yapan diğer faktör ise, HDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in Taksim Gezi’nde kesilmek istenen ağaçlara karşı yapılan protestolara katılmasıydı.
Anılarımızı tazeleyelim, bugünkü yapay durumu daha iyi anlamak için:
27 Mayıs 2013: Gezi Parkı’nın Asker Ocağı caddesine bakan duvarın 3 metrelik kısmı gece 22:00 civarında yıkıldı. Aynı zamanda 5 ağaç da yerinden söküldü. Taksim Dayanışma grubunun üyeleri iş makinalarının önüne geçerek daha fazla yıkım yapılmasını engelledi. Ardından bu gruptan 50 kişi parkta çadır kurarak sabaha kadar nöbet tuttu.
28 Mayıs 2013: 28 Mayıs sabahı parka daha fazla protestocu geldi. Öğle saatlerinde duvar yıkımına devam etmek isteyen ekip ile protestocular tartışmaya girdi. Öğle saatlerinde olay yerine gelen BDP MilletvekiliSırrı Süreyya Önder‘in de destek verdiği grup, yıkım çalışmalarını engelledi. Sırrı Süreyya Önder iş makinelerinin önüne geçti ve Önder; “Ağaçları kestirmeyeceğiz. Fakir fukaranın gölgesinin kesilmesine izin vermeyeceğiz.” dedi. Olaylara BDP‘den sonra CHP adına ilk olarak Gürsel Tekin destek amaçlı olarak parka geldi. Gündüz olan olaylardan sonra giderek kalabalıklaşan grup, parktaki nöbeti devam ettirdi. Gecelemek için çadırlar kuruldu.
29 Mayıs 2013: Polisler sabah saat 5:00 civarı parktaki kalanlara müdahale etti. Çadırlar kaldırıldı ve inşaat ekibi çalışmalarına tekrar başladı. 29 Mayıs 2013 günü gerçekleşen Yavuz Sultan Selim Köprüsü inşaatının açılışı sırasında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan; “Ne yaparsanız yapın. Orası için karar verdik. Yapacağız.” diyerek bu konuda kararlı olduklarını belirtti. CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi Parkı’na gelerek protestoculara destek verdi ve her gün bir CHP milletvekilinin bu protestolara katılacağını açıkladı. Günün ilerleyen saatlerinde BDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder‘in de desteğiyle grup, yıkım çalışmalarını tekrar engelledi. Gecelemek için yeni çadırlar kuruldu.
30 Mayıs 2013: Barış ve Demokrasi Partisi milletvekillerinin parkta yaptığı basın açıklamasının hemen ardından polisler parkta bulunan protestoculara ikinci kez müdahale etti. Polisin sert müdahalesine rağmen akşam saatlerine gelinince katılım sayısı daha da arttı.
31 Mayıs2013: Barış ve Demokrasi Partisi milletvekili Sırrı Süreyya Önder 31 Mayıs günü omuzuna gaz bombası isabet etmesi nedeniyle ikinci kez yaralandı. Ayrıca CHP milletvekili Sezgin Tanrıkulu gaz bombasının etkisiyle fenalaştı. , Türk Tabipler Birliği geçici bir acil müdahale birimi kurdu. Aynı gün İstanbul dışındaki birçok şehirde de protesto yürüyüşleri düzenlendi. Ankara’da Kuğulu Park, İzmir’de Gündoğdu Meydanı veKonak bölgelerinde yapılan yürüyüşler polisin müdahale etmesiyle son buldu. Aynı gün daha ufak çaplı gösteriler ve yürüyüşlerMersin’de Özgür Çocuk Parkı’nda, Tunceli’de Sanat Sokağı’nda,İzmit’te Cumhuriyet Parkı’nda, Konya’da Atatürk Anıt Alanı’nda,Manisa‘da Manolya Meydanı’nda, Marmaris ve Adana’nın Atatürk Parkı’nda gerçekleşti. Zonguldak‘ta Bülent Ecevit Üniversitesi‘ndeki mezuniyet töreni sırasında stadın kenarındaki köprüye ‘Gezi parkı direniyor Taksim’e selam’ yazılı pankart asan Öğrenci Kolektifi üyesi 5 öğrenci gözaltına alındı. Yapılan bir başvuru sonrası, İstanbul 6. İdare Mahkemesi, Topçu Kışlası Projesi hakkında yürütmeyi durdurma kararı verdi.
1 Haziran 2013: 1 Haziran 2013 gününün sabah saatlerinde bazı protestocular İstanbul’un Anadolu yakasında toplandı ve Boğaziçi Köprüsü üzerinden yürüyüşe geçti. Gruba Beşiktaş`ta polis gaz bombaları ve tazyikli su ile müdahale etti. Kadıköy ve Anadolu yakasının diğer kesimlerinden de birçok protestocu Taksim’e ulaşmak için yürüyüşe başladı. Bursa ilinde büyük bir topluluk yürüyüş yaptı polis hiçbir müdahalede bulunmadı.CHP genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu önceden Kadıköy Meydanı’nda düzenleyecekleri mitingi Taksim Meydanı’nda düzenleyeceklerini açıkladı. Başbakan Recep Tayyip ErdoğanTaksim’in CHP’nin protestosuna açılması için izin verdiğini açıkladı. Taksim Meydanı ve çevresindeki polisler saat 15:45’ten itibaren otobüslerine binerek geri çekildi. Ardından Taksim’e çıkan yollarda bekleyen kalabalık kitleler Taksim Meydanı’na geldi. Akşam saatlerinde de bir grup gösterici Boğaziçi Köprüsü üzerinden yürüyerek Taksim Meydanı’na ulaştı. İstanbul’daki gösterilere katılan 20 kişilik Ülkücü gruba da polis müdahale etti. TOMA‘nın önüne geçip polise tepki gösteren gruba Polis gaz bombası ile müdahale etti.
2 Haziran 2013: Olaylar özellikle Erdoğan’ın “Evet cami de yapacağız. Ben bunun iznini gidip de CHP genel başkanından alacak değilim, birkaç çapulcudan alacak değilim. Bize oy verenler bunun yetkisini verdi zaten”; “Şu Twitter toplumun baş belası” sözleri ve Teke Tek Programında söylediği “İçki içen alkoliktir”; “Kışlayı yapacağız. İçinde kültür merkezi, AVM veya rezidanslar olacak, camiyi Maksim Gazinosunun arkasına yaptıracağız, AKM’yi yıkıp aynı adla yeni opera binası yapacağız” söylemleri ile iyice kontrolden çıktı. 2 Haziran gecesi başta İstanbul’un Beşiktaş ilçesinde olmak üzere İzmir ve Ankara’da da yoğun polis saldırısı yaşandı. İstanbul’da, Dolmabahçe Bezm-i Alem Valide Sultan Camii’nde kurulan revir haftalarca tartışıldı. Önce, camide alkol tüketildiği, daha sonra öpüşüldüğü, en nihayetinde de ayakkabılarla girildiği iddia edilse de, bu iddialar kanıtlanamamış ve Türk mizahının değerli unsurlarından biri haline gelmiştir.
3 Haziran 2103: Olayların başladığı Cuma akşamı ve devam eden hafta sonu boyunca kapalı olan borsada da olayların etkisi 3 Haziran Pazartesi günü borsanın açılmasıyla hissedildi. Güne yüzde 7’lik sert bir düşüşle başlayan İMKB, son 10 yılın en büyük düşüşünü yaşadı ve günün sonunda % 10.47 değer kaybetti. Gece Dolmabahçe ve Beşiktaş’ta başlayan olaylar sabah da devam etti. Dolmabahçe’de sabah saatlerinde polisle eylemciler arasında çatışma yaşandı. Polisler biber gazı ve tazyikli suyla müdahale ederken, eylemciler kaldırım taşlarından barikatlar kurdu. Olaylar sonrasında 200 eylemci gözaltına alındı. Fas Gezisine çıkmadan evvel başbakan “Evinde zorla tuttuğumuz %50 var”, tencere tava eylemleri için “Tencere tava hep aynı hava” ve Reuters muhabiriyle girdiği polemik gerginliğin sürmesine neden oldu. Buna karşın Cumhurbaşkanı Abdullah Gülolayları sakinleştirmek için taraflarla görüşmeye başladı.Antakya Armutlu’da TGB gençlik kolları üyesi Abdullah Cömert protestolar sırasında kafasına aldığı kurşun darbesi sonucunda hayatını kaybetti.
4 Haziran 2013: Taksim Gezi Parkı eylemleri gündüz olaysız geçerken gece çatışmalı geçti. İstanbul Dolmabahçe’de akşam polisle göstericiler arasında sağlanan uzlaşma gece bozuldu. Taksim’den gelip Beşiktaş’taki Başbakanlık Çalışma Ofisi’ni basmak isteyen göstericilere “Dağılın” uyarısını dikkate almayan gruba polis biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti. Grupla polis arasındaki çatışmalar çıktı. Çatışmalar saatlerce sürdü. Gazi Mahallesi’nde de 2 bin kişi, tencere ve tavalara vurarak Gazi Polis Merkezi’ne yürüdü. Gruba çevik kuvvet polisleri ve TOMA’larla müdahale edildi.
5 Haziran 2013: KESK‘in başını çektiği ve dün başladığı iş bırakma eylemine bugünDİSK, TTB ile TMMOB da katıldı. Gruplar Ankara’da Kızılay Meydanı, İzmir’de Gündoğdu Meydanı’nda, İstanbul’da Taksim Meydanı’nda bir araya geldi. Ayrıca, Antalya, İzmir, İzmit ve Çanakkale, Bursa, Kilis gibi çeşitli kentlerde de iş bırakma eylemleri yapıldı. Miraç kandili dolayısıyla İstanbul gezi parkında Çarşı grubu Beşiktaş’ta polislere ve halka kandil simidi dağıtıp, önceki günlerde revir olarak da kullanılan Dolmabahçe’deki Bezmialem Valide Sultan Camii’ni ziyaret etti. Gezi Parkı’ndaki gruplardan İhsan Eliaçık yönetimindeki Antikapitalist Müslümanlar dua etti.
6 Haziran 2013: Taksim Gezi Parkı’nda verileceği açıklanan ve Sezen Aksu, Grup Yorum, Yavuz Bingöl, Kubat, Mor ve Ötesi, Duman, Can Bonomo,Onur Akay ve Sertap Erener gibi ünlü sanatçıların katılacağı konser etkinliğine yaşanan kayıplar nedeniyle sosyal medyada tepkiler geldi ve konser iptal edildi. Başbakan Tunus’taki konuşmasında kışlanın yapılacağını, Türk mimarlığının yapıtaşlarından AKM’nin yıkılacağını ve yerine barok tarzda bir opera binası yapılacağını, yardımcısı Arınç‘ın aksine bu konuyu referanduma götürmeyeceğini söyledi.
7 Haziran 2013: Başbakan Tunus’tan dönüşünde havalimanında kendisini karşılayan 10.000 cıvarında kişiye seslendi. Olaylar için faiz lobisini sorumlu tutan Başbakan kışla ve AKM konusundaki ısrarından vazgeçmedi devamla gençliğin elinde tencere tava değil bilgisayar olacağını söyledi. Israrından vazgeçmese de başbakanın uslubunda yumuşama olduğu gözden kaçmadı. Cuma nedeniyle Gezi Parkında anti kapitalist müslümanlar cuma namazı kıldı. Namaz kılmayan bazı kişilerin provokasyona ve saldırıya karşı cuma namazı kılanların etrafını sarıp korumaları dikkat çekti.
7 Haziran bileşenlerinin üçüncüsü MHP ise Gezi’ye tam bir destek verdi. Devlet Bahçeli, 7 Haziran 2013’de şunları söylemişti: “Hükümetin baskı, eziyet ve zorbalıklarına; her şeyi belirleme ve tayin etme saplantılarına; kimseyi dinlemeyen, anlamayan ve aldırmayan antidemokratik sapmalarına Taksim Gezi Parkı’ndan iyi bir cevap verilmiştir. Demokratik haklarını masumane vasıtalarla savunmak amacıyla meydanların dolduranlar, düşüncelerini bu yollar duyuranlar, hepsinden önemlisi de otoriter mizaç ve simalara karşı duranlar gerekli mesajları vermişlerdir.” 10 Haziran 2013’de ise Bahçeli, şu açıklamaları ekledi: “Taksim Gezi Parkı’nda toplanarak özgürlük alanlarına yönelik tahripkar politikaları reddeden ve internet üzerinden organize olan gençler ülkenin siyasi ekonomik yapısını etkilemiştir.”
Özetle bugünkü yapay durumu doğal duruma çevirecek olanların hepsi Gezi’nin çocuklarıdır. Gezi olmasaydı bugünkü CHP, MHP ve HDP olmayacaktı; onlar olmasaydı Gezi kitleselleşmeyecekti. Hepsi, Gezi’nin kitleselleşmesi için katkıda bulundular ve “Yeni Türkiye’yi” Gezi bağlamında yorumladılar.
Yeni Türkiye, teknolojisi ile, mizahı ile, doğal demokrasisi ile, dayanışması ve özgürlük talepleri ile ve de en önemlisi yaşam tarzına müdahaleye izin verilmeyeceğinin güvence talebini, bu ülkede yaşayan her yurttaşın aklına iyice kazınmış hale getirmesiyle Gezi’dir.
AKP’yi sonun başlangıcına götüren iki yıl önceki 7 Haziran’ın bugüne getirdiği ikinci bir 7 Haziran’dır. 7 Haziran’da Meclis’e ilk giren HDP’lilerin HEP’i kurulmuştu. Yine bir 7 Haziran sabahı Gezi’nin çocukları bir araya gelmişlerdir.
7 Haziran “Gezi Bayramı” ilan edilmelidir.
Bu yapay oy dağılımdan ortaya çıkan talep ise Gezi’ye dönüştür. Türkiye nüfusunu net % 75’ini oluşturan kitleler, ikinci 7 Haziran’da yapay bir oy dağılımı ile, Gezi’nin çocuklarının koalisyonunu talep etmişlerdir. Her bir Gezi bileşeni şimdi bütün önyargıları ve geçmişi bir yana bırakarak, Gezi’de bırakmışlardı, Yeni Türkiye Koalisyonu’nu kurmak için politik manevralara başlamak zorundadır.
Bahçeli, 7 Haziran 2013’de desteklediği Gezi ruhunun verdiği engin strateji ve hoşgörü sıcaklığı ile HDP’ye oy veren MHP’liyi dinlemeyecek midir? (Çok merak ederse isimleri bende var, kendisine iletirim.)
Kılıçdaroğlu, SHP’nin HEP’i Meclis’e soktuğunu unutacak mıdır?
HDP, sözcüsü konumunda olan Sırrı Süreyya Önder’in Gezi’nin kıvılcımından ortaya çıktığını göz ardı mı edecektir?
“Yeni Türkiye” koalisyonunu iki yıl önce 7 Haziran 2013’de Gezi çoktan kurmuştu bile; yapay bir siyasi durum olarak da aklı sivri politikacılara 7 Haziran 2015’de sundu; gerisi üç Parti liderinin Yeni Türkiye’yi birlikte oluşturmalarına kaldı. Kaprissiz, planlı, ufuklu ve Gezi ruhu ile. Bu koalisyona medyatik bir ad vereceksek, o da doğal ki “Gezi Koalisyonu” olmalıdır.
Bu koalisyonun yapacağı ilk şey tüm Gezi grafitilerinin semiolojik analizidir. Kitleselliğin sayı sayı dağılımlarının envanteridir ve Gezi olaylarında yaşananların birebir tutanaklarıdır. Daha sonra, ikinci olarak, RTÜK (toplu olarak elektromanyetik yayıncılığın) ve YÖK’ün adam edilmesidir. Üçüncü yapılacak iş ise seçim kanunu ve politik partiler kanunun Gezi ruhuna indirgenmesidir.
Dördüncüsü ise bir Gezi Anayasası adıyla, Yeni Türkiye’nin gelecekteki güzel gezintisine başlamasının adımlarını atmaktır. Bu Anayasa’da ise olmazsa olmaz ve değiştirilmesi teklif bile edilemez iki madde yer almalıdır: Amerikan Anayasası’nın Birinci ve İkinci Zeyl maddeleri (First and Second Ammendments).
İşte size Gezi ruhu, yapay bir oy dağılımıyla doğal bir demokrasi kurmanızın yolunu açtı. Bu yolda gezinmek için körlük ve dangalaklık yapmayın.
Yolsuzluklarla sonra uğraşırsınız, vakit kaybetmeyin!
Prof. Dr. Veysel Batmaz