AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan, Perşembe günü, partisinin 11 maddelik “Yerel Seçim manifestosu”nu(*) açıkladı.
Erdoğan ve partisi (öncülü RP ile birlikte); Ankara, İstanbul, Konya, Kayseri gibi büyük iller başta olmak üzere birçok ilde belediye yönetimlerini 25 yıldan beri elinde tutuyor. Bu 25 yılın son 17 yılı ise; merkezi iktidarında Erdoğan ve AKP’nin olduğu bir döneme karşılık geliyor.
İşte bütün bu uzun dönemin sonunda; yerel yönetimleri (büyük kentlerin çok büyük çoğunluğu onların elinde) ve merkezi iktidarı elinde tutan Erdoğan ve partisi, 25 yıldır yapmadıklarını, yapamadıklarını “11 madde” altında toplamış; adına da “Yerel Seçim Manifestosu” demiş!
Konuşmasına “akıllı kentler”, “yapay zeka imkanları” gibi kimi “yenilikler” de ekleyerek “artık belediyecilikte yeni bir döneme girildiğini” iddia eden Erdoğan’a bu manifesto üstünden yönetilen en yaygın soru da gayet haklı olarak; “Peki bu 25 yılda bunları neden yapmadınız?” sorusu oldu.
11 MADDE AKP’NİN YAPMADIKLARININ İTİRAFIDIR
Ama Erdoğan’ın konuşmasında, “Bizim de eksiklerimiz, hatalarımız, hatta yanlışlarımız oldu” ötesinde bir açıklama yoktu.
Bu yüzden de, Erdoğan’ın konuşmasında sıraladığı (yerel yönetimlerde partisinin çeyrek yüzyıllık icraatı dikkate alındığında), manifestoda yer alan ve 11 başlık altında toplanan; “İhtiyaca uygun şeffaf planlama”, “Sorunsuz altyapı ve ulaşım”, “Kentsel dönüşüm”, “Dokusu ve tarihi korunan benzersiz şehirler”, “Akıllı şehirler”, “Tabiata duyarlı, çevreye saygılı şehirler”, “Sosyal belediyecilik”, “Kimsesizlerin kimsesi olmak”, “Yatay şehirleşme”, “Halkla birlikte yönetim”!, “Belediye kararlarına şehir sakinlerinin katılımı”, “Tasarruf ve şeffaflık”, “Değer üreten şehirler” gibi başlıkları, AKP belediyeciliğinin geleceğe dair hedeflerinin toplamı olarak anlamak doğru olmaz.
Burada bu “manifestoyu” doğru olarak anlamak için, bu 11 maddeyi, geçen çeyrek yüzyılda AKP’nin yapamadıkların itirafı olarak görmek gerekir. Yani eğer AKP, bu manifestodaki hedefleriyle az çok uyumlu bir belediyecilik yapsaydı, bu hedefler zaten çoktan aşılmış olurdu. Çünkü belediyelerin elindeki imkanlar, bu manifestoda yeni keşfedilmiş gibi gösterilen hedefleri aşmak için yeterliydi.
11 MADDE, AKP’NİN YAPAMAYACAKLARININ LİSTESİDİR
Dahası, bu hedefleri dikkate alan örneğin şehir planlamacıları, mimarlar, çevreciler, mühendis odaları ve rantçı belediyeciliğe karşı çıkan hemen her çevre; AKP’nin, yerelin imkanlarını yandaş sermayenin yağmasına açan belediyeciliğini, 25 yıldır şiddetli ve açıkça eleştirmiştir.
Yani, söz konusu hedeflere varmayı amaçlayan böyle bir belediyeciliğin “bilinmemesi” söz konusu olmadığı gibi, bunlar Erdoğan tarafından “yeni keşfedilmiş” de değildir. Tersine AKP belediyeciliğinin temel amacı, kentin bütün imkanlarının yandaş sermayenin yağmasına açmak olmuştur. Onun belediyeciliğini bu esas belirlemiştir. Ki, AKP’nin bu sınıfsal hattan ayrıldığını, en azından biraz uzaklaştığını gösteren hiç belirti yokken şimdi böyle bir manifestoyla ortaya çıkmak, “yalandan kim ölmüş” sözünü siyaset tarzının merkezine yerleştirmekle eş anlamlıdır.
Sözü edilen 11 madde, AKP’nin bu gerçekleri bildiği halde, tersini hayata geçirdiğinin kanıtı olması bakımından da dikkat çekicidir.
CUMHUR İTTİFAKI KİMİN ‘BEKA MESELESİ’YMİŞ?
Yukarıdan beri söylenenlerden de açıkça görülüyor ki; AKP belediyeciğinin, pek övündüğü ama son manifesto ile yandaşa rant dağıtma ötesinde bir marifetlerinin olmadığının itiraf edildiği 25 yıllık belediyeciliğini geleceğe taşıyacak meşru, kabul edilebilir bir dayanağı yoktur.
Erdoğan’ın açıkladığı manifesto, AKP belediyeciliğinin bir geleceğinin olmadığının da itirafıdır.
Ama sadece bu da değil.
Bu manifestonun sunulduğu önceki günkü toplantıda AKP Genel Başkanı Erdoğan, Cumhur ittifakının önemine dikkat çekerken, “Cumhur ittifakı artık bizim beka meselemizdir”, “Pazara kadar değil mezara kadar sürecek bir ittifaktır” diyerek, sadece AKP belediyeciliğini değil AKP’nin ve MHP’nin geleceğinin olmadığını da söylemiş oldu. Bu aynı zamanda AKP ve MHP’nin varlıklarını sürdürmek için sonsuza kadar ittifak içinde olması gerektiğinin ifadesidir.
Böylece Erdoğan, “Cumhur ittifakı artık bizim beka meselemizdir” derken, muhalefetin, “Bahçeli ve Erdoğan ‘beka’ derken ülkenin değil kendi koltuklarının bekasını kastediyor” demesine hak vermiş olmaktadır.
Bir “Yerel Seçim Manifestosu” ile Erdoğan, bu kez hem AKP belediyeciliğinin hem de partisinin geleceğinin olmadığını itiraf etmiştir.
Daha ne yapsın ki?
(*) Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Yerel Seçim Manifestosu” dün gazetemizde Fatih Polat ve Mustafa Yalçıner arkadaşlarımız tarafından sıcağı sıcağına değerlendirildi. 11 maddelik manifesto kuşkusuz ki, sınıfsal ve halkçı belediyecilik açısından pek çok bakımdan eleştirilebilir. Ancak bugün bu yazı içinde, AKP’nin belediyeciliği ile manifestoda öne sürülen hedefler arasındaki ilişki ve çelişkilere dikkat çekmek esas alınmıştır.